Arabulucu

Haberin Devamı

Bazı deyimler, gerçekleri saptırmak için kullanılır. Bu iş için de medyadan yararlanılır. Israrla aynı ifadeleri okuyan, duyan insanların beynine o sözler kazınır. Şartlanmaya dayalı bir algı oluşur.

Eski Finlandiya Devlet Başkanı Martti Ahtisaari başkanlığındaki bir heyet önce Diyarbakır’a geldi ve buradaki BDP temsilcileriyle görüştü. Sonra İstanbul’da Başbakan’la buluştu.

Bu heyete medyada “akil adamlar” deniyor.

İnsanların kafasında bir sorunu çözmek için uğraşan “akıllı adamlar” algısı oluşuyor. Adamların ne kadar akıllı oldukları bilinmez ama, Ahtisaari ve heyetinin gerçek misyonunu belirten bir tanımlama var:

“Arabulucu”.

Bir yerde arabulucu varsa, arası bulunacak iki de taraf var demektir.

Gelinen nokta ve işin özeti budur.

Kimilerine göre bu arabuluculuktan barış çıkar, kimilerine göre bu, devletin yelkenleri indirmesidir; bilemem, ama gerçek olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin, çözemediği bir sorun için Avrupalı bir “arabulucu”yu kabul etmiş olmasıdır.

“Dış destekli iç sorunlarını” çözmek için yabancı arabulucuları kabul etmekle bu ülkenin başına neler geldiğini tarihsel örnekleriyle sıralamaya kalksak, kitaplar doldurur.

Ahtisaari’nin dışında başka yabancıların da arabuluculuk için harekete geçtiğini biliyoruz. Tıpkı Bosna’da, Kosova’da, Sri Lanka’da olduğu gibi...

Ahtisaari’nin gelişini not ediniz.

Bu arabuluculuk Türkiye tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bakınız daha neler olacak?

***


Sınav skandalı “kaos” yansıması

İş geldi, ÖSYM’de “böcek” aramaya kadar dayandı. Soruların belirli kişilere önceden nasıl ve kimler tarafından verildiği araştırılıyor. KPSS sınavlarındaki sahtekârlık iddialarıyla doruk noktaya ulaşmıştı bu rezalet. Bir serinin son halkasıydı bu sınavlar. Polis Akademisi sınavlarında da, itfaiyeci, kamu bankaları personel alımı sınavlarında da, bazı bakanlıkların sınavlarında da iddialar hiç eksik olmadı. Bazıları kanıtlandı.

Sınav, sınav kuralları, o kurallara saygı ve her adaya eşitlik “namus”tur.

Olup bitenler, Türkiye’de sınava güven bırakmamıştır. Bundan sonra, üniversite sınavları başta olmak üzere milyonlarca öğrenci ve aileyi ilgilendiren sınavların güvenilirliğinden nasıl emin olacaksınız? Yıllarını vererek, gecesini gündüzüne katarak, göz nuru dökerek hayatının sınavına girenlerin kuşkularını nasıl gidereceksiniz? “Sınav namusu”nun kalmadığı bir ülkede her şeyin yamulduğundan emin olabilirsiniz. Bir kaosun, bir çatırdamanın su yüzüne çıkışıdır sınav sahtekârlığı...

***


‘Cumhuriyet Senatosu Seçimleri’

Toplumsal, Ekonomik, Siyasal Araştırmalar Vakfı (TESAV), konusuyla ilgili birçok çalışmanın yanı sıra, bir hizmette daha bulunuyor. Türkiye’deki seçim sonuçlarını değerlendiriyor ve kitap halinde yayınlıyor. Çok önemli bir çalışma.

1994, 1999, 2004 ve 2009 yerel seçimleri ile 1995, 1999, 2002 ve 2007 genel seçimlerini konu alan çalışmalar yayınlandı. TESAV’ın bir diğer projesi de 1946-1991 yılları arasında yapılan milletvekili genel seçimleri... 1946 ve 1950 seçimleri kitapları da kamuoyuna sunuldu. 1954 ve 1957 seçimleriyle ilgili çalışmaların da son aşamada olduğunu biliyoruz.

TESAV bu arada önemli bir çalışmayı daha sonuçlandırdı; 1961-1980 yılları arasında Türkiye’nin siyaset yaşamında önemli bir rol oynayan Cumhuriyet Senatosu seçimlerini kitap haline getirdi. Siyasal araştırmalar alanında büyük bir boşluğu doldurdu. “İkinci Meclis”in yirmi yıllık sayısal ve siyasal değerlendirmelerinin yer aldığı bu çalışma, siyasetle ilgilenen herkes için güvenilir bir kaynak. Bütün bu kaynakları kamuoyuna kazandırdığı için TESAV’ı ve Başkanı Erol Tuncer’i kutluyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR