Gazete Vatan Logo

En iyi otelde bile makine yağıyla masaj yapıyorlar

Doğal ürün markası Otacı, masaj yağı üretimine de girdi

Doğal ürün markası Otacı, masaj yağı üretimine de girdi. Gül suyu gibi masaj yağlarının özünü oluşturan hammaddelerin yurtdışına gittiğini belirten Otacı’nın Başkanı Meltem Kurtsan, “Türkiye’deki çoğu ürün sahte. En iyi otellerin Spa’larında alerji yapabilecek yağlar kullanılıyor. Makine yağı kullanan bile var” dedi


Otacı markası Türkiye’nin en eski doğal ürün üreten markalarından, tam 25 yıllık bir deneyime sahip. 1955’te kurulan Kurtsan Şirketler Grubu’nun markası Otacı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Meltem Kurtsan.

Kurtsan Ailesi’nin birinci ve ikinci kuşak aile fertlerinin tamamı eczacı. Meltem Kurtsan, babası Niyazi Kurtsan’la yıllarca birlikte çalıştıktan sonra babasının vefatıyla tüm sorumluluğu üstlendi. Kurtsan Holding’in çatısı altında iki marka var, bunlardan biri biraz önce söz ettiğimiz Otacı markası, diğeri ise Kurtsan Medikal. Meltem Kurtsan’la Kurtsan Holding’in yeni atılımlar içinde olan markası Otacı’yı konuştuk.

* Otacı denildiğinde ilk aklıma gelen pastilleriniz...

Otacı’nın ilk lisanslı ürünleri bitkisel boğaz pastilleri. Bu pastiller tüm eczanelerde yıllardır satılıyor.

* Babanız bir eczacı olarak işe başlayıp, örnek bir girişimci olup kendi yolunu çizmiş. Siz de babanızın çizdiği yolu izlediniz. Hiç başka bir mesleği düşünmediniz mi?

Düşünmedim. Çocukluğumdan beri işin içindeydim. Etkilendim.

HERKES BİTKİCİ OLDU

* Babanız doğal ürünlere yönelerek bir seçim yapmış. O dönemlerde doğal ürün yok denecek kadar az.

Bu babamın hayat projesi. Hayatta kalma, kendini ve ailesini kurtarma projesi. Babam 14 yaşında Türkiye’ye göç ediyor. Rum nüfusa karşılık Yunanistan’da kalan Türkler’den babam. Ama kaçıyor, Türkiye’ye geliyor. Büyükler hep anlatırdı, herkes mercanköşkler kaynatırdı evinde. İlaç yoktu o dönemlerde. Babaannem de bu işlere meraklı biri ama babamın eczacılık okuması tesadüf. Parasız yatılı okumuş, başarılı bir öğrenciymiş. Tıbbıyeyi kazanmış, kazandığı yıl zatürre olmuş ve okula gidememiş. Bir sonraki yıl Eczacılık Fakültesi’nde boşluk varmış ve eczacı olmuş. Babamda doğal ürünlerle ilgili hikaye çoktur.

* Anlatır mısınız?

Örneğin babama bir tay çifte atmış, alnı yarılmış ve dedesi onu yılan bıçağı adı verilen bir otla tedavi etmiş. Babamın bilinçli bir seçimi var. Hiçbir zaman antibiyotik üretmeyeceğim diyor. Hep doğayı seçiyor. Otacı markasının ilk çıkışı 1982’de. O dönemde kimse aslında doğal ürünlere meraklı değil.

* Son 10 yıldır herhalde bu konuda bir bilinç oluştu. Ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Pastillerden sonra biz bitkisel şampuanlar ürettik. Adı da bitki şampuanıydı. O dönemde bize “Bu şampuanla bitkileri mi yıkayacağız?” diyenler vardı. Bilinmeyen bir konsepti doğal ürünler. Şimdilerde herkes bitkici oldu. Babam ileri görüşlüydü.

* Otacı’nın yeni ürünü masaj yağları... Nasıl gidiyor satışlar?

Daha çok yeniyiz. Eczanelerde satılıyoruz. Mudo Concept’ler, Bil’s mağazalarında satışa başlayacağız. Aslında biz uzun süredir masaj yağı üretiyoruz. Türkiye’nin en iyi otellerinin spa merkezlerine masaj yağı veriyoruz. İnternet sitemizden de satış yapıyorduk. Şimdi işi büyüttük.

* Bir anda bu alanda da birçok firma ortaya çıktı. Nedir farklılığınız?

Bir kere bizimkiler doğal sıkma. Aroma terapi yağlarının çoğunu Türkiye’de buluyorum. Birincisi zaten zeytinyağı. İki buçuk senedir Türkiye’yi geziyorum. Hammadde araştırması yapıyorum. Türkiye’nin bu alandaki doğal hazineleri nelerdir diye araştırdık. Önce Isparta’ya gittik. Isparta’da hem çok mutlu hem de çok mutsuz oldum. Türkiye’de üretilen tüm gülyağı yurtdışına gidiyor, Türkiye’de hiçbir şey kalmıyor. Türkiye’de üretilen gülyağlı ürünlerin tümü sahte. Çünkü Türkiye’dekilerin tümü Fransa’ya gidiyor. Biz bir üretici bulduk ve onlarla bir proje geliştirdik, gül yetiştiriyoruz.

* Kekik, adaçayı, susam ve badem yağı... Hepsi var mı Türkiye’de?

Gül gibi bir örnek daha var, günlük ağacı var. Muğla’da yetişiyor. Hepsi yurtdışına gidiyor. Bizden başka alan yok. Kabuklarından elde edilen bir balsam var, İbni Sina döneminden beri cilt hastalıklarında kullanılıyor. Sabuna konulduğunda sabunun tahriş edici etkisi yok oluyor. Bizden başka kullanan yok. Maalesef kekik yağının standartı yok. Standart dışı üretim çok yüksek. Ne yazık ki çoğunu yurtdışından almak zorunda kalıyorsunuz. Adaçayını ise İspanya’dan alıyoruz.



Yurtdışında Otacı mağazaları açacak

* Talep arttıkça üretici sayısı da artıyor son yıllarda. Rekabet kaliteyi getirecek diye düşünüyorum...

Rekabet var ama bilinçli olmak da lazım. Çok gezdik biz bu konuda üretime girmeden önce. İnanın Türkiye’nin en iyi otellerinin Spa larında birbirine karıştırılan, birçok kişide alerji yapabilecek yağlar da kullanılıyor. Hatta makine yağı kullananlar bile var. Susam yağı fazla kullanıldığında alerji yapar, bunu biliyorlar mı? Turunç ve bergamut da çok güzeldir ama alerji yapabilir. Bu alanda da bilinç eksikliğimiz var.

* Yurtdışında doğal ürün butikleri var. Türkiye’de de olmaya başladı. Siz de butik açacak mısınız?

Otacı bitkisel ve doğal ürünlerle bağdaşan bir marka. Güvenilirliği biliniyor. Ancak ürünlerimiz farklı raflarda satılıyor. Şampuanlarımız şampuanların arasında, bebek ürünleri farklı raflarda. Biz de şimdi butikler açmayı planlıyoruz. Ama ilk önce yurtdışında açacağız. Çünkü orada bilinçli hazır bir müşteri var.



Lif denildiğinde ‘dil peyniri’ diyen vardı



* Otacı’nın diyet ürünleri de var. Markalı diyet ürün pazarında zorlandınız mı? Çok hızlı büyüyebilinecek bir alan gibi geliyor...

Biz bu ürünleri üretmeye başladığımızda doğal ve sağlıklı beslenme konusunda bilinç şimdiki gibi değildi. Örneğin lifli beslenmeyi ilk biz ortaya attık, lifli ürünler ürettik. Kimse bilmiyordu, araştırma yaptırdık, çok ilginç sonuçlar çıkmıştı.

* Ne gibi?

Lif denildiğinde “dil peyniri”, “et” diyenler vardı. Lifli besinleri kimseler bilmiyordu. Şimdi her gazetede en az 10 ürün var lifli olduğu için sağlıklı beslenme adına önerilen.

* Diyet ürünlerinizi kimler tüketiyor?

Brunch ve Lunch adı altında toplanan ürünlerimiz var. Bunların yanısıra yeni olarak kıtır dilimler çıkardık. Kıtır dilimlerin tüketicisi gençler. Çünkü paket açılıyor ve bitiyor. Brunch ve Lunch daha çok eve alınan ve 30 yaşından büyük bilinçli kesimin tercih ettiği ürünler.

* Herkes formda olmak istiyor ama hayat diyet ürünler tüketerek geçmiyor. Siz bir üretici olarak ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Öncelikle sağlıklı şeyleri tüketmek lazım. Bol şekerli ve yağlı şeyler lezzetli olabilir ama zararlı. Hepimiz hem çok lezzetli olsun, hem çok yiyelim hem de formda kalalım istiyoruz. Böyle bir şey mümkün değil.



Çocukken işçilerle kutulama yapardım



* Hatırladığınız en eski anınız nedir babanızla ve iş ortamıyla ilgili?

İlkokula başlamadan önce babamın yanına giderdim. O dönemde müshil gazozu üretirdi. Şişelerin dolumu hep gözümün önünde. Sonra o gazozların üretiminden vazgeçildi. Daha sonraları hep babamın yanındaydım.

* Çalışıyor muydunuz babanızla?

Hep çalıştım. Yaz tatillerinde 50 liralık yevmiyeyle kutulama yapardım işçilerle. O dönemde nasır ilaçlarımız yeni çıkmıştı. Onlar da çok tuttu, nasır ilaçlarını kutulardık.



EN ZOR GÜNÜM

Babamın öleceğini öğrendiğim gün...




2002 yılının Kasım’ında doktor “Babanızın şu kadar ömrü kaldı” dedi. 2004 yılında da babamı kaybettik. Hep babamla çalıştım. Babam bana göre daha temkinliydi, ben ise daha atak. Babamın çok temkinli olması kriz dönemlerinde çok işimize yaradı. Her krizi fazla yıpranmadan atlattık ama bazen de biraz risk alsaydık çok daha büyük bir şirket olabilirdik diye düşünüyorum.




Haberin Devamı