Gazete Vatan Logo

İşte 'Sur ardında yaşananlar'

İşte 'Sur ardında yaşananlar'

Dolambaçları nedeniyle, on adım arkada kalanın, önünde yürüyeni kaybedeceği; yöreye özgü kömür rengi taşlarla döşenmiş ince dar sokaklar... Diyarbakır’ın, yaz günlerinin kavurucu sıcağında esintisine doyum olmayan, her daim serin mahallesi...

Bir sokak ilerimizden yükselen makineli tüfek ve patlama sesleri arasında, izinsiz, korumasız, ilintisiz dolaştığım Sur’da, semt sakinlerinin neredeyse tamamını 20 yıl önce köyleri boşaltıldığı için buraya göç edenler oluşturuyor.

SYKES- PICOT’TAN 100 YIL SONRA

Anlaşılıyor ki, PKK’nın terör için Sur’u tercih etmesi durduk yerde değil. Yeni örgütlenmesini başlattığı 2005 yılına, hatta ondan 10 yıl daha eskiye dayanıyor. Hedefinde de 1916’da bölgedeki sınırları çizen, İngiltere ve Fransa’nın imzaladığı, ancak Rusya’nın çekilmesiyle bozulan Sykes-Picot Anlaşması yatıyor. PKK, kendi deyimiyle, “Ortadoğu’da ülke sınırlarının yeniden çizildiği bugünkü süreci, 100 yıl önce olduğu gibi bir daha kaçırmak istemiyor”.

Koma Komalen Kürdistan (KKK) olarak 2005’te başlayan, ardından Koma Civaken Kürdistan- Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) adını alan PKK’nın yeni yapısı, “özyönetim” diye tanımladığı konfederatif yapıya ulaşmayı amaçlıyor. Bugün şehirde terör estiren sürecin yol haritası da bütün detaylarıyla, örgüt liderlerinden Duran Kalkan’ın 2012’de yazdığı ve konfederalizmi hedefleyen “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” kitabına dayanıyor.

ŞEHİRDE TERÖRÜN ‘YAZILI’ KODLARI

Haberin Devamı

Duran Kalkan, PKK’nın çatışma alanını kır destekli olarak şehire taşımasının gerisinde yatan nedeni, kitabında şöyle özetliyor: “Köye dayalı yaşam, ağır kayıplara neden oldu. Çünkü ortada köy kalmamıştı, aslında tasfiye edilmişti. Geriye kalan köyler de düşman tarafından örgütlenmiş köylerdi......Birer tuzaktılar. ‘Halk desteği sürdürüyoruz’ diye, düşmanın tuzağına düştük, avlandık. Pasif savunma içinde, coğrafyanın en derinine üslenip mevzilendik. Bu kez de kitleden, köye dayalı yaşamdan koptuk. Savaş yeniden gündeme gelince savaşmaya hazır olamadık.” PKK da “4. Stratejik Dönem” adını verdiği bu yeni konsepte, Kalkan’ın kurallarını çizdiği “kıra dayalı şehir savaşı”nı başlatma kararı aldı ve bu kararı 17 madde olarak uygulamaya koydu. Ancak 2012’de ilk adımını attığı başkaldırı (serhildan) hareketini halka yaptıramadı, ağır darbe yedi.

Bunun üzerine Hakkâri, Muş, Van, Diyarbakır, Mardin ve ilçelerinde “kıra dayalı şehir savaşı” için hazırlık yaptı. PKK, hem devletin hem de örgüte yakın olanların açıkça söylediği gibi, usul ve yöntemleri 17 madde halinde sıralanan “şehir gerillacılığı”nda kullanmak üzere, “çözüm süreci”ndeki çatışmazlığı fırsat bilip mühimmat depoladı.

İslam İşten, çatışmalar artınca çocuğuyla birlikte evini terk etmek zorunda kalmış. “Şimdi ben nerede yaşayacağım?” diye soruyor, biçare...

‘ROJOVA’ ÖĞRETİSİ

Haberin Devamı

Rojava adı verilen Kuzey Suriye’de Kürt grupların oluşturduğu YPG ile DAEŞ’in çatışması da aynı döneme rastladı. PKK, çoğu üniversite çağında ve maceraya düşkün gençleri, inşaat işçisi görüntüsüyle önce Kuzey Irak’taki kamplara götürdüSuriye iç savaşının başlamasıyla da 6 ay eğitim verdiği gençleri bu kez çatışma bölgelerine sevk edip 2-3 ay içinde onlara “şehir gerillacılığı”nın tüm inceliklerini uygulamalı öğretti. Kimilerine göre 5, bazılarına göre de 10 bin kadar genç bölgeye taşındı. PKK, bu dönemi, 3 bine kadar inen militan sayısını, hedeflediği 50 bin rakamına çıkarmak için de fırsat bildi.

Dükkânların kapalı olduğu Sur’da halkın yardımına seyyar satıcılar yetişiyor.

TAK’TAN YDG-H’YE Bunlar yaşanırken, 24 Haziran 2013’te Cizre’nin Nur Mahallesi’nde yüzleri kapalı, PKK bayraklı, Öcalan posterli 87 genç “Yeni özgür yaşamı inşa etmenin ilk ve temel ayağı öz savunmadır” diyerek “YDG-H’yi (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) kurduklarını, öz savunma gücü oluşturduklarını” açıkladı. Diyarbakır’ın Fiskaya semtinden de benzer açıklama geldi. Bölge halkı için bu gençler tanıdıktı.1990’lı yıllarda Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) adı altında kurulmuş, 2005’teki Kuşadası patlamasının da arasında bulunduğu eylemlere imza atmış, PKK’nın “Bizden değiller” demesine ve birçok eylemini tasdik etmemesine karşın örgüt adına iş yapan lümpen, goşist (aşırı solcu, ihtilâlci solcu) ve maceracı gençlik örgütlenmesiydi...

Dün itibarıyla adını YPS (Sivil Savunma Birlikleri- Özyönetim Birlikleri) olarak değiştiren YDG-H üzerine çalışmaları bulunan bölgedeki bir devlet yetkilisinin de vurguladığı gibi, “Bu gençler başlangıçta uyuşturucu ve kaçakçılıkla mücadele eder göründükleri için, devlet güçleri de üzerlerine gitmedi, çözüm sürecindeki ‘Dokunmayın’ talimatları onları cesaretlendirdi”.

Başlangıçta esnaftan ve halktan, hatta PKK’nın bileşenlerinin önde gelenlerinden, “14-16 yaşındaki çocuklar ekmek parama ve yaşamıma karışıyor” veya “Hendekle, silahla çözüm bulunmaz” diye tepki yükselirken, sokağa çıkma yasağı ve ardından gelen yoğun çatışma ortamında bu sesler de duyulmaz oldu.

Sur’da en çok kadınlar dertli. Hem çocuklarının hem yuvalarının yarınından endişeliler.

CİZRE’DE 300, SUR’DA 200 ‘KIRSAL MİLİTAN’

Haberin Devamı

PKK, sivil toplum kuruluşlarını içine alan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ve Halkların Demokratik Kongresi (HDK) aracılığıyla, 15 Ağustos günü 13 yerde “özyönetim” ilanında bulundu. Örgüt, gece başlayıp sabaha kadar bir ilçeyi, mahalleyi ele geçirme planları yaptı. Ancak Sur, Silvan, Cizre ve Nusaybin’deki ilk denemeleri sonuç vermedi; ağır kayıpla karşılaştılar.1 ay sonra, şehir militanlarını çatışmayı bilen kırsal militanlarıyla tahkim ederek çatışmayı yükselttiler. Güvenlik birimlerine göre kırsaldan gelen militanların sayısı Cizre’de 300’e, Sur’da da 200’e çıktı. DAEŞ’e karşı çatışmalarda tecrübe kazanmış ve “şervan” denilen militanlar ağır silahlarla donatıldı. PKK, bununla da kalmayarak eylemini metropollere taşıyabilmek için, birbirini tanımayan, en çok 4 kişiden oluşan, vur kaç veya suikast yöntemiyle eylem yapma yetisine sahip yapılar kurdu.

HEPSİNİN GÖZÜ CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’DA

Haberin Devamı

Sur’un sokağa çıkma yasağı ilan edilen 6 mahallesinden göç eden nüfus 23 bini buldu. Geriye, çoğu yaşlı veya çok yoksul, bin 500 kadar insan kaldı. Sur halkının, sözün bir yerinde muhakkak vurguladığı gibi, “Burada hayat perişanlık içinde... Hâlâ var olan barış havası uçup gitmeden, bir çare bulunmalı”. Hemen hepsi de çareyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bekliyor.

2. VE 3. ORDU’YA ‘ÖZEL’ EĞİTİM

PKK, örgütlenmesini “kıra dayalı şehir savaşı” şekline çevirirken; devlet de boş durmadı, güvenlik perspektifini buna göre yapılandırdı. Terör örgütünün hem kırda hem de şehirde amacına “istediği gibi kısa vadede” ulaşamamış olmasının gerisinde de bu yatıyor. Ancak devlet görevlilerinin de altını çizdiği bir nokta var ki sosyal ve ekonomik projelerle kısa vadede desteklenmezse, sadece güvenliğe dayalı mücadeleyi yürütmenin zorluklarıyla karşılaşılması an meselesi. Özellikle de Diyarbakır’da...Jandarma ve polise, “siviller arasındaki teröristle savaşı” yürütebilecek kabiliyete kavuşmaları amacıyla, “toplumsal olay görünümlü terör eylemlerini durdurma” yöntemleri öğretilmiş. Son olarak 14-16 Ocak’ta Malatya’daki 2. Ordu, 20- 21 Ocak’ta da Erzincan’daki 3. Ordu buna yönelik eğitimden geçmiş. Bununla da kalınmamış, piyade birlikleri komando tugaylarına dönüştürülmüş.

Jandarma ve polise, “siviller arasındaki teröristle savaşı” yürütebilecek kabiliyete kavuşmaları amacıyla, “toplumsal olay görünümlü terör eylemlerini durdurma” yöntemleri öğretilmiş. Son olarak 14-16 Ocak’ta Malatya’daki 2. Ordu, 20- 21 Ocak’ta da Erzincan’daki 3. Ordu buna yönelik eğitimden geçmiş. Bununla da kalınmamış, piyade birlikleri komando tugaylarına dönüştürülmüş.

Konunun uzmanı bir güvenlik görevlisi, bölgeyi “antibiyotik tedavisi uygulanan kişiye” benzetiyor: “Daha önce kutudaki 8 antibiyotik yerine sadece 3’ü kullanılıyor, vücut kendine gelince de ilaç kesiliyordu. Ancak virüs, tam ölmediği için güç kazanarak tekrar ortaya çıkıyordu. Şimdi antibiyotik, virüs yok edilene kadar uygulanacak.”

TSK DA ‘MİT KALKANI’ İSTİYOR

Şehirde terörle mücadelede askerin de devreye sokulmasına dönük yeni güvenlik perspektifinin yaşama geçirilmesi ise 2 hafta önce pazar günü Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan toplantıda karara bağlanmış.Güvenlikle ilgili bakanların, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ın, kuvvet komutanlarının, valilerin, bölgedeki komutanlar ve polis şefleriyle bürokratların katıldığı toplantıda, terörle mücadele kapsamında, valilerin çağrısıyla tank ve topçu birliklerinin devreye girmesi kararlaştırılmış. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), bütün bunlara karşın, MİT için bir süre önce çıkarılan yasaya benzer bir kanuni koruma istiyor. Askerin bundaki gayesi, tank ve topların kent merkezlerinde kullanılmasıyla ilgili ileride karşılaşabilecekleri olumsuzluklar.


KADIN SNIPER’LAR

Güvenlik güçlerinin aktardığına göre, örgüt, mahallere girişin engellenmesinde etkin olan keskin nişancıları, “iyi nefes tuttukları ve ellerini sabit halde uzun süre tutma yetisine sahip oldukları için” kadınlar arasından seçiyor. Bir görevli, havada dolaşan 2 helikopteri gösterip “Daha önce yukarıdan güçlü kameralarla, bulundukları yeri tespit edip yakalıyorduk. Şimdi çatılara ve sokak aralarına çarşaf gererek gizleniyorlar. Çoğu da evlerin üst katlarında açtıkları küçük deliklerde saklanıyor” diyor.

DOÇKA ŞEHİRDE

Güvenlik güçlerini zora sokan bir diğer durum ise teröristlerin Kobani’de öğrendikleri yöntemleri acımasızca uygulamaları ve çocuk denecek yaşta gençleri öne sürmeleri. Bir de Suriye ve Irak’ta kamyonetlerin arkasında gördüğümüz Doçka adı verilen ağır makineli tüfekler ve evlerin üst katlarına yerleşmiş sniper’lar (keskin nişancı) var tabii...