ABD durunca Türkiye’ye döndü Moe’s ile 40 Meksika restoranı açmak için anlaşma imzaladı

Haberin Devamı

DAVID Mehmet Ergisi, 17 yaşında 5 kuruşsuz ABD’ye gitti. 19 yaşında yönetici oldu, ilk milyon dolarını 20 yaşında kazandı. 20’li yaşlarında tüm parasını kaybetti, her şeye yeniden başladı. Florida’da 8 alışveriş merkezi yaptı. 2007’da patlak veren krizden sonra Türkiye’ye döndü. Halen ABD’deki Dot’s Company’nin sahibi olan Ergisi, şimdi Türkiye’de Moe’s restoranları zinciri kuruyor. Ergisi, Moe’s ile 25’i İstanbul’da olmak üzere 40 restoran açmak için anlaşma yaptı. ABD’nin krizden çok etkilendiğini ve durduğunu, Türkiye’de ise dinamizm olduğunu söyleyen Ergisi, “Türkiye’de iş yapanlar kendilerine başka pazarlar yarattılar, çok girişken, çok azimliler. En çok da genç nüfus ve Türkiye’deki yenilikler ilgimi çekti. Çok yeni mekanlar var. Yenileniyor her yer. Bu ABD’de yok” dedi.

David Mehmet Ergisi, Kahramanmaraşlı bir ailenin oğlu. Amerikan rüyasına kapılıp 17 yaşında Amerika’ya gitmiş. Hayatı film olacak cinsten. 19 yaşında yönetici olan, 20 yaşında da ilk milyon dolarını kazanan Mehmet Ergisi’nin azmine hayran kalmamak mümkün değil. Halen Amerika’daki Dot’s Company şirketinin sahibi olan Ergisi, global krizden sonra Türkiye’ye geldi ve Türkiye’deki dinamizmi görünce ‘Girişimciliğe devam’ diyerek Moe’s adlı ABD’nin ünlü Meksika mutfağı zincirini Türkiye’ye getirdi. Ergisi yakında 40 mağaza açacak.

Mehmet Bey, David nereden geliyor?

ABD vatandaşı olunca aldım David adını.

Nasıl karar verdiniz ABD’ye gitmeye? Nerelisiniz?

Kahramanmaraşlıyız. Ama hep İstanbul’da yaşadık. Işık 50’nci Yıl Lisesi mezunuyum. Lise biter bitmez Amerika’ya gittim. Aslında kısa süreliğine gitmek istiyordum. Oraya giderken ailem destek olmadı. Oraya gider gitmez ayaklarımın üzerinde durmam gerekiyordu.

Tek çocuk musunuz?

Hayır 7 kardeşiz. Ben sondan ikinci çocuğum. Lise döneminde Çınar Oteli’nin oralarda zaman geçirirdim. Orada da Amerikalılar kalıyordu. Ben İngilizce’de başarısızdım. Azmettim. Kurslara gittim, Amerikalılardan da arkadaş edindim.

Üniversite okumaya mı gittiniz?

Lise son sınıfta hedefler oluşuyor. Üniversite hazırlıkları oluyor. Ben planı değiştirdim. Gezip görmek istedim. Gittim. Kısa dönem içinde alıştım. Hiç tahmin ettiğim gibi değildi ABD...

Ne gibi?

O zaman Türkiye’de Mc Donald’s bile yoktu. Orası beni büyüledi. Ailem dönmemi bekliyordu. Kalmak için çok çalıştım. Bulaşıkçılık yaptım. Domino’s Pizza’da paket servisinde 3-4 ay çalıştım. Genel müdür ‘Sen çok çalışkansın’ dedi beni yönetici yardımcısı yaptı. Kısa sürede iyi gitti. Asistan yönetici oldum. Daha sonra da mağaza müdürü oldum. Virginia Eyaleti’ndeydim. 17-18 saat çalışıyordum. Domino’s’tan çıkıp başka bir deniz mahsülleri restoranında bulaşıkçılık yapıyordum. Türkiye’ye dönmek istemedim. 1 yıl sonra yönetici oldum. Sistemin en genç müdürü oldum. 20-25 kişiyi yönetmeye başladım.

Çok hızlı olmuş her şey...

İmkanlar sunuldu bana. En yoğun mağazalara beni gönderdiler. En kötü mahallelerdeki mağazalara gönderildim. Hiç şikayet etmedim aksine her yeri toparladım. Bana şube teklifi geldi.

Var mıydı biriktirdiğiniz paranız?

Vardı biraz ama orada benim başarım değerlendirildi. Patron oldum. New York’ta ilk mağazamı açtım. Çok gençtim. Çok hızlı yükseldim. Sistem çok rahattı. Ben çok azimliydim.

41 yıl içinde 3 mağazam oldu

Neden New York?

Orada başarılı değildi Domino’s. Ben çok başarılı olduğum için beni oraya yönlendirdiler. İnsanın kendi parasını kazanması çok keyifli. Herkes ‘Hemen dönersin’ diyordu ben başardığımı düşündüm. Ciddi gelir sağladım. NY pazarında o dönemde Domino’s Pizza çok zorlanıyordu. İtalyanlar vardı. Onlar pizzanın en iyisini yapıyorlardı. Domino’s ilk etapta barınamıyordu. Ben o bölgelere gittim, pizza kalitesine baktım. Bazı konularda rakiplerinizi yenemeyeceğinizi bilmelisiniz. Ben paket servise yöneldim. Onlar 50 dakikada servis verebiliyordu, bu sürede de pizza soğuduğu için lezzetli olmuyordu. Sonuçta ben evlere servise yöneldim ve çok başarılı oldum. Kısa zamanda 3 mağazam oldu. Sonra mağazaları sattım.

Neden?

Virginia’ya dönmek istedim. Orada dostluklarım oldu. New York’da başardım. İlk bir milyon dolarımı kazandım. Farklı bir şeyler yapmak istedim. Virginia’da restoran gece kulübü eksikliği vardı. Ben orada eğlence-konser kompleksi kurdum. Herşeyimi oraya yatırdım. Domino’s’ta 110 çalışanım vardı ama bu iş farklıydı. Sıfırdan çok güzel bir mekan yaptım. 8 ay sürdü yapmak. İçinde restoranlar yaptık. İzinlerimi de aldım.

Bir terslik oldu sanırım...

Hikaye oraya doğru gidiyor değil mi...

Öyle hissediliyor anlatışınızdan...

Ben her dolarımı kendim kazandım. O güne kadar Amerika’daki tecrübem çalış, azimli ol, başardı. Korkmuyordum, çünkü bilmiyordum. Kimse zor koşullarda kazandıklarını boşa harcamak istemez. Ama ben o güne kadar kaybetmeyi de bilmiyordum. Açıldıktan sonra çok iyi gitti işler. Açılışına 2 bin kişi geldi. Rekor açılış oldu. Ciddi başarı sağladık. Herkes Club NY’i konuşuyordu. 23 yaşındaydım. Ancak oradaki restoranların işi bozuldu. Yerel yönetim de dahil olmak üzere herkes karşıma dikildi. Beni yaşatmadılar. Ve 25 yaşıma gelmeden alın terimle kazandığım herşeyimi kaybettim.

Türkiye’den geldiğiniz günlere dönmüşsünüz...

Daha kötüsü. Çünkü o ilk deneyimlerde çalışarak herşeyi elde edeceğime inandım. Ama ABD’de de işleyen başka mekanizmalar vardı. O sırada muhasebecim bana, ‘Bu deneyimi bu yaşta yaşaman büyük avantaj olacak sana’ dediğinde anlamamıştım. Ama gerçekten de öyle oldu.

Nasıl toparlandınız?

Bir ortak buldum. En iyi bildiğim işe döndüm. Kendi pizza şirketimizi kurduk. 8 restorana ulaştık. Ama pizzacılıktan çok soğumuştum. Lüks arabaları çok beğenirdim. Denk geldi, bir galeride eleman alınıyordu. Denemek istedim. Kurslarına katıldım. ‘Bu iş bana göre değil’ diyerek kurstan ayrıldım, galeriden çıkarken bir müşteri bir arabaya bakıyordu, bana bir şey sordu. Sohbet başladı. O kişiye 40 dakika içinde arabayı sattım ve o gün o işi yapmaya karar verdim.

Satıcılıktan galeri sahipliğine

Siz o galeriyi de almışsınızdır...


Aynen. Satış rekorları kırdım. Galerinin sahibi oldum 2 yıl içinde. İşler hızla büyüdü. O dönemde Toyota lüks kategorideki markası Lexus’u ABD’ye getiriyordu. Lexus hiç bilinmiyordu. BMW ve Mercedes karşısına çıkaracaklardı. Onlar beni buldu. Profesyonel yönetici arıyorlardı. Bana teklifte bulundular. Çok cazip geldi. Kabul ettim.

Kaç yıl sürdü bu maceranız?

İnanmayacaksınız ama 10 yıl sürdü. Çok severek yaptım. Markayı çok benimsedim. Çok iyi bir kazancım oldu. O dönemde artık yalnız değildim. Evlendim. İşler iyi giderken başka fırsatları da değerlendirdim. Properties adlı emlak, gayrimenkul şirketi kurdum. Ev ve rezidans alıp satıyordum. Toyota’yı bıraktım. Çünkü büyük paralar kazanmaya başladım. Farklı projelere girdim.

Kaç yılıydı?

En parlak dönem. 2005-2006... Dot’s Company adlı bir şirket kurdum. AVM inşaatlarına başladım. Florida’da 8 AVM yaptım. Oradaki çalışmalarım halen devam ediyor.

8 AVM... Türkiye’deki AVM’lerle karşılaştırınca nasıl AVM’ler bunlar?

Yok yanlış anlaşılmasın. Türkiye’dekiler çok büyük. Bunlar genelde 12-20 mağazalık butik tarzı AVM’ler. 4-5 restoran oluyor bunların içinde. Florida bölgesinde bu tarz AVM’ler çok yaygın.

Global krizden ne kadar etkilendiniz?

Çok. İşler tamamen durdu Amerika’da. Moraller de çok bozuldu. Biraz önce anlattığım deneyim hayatımın bu döneminde çok işime yaradı. Eşimi ve çocuklarımı düşünmek zorundaydım. Kendimi garanti altına almıştım. Ama Amerika’da daha fazla bir şey yapamayacağımı da gördüm. Eşim de beni çok destekledi.

Zaten bir ayağınız Türkiye’deydi...

Evet. Tatillerimizi Türkiye’de geçirirdik. Türkiye’deki değişimi yakından takip ettik. Bu bizi çok heyecanlandırdı. Eşimle ABD’deki işleri bırakmadan Türkiye’ye bir süreliğine gelme kararı aldık 2 yıl önce.

Kesin dönüş değil mi?

İlk kararımız ‘gelip deneyelim’ şeklindeydi. Geldik. Çocuklarımız da Türkçe biliyordu. Onları okula verdik. İstanbul’u yeniden keşfettik. Dinamizmden çok etkilendik. İnsanlar çalışıyor, üretiyor, yaşıyor...

Yatırım yapmaya karar verdiniz...

Evet. Boş durmak istemedim. Her ay ABD’ye gidip işlerimi de takip ediyorum. Orayı da bırakmadım. Burada sektörlere baktım. Beni en çok yeme-içme sektörü çekti. Çünkü İstanbul’da insanlar sokakta. Çok geziyorlar. Herşey hızlı. Keyifli restoranlara gittik ailemle. Sonuçta ne fast food gibi ne de saatlerce zaman geçirelecek bir yer, ikisinin arasında Moe’s konsepti. Hem damak tadı olarak hem de konsept olarak Türkiye’ye uyar diye düşündüm.

İlk restoran Şubat’ta Sapphire’de açılacak

Moe’s grubu Türkiye’de restoran açma önerinize nasıl baktı?


Onlar bizimle ilk kez denizaşırı bir girişimde bulunuyorlar. Moe’s’in sahibi Focus Brand. Onlar İstanbul’u çok iyi biliyorlar. Bana Nişantaşı’ndan, İstinye Park’tan söz ettiler. İncelemelerde bulundular. Sonuçta onlarla ilk etapta 40 restoranlık bir anlaşma yaptık.

Bütün restoranlar İstanbul’da mı?

Hayır. 25’i İstanbul’da. Ama planlar değişebilir. Bu konu esnek.

İstanbul’daki ilk yeriniz nerede açılacak?

Şubat ayında Sapphire ve daha sonra Marmara Forum’da. Ben bu iki açılıştan sonra hızla büyüyeceğimizi düşünüyorum.

Hep alışveriş merkezlerinde mi restoran açmayı planlıyorsunuz?

Hayır. Bağdat Caddesi ve İstiklal Caddesi gibi yerlerde 2-3 Moe’s olabilir.

Türkiye’ye özel tatlı mönüsü hazırlandı

Moe’s’in özelliği nedir?


Tax-Mex deniliyor. Güneybatı Amerika kültürüyle yorumlanmış Meksika mutfağı. Tacolar var. Dürüm şeklinde seçenekler var. Salata bar var. Ayrıca serviste farklılıkları var. Tepside alınıyor ama sizin için servis elemanları mönüyü hazırlıyor. Türkiye’ye özel bir durum da oldu. Tatlı mönüsü hazırlandı.

Türk insanı çok girişken kendi pazarlarını yarattı

Türkiye’ye geldiğinizde global krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini mi düşündünüz?

ABD ile karşılaştırınca öyle. ABD çok etkilendi. Her şey durdu. Türkiye’de gördüğüm kadarıyla her şeye rağmen bir dinamizm var. Türkiye’de iş yapanlar kendilerine başka pazarlar yarattılar, çok girişkenler. Çok azimliler. En çok da genç nüfus ve Türkiye’deki yenilikler ilgimi çekti. Çok yeni mekanlar var. Yenileniyor her yer. Bu ABD’de yok. Olumsuz olan ise hala Türkiye’de insanların birbirine saygısız davranması. Trafikte bu çok dikkatimi çekti ama hayatın her alanında öyle. Hala kimse sıraya girmek istemiyor, birbirine selam vermiyor.

DİĞER YENİ YAZILAR