Yarım milyar $’lık vurgunu araştırıyoruz

Haberin Devamı

500 milyon dolarlık hayali ihracat vurgununu dört yıldır izlediklerini belirten Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı olayın PKK bağlantısını da araştırdıklarını söylüyor

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, PKK parmağı olduğu iddia edilen hayali ihracat vurgununun hikayesini anlattı. Takibin 2008 yılından beri sürdüğünü belirten Yazıcı, MİT ve MASAK’a da bilgi verdiklerini söyledi.

Liberallerin Başbakan Erdoğan’a yönelik eleştirilerini ise, “Muhafazakarlığımız statükoculuk değildir” diye cevaplayan Yazıcı’nın gazetemizin Ankara Temsilcisi Bilal Çetin ile birlikte yönelttiğimiz sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

- Hayali ihracatın cazibesi kalmamıştı derken yeniden ortaya çıktı. Son operasyonda kamu görevlilerinin de aralarında bulunduğu iddiaları var...

Doğru. Geçmişte tabii özellikle rahmetli Turgut Bey zamanında, ANAP döneminde hayali ihracat çok günceldi, çok konuşuldu. Belki biraz sistematik yapılıyordu. Sonra kontrol edilemez sınırı aşınca müdahale süreçleri başladı. Yani onun bir ekonomik mantığı var.

- Son operasyonla ilgili düğmeye nasıl basıldı?

Bu işlemlerin yapıldığına ilişkin kimi zaman dostlarımızın bilgi aktarmasıyla, kimi zaman yazılı ihbarlar geliyor. Göreve başladığım 2007 yılından bu yana bu alana ilişkin çok yoğun şikayetler aldık ve soruşturduk. Topyekün bir soruşturmaya başladık. Tekstil ihracatının veya ihracat taahhütlerinin kapatıldığı gümrük müdürlüklerinden başladık. Ambarlı’dır, Halkalı’dır, Yeşilköy Havalimanı’dır... Uzun süreli bir inceleme yaptı arkadaşlarımız. Dolasıyla bazı firmaların Esendere üzerinden işleri sürdürdüğü sonucuna vardılar. İşin bir ayağı Esendere Hakkari’ye kadar uzandı. Orada da inceleme yaptılar. Bir çok firma gözüküyor burada. Nakliyecidir veya ihracat taahhütlerini kapatan Dahilde İşleme Rejimi kapsamında faaliyette bulunan birçok firma listelendi. Bunlar üzerinden bir değerlendirme yapıldı. Bu firmaların yapısal olarak güçlü olmadıklarını gördük.

- Nasıl güçlü değiller?

Yani “gecekonduvari” bir kuruluş yapısı arz ettikleri tespit edildi. Tabii şüphelerimiz oluştu. Bunun üzerine arkadaşlarımız bir rapor hazırladılar. Özellikle Esendere kapısında bir yoğunluk olduğunu görünce bu işin boyutu olabilir dedik. Yani terör örgütünün finansman ihtiyacının bu yolla karşılandığı bir uygulama olabilir, dedik. Bu konuyla alakalı kara paranın aklanması ve terör boyutu itibariyle rapor sonuçlarını MASAK ve MİT’e bildirdik. Tabii raporun bir örneği de Ankara Başsavcılığı’na gönderildi. Halkalı ambarının bağlı olduğu Küçükçekmece Savcılığı’na da gönderildi. Onlar sanırım teknik takip de yaptılar. İstanbul ve Ankara’da operasyonlar böyle başladı. Orada belki bir yanlış anlatım olabilir. Bu denetimler dolasıyla ticari faaliyetin boyutu 400 milyon-500 milyon dolar düzeyinde. Yoksa bu kadar vergi kaybının olduğu anlamında değil.

Birkaç yüzbin $’lık vurgun

- Rakamsal büyüklüğünü nasıl tespit ediyorsunuz?


Bunlarla ilgili hesaplama yapılacak. Mesela 23 milyon dolarlık haksız KDV iadesi var. Ama ticaret hacmi itibariyle 400-500 milyon dolar civarında. Tabii bundan ötürü gümrük vergileri de var, tabii onlar da hesaplandığı zaman birkaç yüz bin dolara ulaşıyor. Bu raporlarda da belirtildi. Ölçüp biçtiğimiz zaman baktığımız zaman bunların önemli bir kısmı gerçek dışı, kamufle edilmiş bir uygulama. İlk sorunuza gelirsek vergi iadesi alabilmeniz için tabii yeminli mali müşavirlerin o işlemleri onaylaması lazım. Onun için bu soruşturmanın içinde yeminli mali müşavirler de var. Gümrük işlemlerini yürütmek için yetki verdiğiniz gümrük müşavirleri var. Bizahiti işin tüccarları ve bunlara iştirak etmiş, destek vermiş bazı kamu görevleri var.

PKK bağlantısı araştırılıyor

- PKK bağlantısı kesin mi?

Kesin bir şey değil. Bir olasılık o. Nihayet bu yargılama süreçlerinde görülecek. O insanlar böylesi faaliyetlerin sonucu elde ettikleri parayı nerelerde harcıyorlar veya bunlar kimlerle bağlantılı? O tespit sonucu PKK ile ilişkisi var mı yok mu ortaya çıkacak bir durum.

- Bu olayda ne kadar süredir takiptesiniz?

2008 sonunda başladı ve devam etti.

Gümrüklerde yetki makinada

Yine gündeme geldi.. Fakat sizin bakanlığınız döneminde gümrüklerde çok farklı bir algı oluştu. Çürümüş bir yapı mı vardı, tüm gümrüklerde olmasa da bazılarında?

Gümrüklerin öyle bir algısı vardı. Bir kişiye ne iş yaparsınız diye sorduğunuz zaman, “Ben gümrükçüyüm” diye çekinerek söylersiniz veya muhatabınız, “Hııı. Demek ki durumun iyi” gibi derdi. Neyi kast ettiğini anlıyorsunuz. Geçenlerde bir tane bayan arkadaşı ben buraya çağırdım, daire başkanı yapacağım adaylar arasındaydı. Ona sordum, “Şimdi artık çekinmeden biraz da gururla gümrükte çalıştığımı söyleyebiliyorum. Eskiden çok farklıydı, şimdi çok farklı” dedi. Bu beni tabii çok memnun etti.

- Bakanın müdahale hakkı var mı?

Bu üçünün dışında benim müdahalem sadece bir yıl içinde üç ay geçici görev vermek. Öğrencisi varsa mesela onun için olabilir. Biz o tür tavassutlardan da aşağı yukarı yüzde 95 oranında kurtulduk.

‘Muhafazakarlığımız statükoculuk değildir’

Son dönem özellikle liberallerin size yönelik çok ağır eleştirileri var. AKP iktidarının “Ankara’dan ibaret” olduğu ileri sürülüyor...

Türkiye konuşmalı. Konuşmadan korkmamak lazım. Konuşmamak tehlikelidir. Beylik laflardan biri ama hakaret etmeden, küçük düşürmeden konuşmamız lazım. Bunlar faydalı şeylerdir. Ama o dediğiniz kesimler, özellikle son zamanlarda belki biraz da ölçüleri aşarak konuşuyorlar. “Ölçü mü koyuyorsun” diyen olabilir ama toplumun bir standart konuşma dili var. O dili aştığınız zaman, işte “sivri dilli” deriz. O alanlara saldırı teşkil etmeyecek eleştiriler başımız gözümüz üzerinde. Ama bizim hele hele çok eleştirerek Türkiye’nin yönetimi sorumluluğunu üstlendiğimiz süreç ve uygulamalarla, yani AK Parti politikalarını kıyaslamanın çok doğru olmadığı kanısındayım. “Haksızlık” falan sözcüğünü de kullanmadan böyle ifade edeyim. Bizim hiçbir kesimi bir defa ötekileştirmemiz söz konusu değil. Yani insanların, siyaset kurumunun politikaları olabilir. Biz muhafazakar demokrat bir kimliğe sahip bir partiyiz. Bir kimliğimiz var bizim. Muhafazakarlığımız elbette statükoculuk değildir. Gericilik anlamında bunu söylemiyorum.

Statükoculuğa kaymakla da eleştirenler oldu ama...

Hayır. İnsan topluluklarını millet haline getiren değerler vardır. Örf, adetlerimiz, geleneklerimiz, inancımız var. Bunlar bizi grup topluluklarından farklı bir yere, millet dediğimiz bir yapıya dönüştüren değerlerdir. Biz bunları önemsiyoruz. Bunların bozulmaması için önlem almayı bir siyasi tarzı olarak düşünen bir siyasi anlayışa sahibiz. Demokratız. Demokrasinin çoğulcuğu, katılımcılığı, birey hakkı ve özgürlüklerini önceleyen bir yönetim sistemi. Dolasıyla bu muhafazakar değerlerle demokrasinin bu erdemleri arasında biz sinerji oluşturmayı hedefleyen bir siyasi anlayış sahibiyiz. Böyle bir duruşumuz var. Bu duruşumuzu çok açık seçik, arkada bir plan olmadan dillendirerek toplumla paylaşmamızı, yolumuza devam etmemizi başkaları çok farklı değerlendirebilirler. Ama biz bu toplumun tümünü düşünüyor ve yüceltiyoruz. Hiç kimseye zorla bir şeyi yaptırma davranış biçimi olamaz. Hak demiyorum çünkü böyle bir hak zaten yok. Böyle yürüyoruz. Toplum da bizi böyle algıladı. Ama farklı insanlar farklı algı içerisinde o da kendilerinin takdiridir.

Sahte balı gece TV izlerken yakaladım

Sahte bal meselesinde düğmeye ilk siz bastınız..?

Şimdi ben gece bir şey okurken gözüm televizyona takıldı. Bir bal reklamı gördüm. Sonra birkaç akşam üst üste rastladım. Uzun süreli bir tanıtım olması dikkatimi çekti. Fiyatı ucuz, bu kadar uzun süreli reklam yapılıyor.... Genel Müdür’e, “Bu konuyu bir inceleyin. Burada ne var? Nasıl bu kadar ucuz ve bu kadar uzun süreli reklamın giderine nasıl katlanıyorlar?” dedim. “Numune alınsın bize gönderilsin” dedim. “Tüketicinin hakkını hukukunu ihlal eden, bal olma özelliğinden başka unsurlar katılmışsa müdahale ederiz” dedim. Gönderildi ve katkı maddeleri olduğu ortaya çıktı. Harici unsurlar karıştırılmış. Ceza uyguladık. Toplam 157 bin TL ceza kesildi.

DİĞER YENİ YAZILAR