Gazete Vatan Logo

HoşgeldİN Machka

İyi bir akşam yemeği kadar, iş çıkışı iki tek atma, sevenlerle buluşma ve sabahlara kadar eğlencenin yeni bir adresi daha var: Machka...

Hadi gözünüz aydın... Başımın etini yiyordunuz; "Sevgilimle başbaşa, güzel bir akşam yemeği yiyeceğiz. Kolay kolay bıkmayacağımız, yemek sonrası da eğlenebileceğimiz bir yer söyle..."

Söylüyorum işte. Henüz çok az kimsenin bildiği, kısa zamanda adından en çok söz ettirecek bir yer hem de:

Machka...

Çarşamba gecesi açılış kokteyli vardı. Biliyorsunuz öyle her açılışa koşmamaktayım. Sevmiyorum elde kadeh, etraf süzmeleri. (Haa, varsa hakeden bir yakışıklı, süzmekten beter de ederiz, o ayrı:)

Mümkün mertebe uzak duruyorum. Ama bu kez ben bile kendime engel olamadım. Gecelerin en yenisi ve New Yorker tescilli bir işletmeyi daha ilk gününden öksüz bırakamazdım.

Bir restoran açılışı için fazla kalabalıktı Machka. İş ve sanat camiasının önde gelen isimleri ve sanki kentin tüm cicibeyleri oradaydı. New Yorker Group işletmelerini eğlenceseverlerle buluşturduğundan hayır dualarımızı esirgemediğimiz Ender Arkun'a bir ara katılımın güzelliğinden bahsettim de, "Bu daha bir şey değil, saat 22.00'yi bekle" dedi.

Haklıydı, gittikçe arttı kalabalık.

Sanırım buna sevilmek deniyor.

Ve New Yorker grubunu benim gibi İstanbullular da çok seviyor.

Machka'ya bir restoran deyip geçmek de haksızlık olur aslında. Akşam üstü iş sonrası içkinizi yudumlayabileceğiniz geniş bir barı ve rahat mı rahat koltuklu lounge kısmı da var. içkileri içip, yemekleri yiyip kaçmak yok öyle...

Yemek sonrası sabaha kadar eğlence de burada. DJ Aykut'un müziklerine perküsyonda Hakan Beşer eşlik ediyor.

New Yorker grubunun başaşçısı Cemal Usta (Başturan), kendi hünerlerini yurtdışından gelen danışman aşçılarla birleştiriyor ve dünya mutfaklarından örnekler sunuyor. Geç saatte midesi kazınanları da unutmuyor Usta.

Snack mönüsü biz gece kuşlarının hizmetinde.

Yemek ve eğlencenin birarada sunulması için özel bir dekorasyonla tasarlanan mekanda gecenin rengi kırmızı hakim... Işık sistemi tam kıvamında, ne cildinizdeki pürüzleri gösteriyor, ne de gözlerinizin rengini saklıyor.

Sadece akşam değil, öğle yemeklerinde de adresiniz olabilir Machka... Yılbaşı, şirket ve özel davetleriniz için de yüzünüzü kara çıkartmayacağını söyleyebilirim. Bana güvenir de giderseniz, adresiniz:

Machka Restoran Bar&Lounge: Süleyman Seba Cad. (Akaretler Yokuşu), No:93, Maçka,
Tel: (0212) 236 35 35

Pazar tavsiyesi
Fransız Sokağının incisi, chezSAKMAN
Fransız Sokağı'nı biliyorsunuz... Umarım açıldığı gün doluşup sonra terketmediniz, gidiyorsunuz da. Bugün pazar, ekranlar futboldan geçilmiyor, bana farklı bir şey söyle diyenlere tavsiyemdir chezSAKMAN...

Akdeniz mutfağından hafif, bütçenizi zorlamayacak fiyatlarla karnınızı doyurup canlı müziğin alasını dinleyebilirsiniz. Nerede kaliteli müzisyenler, kaliteli müzik diyenler artık başımın etini yemesin. Bu gece şansınıza Tolga Futacı ile pop var. Ama haftanın her günü dolu bu mekan. Özellikle pazartesileri şiire endeksli. Benim favorim ise salı (çünkü Burhan Şeşen var) ve cumartesi geceleri.

İşte rutin program:

Pazartesi: Eksik Beşli - jazz
Salı: Gökhan Şeşen, Burhan Şeşen, Tevfik Turan
Perşembe: Gülcan Altan, Murat Güner-Latin
Cuma-Cumartesi: Vedat Sakman, Grup ARTmosfer
Pazar: Tolga Futacı-pop

Ve Çarşamba konserleri:
8 Aralık: Selçuk Yöntem, Vedat Sakman
15 Aralık: Ece Ülker
22 Aralık: Leman Sam
29 Aralık: Lisa, Ufuk Karakoç

Şiirli pazartesiler:
Yarın: Sunay Akın
13 Aralık: Ataol Behramoğlu
20 Aralık: Nevzat Çelik
27 Aralık: Cezmi Ersöz

ChezSAKMAN: Fransız Sokağı, Cezayir Çıkmazı, No:8, Kat:2, Galatasaray Tel: (0212)2271167

Bizim Bridget bu değildi!..
Biz kadınların en büyük yanılgısıdır Mükemmel erkek arayışı... Sonu olmayan bir yolda, kendimizi bile kaybetme uğruna peşinden gittiğimiz, hiçbir mantığın kabul edemeyeceği hem boş hem yaş iş... Belki biraz da o yüzden ikinci filmin adı: Mantığın Sınırı.

Çünkü Bridget, hakikaten mantığın sınırlarını zorluyor bu kez. Son derece düzgün, her kadına lazım bir erkek portresi çizen Mark Darcy'nin kusursuzluğundan rahatsız oluyor. Kendi kendine sorun çıkarıyor. Her şeyin yolunda gitmesi tahammülümüz dahilinde değildir zaten. Problemsiz bir ilişki yavan gelir.

İlla ki bir hırt çıkarmalıdır. "Hayatım, canım, aşkım, ölüyorum senin için, hadi yemeğe gidelim." Gidilir. Sevişilir. Birlikte uyunur. Ertesi gün işten aranır.

"Canım seni çok özledim. Ben de, hadi yemeğe gidelim." Yine gidilir, yine sevişilir, yine uyunur...

Ee, sevginin gösterileceği, erkek milletine "kadınlar ne ister" diye kafayı yedirecek yegane an nerede?.. Bunlar yetmez, kesmez öyle "canım cicim" boş lafları. En azından benim gibi arızaları.

Ne yaparım da bu her şeyin harika gittiği yolda bir mani çıkarırım, o da ayağı takılıp tökezler ama illa ki yolun sonunda beni bekler, onun derdine düşeriz biz. Tabii dozunu da bilmeli, kendi arızamı tatmin edeceğim diye de adamı büsbütün elden kaçırmamalı.

(Bkz: Drew'in son aşkı)

Bridget Jones... Hani tüm dünyayı kasıp kavuran günlüğün yazarı Helen Fielding'in sayesinde keşfettiğimiz ve de çok sevdiğimiz kahraman...

Fazlasıyla bizden olan...

-dı... Bu filmde ise Bridget fazla şapşallığa zorlanmış gibi. İlkinde dozunda komik ve öyle sevimliydi.

Ve sanki daha da zekiydi. Şimdi hepten ipin ucu kaçırılmış, belki de ilkin kaymağını hâlâ yer miyiz art niyetiyle zorlanmıştır, bilemem...

Bildiğim, otuzlarında, istediği erkekle mutluluğu yakalayamamış, kariyer peşinde koşan, fazla kilolarından muzdarip ve yalnızlığıyla birçok kadını da kalbinden vuran Bridget'in bu kez yolunda giden bir ilişkisi olduğu ve kötü erkeğe sırt çevirdiği!..

Hatırlarsınız... Hayatında iki erkek vardı: Biri çok düzgün çizgisi olan, genelde kadınların isteyeceği her şeye sahip efendi oğlan Mark Darcy (Colin Firth), öbürü yakışıklılığı ve sekse düşkünlüğüyle kolay kolay hayır denmeyecek Daniel Cleaver (Hugh Grant)

İlk film Mark'la bitmişti, ikincisi Mark'la başlıyor. Yani Bridget iyi erkeği seçiyor. Mutlu da oluyor. Bir süre için... Sonra, başta da dediğim o pürüzleri çıkarmaya başlıyor. Çünkü yetmiyor, hemen her kadın gibi tatminsizlik damarı kabarıyor. Ama film ya, hata yaptığını anladığında iş işten geçmiyor. Çünkü iyi erkeği hep orada, onu beklerken buluyor.

Her ne şartta olursa olsun, onu daima seven Mark Darcy...

Bir kadının başına gelebilecek en güzel şeydir belki... Sizi daima sevecek biri olduğunu bilmek. Başınız her sıkıştığında kollarında ağlayabileceğiniz, tüm yaralarınızı sarmaya hazır bir erkek. Allahıma çok şükür var benim de. Ama gerçek hayat filmden farklı işte. Aklımız da fikrimiz de bizi baştan çıkarmaya hazır kötü erkeklerdeyken huzur yok ki bize!..

Diyeceğim... Kötü erkeği kafasından silen, istediği adamla mutluluğa yelken açmış, evlilik yolundaki Bridget, istediği erkekle mutluluğu yakalayamamış, kariyer peşinde koşan, fazla kilolarından muzdarip ve yalnız kadınları anlatmıyor. Giderseniz bilin diye...

Haberin Devamı