Gazete Vatan Logo

Koğuşa uyuşturucuyu fareler taşıyor

İsmail Oğuz, Bayrampaşa'da ünlü ünsüz birçok insanı misafir etti... Yeraltı dünyasının bazı isimlerine göz kulak oldu. Oğuz'un 22 yılını sığdırdığı kitabı, Sedat Peker'in yeniden cezaevine girdiği dönemde piyasaya çıktı

Bayrampaşa Cezaevi'nde tam 22 yıl başgardiyanlık yapan İsmail Oğuz, çeyrek asra sığdırdığı anılarını "Babalar Koğuşu" adlı kitapta topladı. 1973 yılında göreve başladığı Bayrampaşa Cezaevi'nde, kabadayısından hukukçusuna, siyasetçisinden sanatçısına, yazarından gazetecisine, tiyatrocusundan işadamına, hapçısından katiline kadar ünlü ünsüz birçok insanı "misafir etti. "Peki Oğuz, neden bu kitabı yazdı? Sedat Peker, Bayrampaşa Cezaevi'nde yatarken İsmail Oğuz, onu koğuşunda ziyaret etmiş, birkaç soru sormuştu. Sorulardan işkillenen Peker, "Neden soruyorsun bunları" derken, İsmail Oğuz, şu yanıtı vermişti: "Emekli olunca, anılarımı yazmayı düşünüyorum. Kitabı yazmamdaki amaç yeni nesli hapishaneler hakkında bilgilendirmek, onlara insan olmanın faziletlerini anlatmak, gençliklerinin kıymetini bilmeleri gerektiğini nasihat etmektir." Kitap, tam da Peker'in yeniden Bayrampaşa Cezaevi'ne girdiği bir dönemde çıkıyor. Akis Kitap tarafından önümüzdeki günlerde yayınlanacak olan kitaptan dikkat çeken paragraflar...

... Sedat Peker, D blok, D 2 koğuşunda tutuklu olarak yatıyordu. Koğuştan pek çıkmaz, havalandırma bahçesinde spor yapardı. Bazen de başına şapkasını geçirip tek başına volta atardı. Koğuşun genellikle dip tarafındaki ranzada yatardı. Yatağın yan tarafına cezaevi marangozhanesinden temin ettiği bir formika çaktırmıştı. Yatağının yanında bir masayla iki sandalye vardı. Cezaevinin çamaşırhanesi kapalı olduğundan çamaşır makinesi bile getirtmişti. Bunun dışında buzdolabı, müzik seti gibi araçları da temin etmişti.

Bir gün D 2 koğuşunda sabah sayımı yapıyorduk. Sayım bittikten sonra Peker'le konuştuk.

- Dayı, koğuşta herkes senden bahsediyor. Bu meslekte bayağı eski olmalısın.

- Evet eski sayılırım.

- Gel bir çay içelim. Bu cezaevinin geçmişiyle ilgili biraz konuşalım.

Soğukkanlı bir şekilde cevap verdim:

- Bayrampaşa öyle bir yer ki zaman gelir idare tutukluların eline geçer, zaman gelir yönetimin eline geçer. Cezaevine atanan idari amir görevinin bilincinde, hapishaneyi iyi tanıyan biri ise otoritesini kurabiliyor, aksi takdirde varolan düzen de bozuluyor.

Yine bir sohbet ortamı oluşmuştu. Peker'e şunu sormuştum.

- Sizlere son zamanlarda da çete reisi diyorlar. Siz neler düşünüyorsunuz?

- Bu yakıştırmaları kabul etmiyorum. Bizler hatırı sayılır kişileriz. Bazı sebeplerden dolayı içeri girip çıkmamız bizi mafya ya da çete reisi yapmaz.

- Bir de baba diyorlar...

- Hayır baba falan yok. Herkesin bir babası var zaten. Yaş itibariyle gerekirse abi denilebilir. Veya isimle hitap edilebilir...

Ilıcak makinesini içeriye nasıl soktu?
Nazlı Ilıcak, yazdığı yazıdan dolayı Bayrampaşa'da Kadınlar Koğuşu'nda tutuklu olarak yatmıştı. Mahkemenin vermiş olduğu karara göre, Nazlı Hanım geceleri cezaevine geliyor, sabahları çıkıyordu. Bir gün Ilıcak'ın cezaevine gizlice fotoğraf makinesi soktuğuna dair ihbar aldık. Bayan görevlilere, giriş çıkışlarda Nazlı Hanım'ın sıkı aranması yönünde talimat verdik. Akşam Nazlı Hanım cezaevine geldi...
Bayan gardiyana dönüp:

- Üst aramasını sıkı yap kızım, diyerek ikazda bulundum.

Bu sözlerimi duyan Nazlı Hanım:

- Hayrola baş efendi!

Fotoğraf makinesi ihbarını kendisine ilettiğimde, gayet doğal bir şekilde fotoğraf makinesini cezaevine soktuğunu kabul etti. Nasıl geçirdiğini sordum.

Nazlı Hanım gülümseyerek devam etti:

- Takdir edersiniz ki teknoloji gün geçtikçe gelişiyor. Benim tek yaptığım, yazar olmam münasebetiyle kalemimle içeri girmek oldu. Kalem de yasak değil ya...

Kalem şeklindeki fotoğraf makinesini fark etmemek en büyük handikaplardan biriydi.

Civan'dan 'fon açalım' teklifi
Engin Civan zimmet suçundan tutuklu bulunuyordu. Onun diğer tutuklulardan bir farkı yoktu ama can güvenliği bakımından kendisini tek kişilik bir koğuşta tutuyorduk. Bu koğuşun yemekhanesi, tuvaleti ve banyosu vardı. Civan'la da cezaevi psikolojisi üzerine bazen konuşurdum. Ağır bir insandı. Her sorduğum soruya cevap vermezdi, kaçınırdı. Ama aklında hep ticaret vardı. Hatta bir gün bize, cezaevi personeli için bir fon açmamızı önerdi. Burada toplanacak paralarla personele oturma yeri, kantin ve ev yapılması teklifinde bulunmuştu. Bu teklif, çoğunluk kabul etmeyince tabii ki gerçekleşmedi.

'Vurun' talimatını Fevzi Öz vermiş
Fevzi Öz, 1988'de cinayet suçundan Bayrampaşa Cezaevi'nde yattı. Kaldığı C blok C 3 koğuşunda Hüseyin Karatay, İdris Özbir gibi ünlü kabadayılar da yatıyordu. Bir gün Fevzi Öz'ün koğuşta olay çıkaracağına dair ihbar aldık. Bu ihbar üzerine bana Fevzi Öz'ün o koğuştan ayrılmasının gerektiğini bildiren yazılı bir emir geldi. Emri alır almaz Fevzi Öz'ün koğuşuna giderek, kendisini ayrı bir koğuşa götüreceğimizi söyledim. Nedenini sordu. Öyle gerektiğini söyleyerek verilen talimatı uyguladım. Tabii bu olay üzerine sinirlenen Fevzi Öz, beni vurdurmak için dışarıdaki adamlarına emir vermiş. Bir gün iş dönüşü eve gidiyorum. Evime yaklaştığımda bir arabanın beni takip ettiğini fark ettim. Bir el ateş edildi ve araba yanımdan hızla uzaklaştı. Olayı amirlerim de duymuştu. Fevzi Öz ile kavgalı olan Hacı Çapan'ı yanıma çağırttım. Ateş edenleri tarif ettim. Hiç tereddüt etmeden Fevzi Öz'ün adamları olduğunu söyledi. Öz'ü çağırttım. Söylediklerimi yere bakarak dinledi ve "Kusuruma bakmayın, doğrudur, Beni koğuşumdan aldığınızda gerçekten çok sinirlendim..." O olaydan beş sene sonra Öz ile dışarıda karşılaştık. Sıcak bir ilgiyle beni karşıladı, daha sonra da onu görmedim.

Görevini yapmayan kurye fare
Cezaevinin sıkı denetim altında olduğu dönemlerde, tutuklular fareleri besleyerek koğuştan koğuşa uyuşturucu taşıyorlardı. Bir gün boynuna uyuşturucu asılan fare, koğuşa görevini yapmadan boş gitmiş. Tutuklular toplanarak fareye ceza vermek istemişler. Bu arada beni çağırdılar. Tutuklular fare yakaladıklarını söylemek için bana haber verilmesini istemişlerdi. Ben de boynuna ip bağlanmış fareyi alıp çıktım. Nöbetçilere vererek fareyi ya da suçluyu mu demem gerek bilemiyorum cezaevinden dışarı salıverdim. Bir tutuklunun itirafıyla farenin kurye olarak kullanıldığını öğrendim.

Haberin Devamı