İnsanlar keyif aldıkları yiyecekleri terk etmiyor
Beyaz Fırın’ın İstanbul’da Balat’ta iki asır önce başlayan lezzet yolculuğu beşinci kuşaktan Nathalie Stoyanof Suda’ya emanet. Nathalie Hanım büyük dedelerinden kalan markanın hikayesini herkesle paylaşmak için 2 Asırlık Lezzetler projesini başlattı.
Beyaz Fırın bugün Türkiye’de iki asrı geride bırakan nadir markalardan biri. Ülkemizde fırın ve pasta sanatının öncüsü kabul edilen Beyaz Fırın’ın başlangıç hikayesi 1836 yılına dayanıyor. 16 yıldır işin başında beşinci kuşaktan Nathalie Stoyanof Suda bulunuyor. Nathalie Stoyanof büyük dedelerinin poğaça, börek, çörek satarak başladığı ve birçok badire atlatarak bugünlere gelen markanın hikayesini herkesle paylaşmak ve müşterilerinin anılarını ölümsüzleştirmek için “2 Asırlık Lezzetler” projesini başlattı. Nathalie Hanım proje fikrinin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:?“İnsanlar bana gelip ‘Biliyor musun senin deden benim anneannemin düğün pastasını yapmış‘ ya da ‘Ben sizin iki poğaça bir limonatanızla büyüdüm’ diye anılarını aktarıyorlardı. Bu anıları çoğaltarak yeni nesillerle de paylaşmak kendimizi anlatmak istedik.”
Paskalya çöreği hep aynı kaldı
İki asır öncesinde, kuru poğaça, açma, anasonlu gevrek, kandil simidi, paskalya çöreği gibi temel ürünleri satan mekan 1900’lü yıllarda Beyaz Fırın adını alıyor. Her neslin yeni lezzetler eklediği mönüde bugün mönüde 400 çeşit ürünü bulmak mümkün. Nathalie Hanım, ilkokul dördüncü sınıftayken yaptığı iki renkli muhallebiden bu yana bini aşkın reçeteyi denemiş. Paris Cordon Blue pastacılık okulunda öğrendiklerini Beyaz Fırın’ın ünlü Hıdır Ustası ile birleştirerek her gün yeni denemelere devam ettiklerini belirtiyor: “Beyaz Fırın’ı 1999 yılında babamdan devraldım. Her zaman için işindeydim, kışın okul çıkışlarında, tüm yaz boyunca da Beyaz Fırın’da çalışmaya devam ederdim.
1993 yılında Beyaz Fırın Çiftehavuzlar açıldı. Burası marka için aslında bir başka dönüm noktası olarak sayılabilir. Bu mağaza ile birlikte Beyaz Fırın ‘butik pastacılığa’ geçiş yaptı. Emektar pastacımızla birlikte yaptığımız sayısız ürün denemeleri, yurt dışından getirttiğim kitaplarla takip ettiğim pastacılık trendleri Beyaz Fırın mutfağı adeta bir laboratuvar gibiydi benim için.”
Yıllar içinde pek çok şey değişse de kuru poğaça, açma, anasonlu gevrek, acıbadem gibi lezzetler yıllardır mönüdeki yerini korumaya devam ediyor. Hatta paskalya çöreği bugün bile 18936’daki reçeteye sadık kalınarak hazırlanıyor.
Bütün pastalar yerini teklilere bırakıyor
Nathalie Hanım, Türk halkının damak tadındaki değişimin de yakın takipçilerinden. Lezzet konusunda tutucu olduğumuzu söylüyor: “Yeni lezzetleri denemeyi seviyoruz ama günün sonunda bildiğimiz tatlara geri dönüyoruz. Son dönemde tekli pasta kültürü oluştu. Misafir ağırlama alışkanlıklarımız da değiştiğinden insanlar bütün pasta almak yerine ya tek pasta alıp evlerine götürüyor ya da dışarıda yiyor. Ama yemeğe devam ediyorlar. Diyet mevsimi de olsa tatlı yemeğe devam ediyoruz. En çok milföy pastalarımız yeniyor. Çikolatalı pastalar yerine meyveliler daha çok tercih ediliyor. Kahvaltı mönüleri zenginleşse de börek satışlarımız artıyor. Dolayısıyla insanlar keyif noktalarından ödün vermek istemiyorlar. Onun yerine daha çok hareket edip spor yapmayı seçiyorlar. Diyet yapanlara ve kilosuna dikkat edenlere tavsiyem tatlıyı saat 14.00’a kadar tüketmeleri böylece tatlıdan uzak kalmalarına gerek kalmaz. Kendi mekanlarımızda milföy pastalarımız çok beğeniliyor. Çikolatalı pastalar yerine meyveli olanları tercih ediliyor.”
İKİ LEZZET KURTARICILARI OLDU