Gazete Vatan Logo

Cemaat'in Erdoğan'a husumeti Dink cinayetine uzanıyor

Gazeteci Nedim Şener, Hrant Dink cinayeti davasıyla ilgili Star gazetesinden Fadime Özkan’a bir söyleşi verdi. 17 Aralık’la başlayan operasyonlar sürecinin hedefinde Başbakan Erdoğan’ın bulunduğunu söyleyen Şener’in röportajda, eski derin devlet ile yeni derin devletin iç içe geçtiğini söylemesi ve Cemaat’in Erdoğan’a düşmanlığının Dink cinayetine kadar uzandığını ifade etmesi dikkat çekiyor.

Şener, Dink cinayetinde cemaatçi polislerin rolünün olduğunu gösteren Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna dikkat çekip “Bu kişilerin Başbakan'a husumetinin miladı da bu belgedir” diyor; “Belgeyi yayınladığım için nefretleri bana da yöneldi. Kitap Ocak'ta çıkmıştı, bir dava yürüyordu zaten. 6 Mayıs 2009'da M.Yılmaz adına bir ihbar mektubuna dayanılarak tutuklandım. O ihbara göre telefonlarımı dinleten Zekeriya Öz'dür. Bence o ihbarı da polis yazdı.”

Şener ‘in röportajının ilgili bölümleri şöyle:

Dink davasında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi örgüt yok kararı verdi. Yargıtay kararı kısmen bozdu ve suç örgütü var, terör örgütü yok dedi. 18 sanıklı dava da böylece yeniden görülmeye başladı. Ama ne aile ne kamuoyu adaletin tecellisine dair umut taşıyor. Hrant için adalet diyerek hapse girmiş ve böyle diyerek çıkmış biri olarak söyler misiniz durum size nasıl görünüyor?

Dink ailesi açısından çok zor ve her seferinde umutlandıran ama sonra insanı yere seren bir süreç yaşanıyor. Davanın esası bakımındansa, 14. Ağır Ceza Mahkemesi Erhan Tuncel ve diğer sanıkları “terör örgütü yoktur” diye beraat ettirdiğinde Bakan Ömer Çelik “Mahkemenin kararı örgüt olmadığını değil tersine ne kadar büyük olduğunu gösteriyor” demişti. Nedeni şuydu: Mahkeme örgüt var deseydi “peki Erhan Tunceli’n üstünde kim var” diye soracaktık. Erhan Tuncel bu işte devletin, istihbaratın parmak izi çünkü. O zaman tekrar istihbarat daire başkanlığına, Trabzon emniyetine yönelecekti. Jandarma etraflıca araştırılacak nasıl bir organizasyonun işi olduğu görülecekti. Mahkeme başkanı da “karar verdim ama içime sinmedi” gibi garip şeyler söylemişti.
Deliller cinayeti çözmek için yeterli

Bu durum peki bize ne söylüyor?
Örgütün olmadığını değil büyük ve uzantılarının yargıda da olduğunu. Eski derin devletle bugün paralel devlet denilen çetenin içiçe geçtiğini.

Bugün Türkiye Yargıtay’ın kararı bozduğu günden farklı bir noktada. Bu yeni hal, davanın hakkıyla görüleceği inancını besler mi?

Dink cinayetinde adalet için paralel devlet kavgasından medet ummak zayıflıktır. Bugün elimizdeki tüm deliller adı geçen herkesi yargılamaya yeterli. Davanın Trabzon’dan gelen dosyayla birleştirilmesi gerek. Davanın savcı Muammer Akkaş’tan alınması gerek. Akkaş 25 Aralık operasyonunda gizlilik kararına rağmen tüm bilgileri basınla paylaşırken Dink davasında bilgilere avukatlar da gazeteciler de ulaşamıyordu. (Röportaj bittiğinde savcının görev yerinin değiştiği haberini aldık. F.Ö) Gizlilik kararı da kaldırılmalı.

Savcı Akkaş görevden alınınca, tam operasyon yapacaktım görevden alındım, dedi?

Dink dosyasını bu kavgaya alet etmek gibi bir ilkesizlik ancak bunlara yakışır.

Cinayet konsorsiyumunda kimler var? Ortaklık baştan mı kurulmuş, sonradan mı?

Bu davada Trabzon ayağı çok önemli, jandarma ayağı çok önemli, polis istihbarat ayağı çok önemli. Erhan Tuncel’in kimin elemanı olduğuna bakılırsa cinayetin birçok ipucu var. Tuncel tutuklanıp İstanbul’a getirildiğinde çok şeyi anlattı. Biliyor musunuz, aslında gerçeğin büyük bölümü cinayetten dört gün sonra ortaya çıkmıştı. Dink gömülmeden gerçek ortaya çıktı ve Dink gömülmeden gerçekler gömüldü. Ama gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var işte. Ben 2009’tan beri anlatıyorum: Dink cinayetine baktığınızda bugünkü paralel yapının veya yargı cuntasının tüm bağlantılarını orada görürsünüz. Erhan Tuncel’in ifadesinde verdiği isimlerin -Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer, Sabri Uzun- Mit’çinin, polisin ve jandarmanın bu mahkemede topluca yargılanması gerek. Erhan Tuncel cinayete tek başına karar vermiş, Yasin Hayal azmettirmiş, Ogün Samast tetiği çekmiş değil ki.

Savcı Öz iki davayı niye birleştirmedi?
Savcı Öz’ün Dink cinayetini Ergenekon davasına bağlamamasının nedeni bu mudur?


Manidardır. Terörist diye gözaltına alındığımda ifademi Zekeriya Öz aldı. Şöyle bir konuşma geçti aramızda, dedim ki: Beni Ergenekonculukla suçluyorsunuz. Ben diyorum ki Dink davasının Ergenekon ile birleştirilmesi gerek, bazı isimler iki dosyada da sık geçiyor / O dedi ki delil yok / Kitabımı okusaydınız görürdünüz polis şeması da var / Dink ailesinin avukatlarına her istedikleri belgeyi verdim / Sizin göreviniz belge vermek değil davaları birleştirmek. İlk iddianamede atıf yapıyor ama sonra birleştirmiyorsunuz”. Birleştirseydi Ergenekon operasyonunu yapan polisler de paralel yapı içindeki baş aktör de, Jandarma da, MİT’çi de sanık olurdu. Öz, Dink’i tehdit eden MİT’çiyi Bedrettin Dalan’a kaç diyen kişi olarak sorguladı sanık yaptı ama aynı kişi hakkında Dink cinayetiyle ilgili tek işlem yapmadı.

“Başbakan’a kelepçe takacağım”
Yapsaydı Ergenekon’u içeren daire bu yapıyı da kapsayacak şekilde genişleyecekti?


Elbette. Fethiye Çetin de söylüyor bunu kitabında, bazı itirafçıların isimlerini verdim ama savcının ajandasında kaldı, diyor. Ergenekon ile Dink davası birleştirilmiş olsaydı o yapı yargılanır, bugün o polis “Başbakan’a kelepçe takacağım” diyemezdi. Ama maalesef yaşandı bunlar.

Siz bu yapıyı nereden biliyorsunuz?

Başbakan’ın imzaladığı 2 Aralık 2008 tarihli Başbakanlık Teftiş Kurulu raporundan. Ali Fuat Yılmazer’in, Ramazan Akyürek’in kızgınlığının temel sebeplerinden biridir bu rapor. Ayrıca raporu yazanları o günkü teftiş kurulu başkanı Muttalip Önal aracılığıyla tehdit de ettiriyor. Çünkü o vakte kadar emniyet boyutu atlanıp sadece jandarma üzerinde duruluyordu ama rapor emniyetteki bu isimlerin cinayetteki sorumluluğunu açığa çıkardı. Ergenekon jandarmayla birlikte bu cinayeti işledi gibi bir fotoğraf sunmaya çalışıyorlardı ama bu gerçeğin küçük bir parçasıydı. Bunu yapanlar basını da kontrol edenlerdi. Bunu görmek için o zaman ki Taraf’a bakmak yeterli.

Husumet BTK raporuyla başladı
Belgenin isimlerin ve Başbakan’ın imzasının ortaya çıkması mıdır hikayeyi başlatan?


Bu kişilerin Başbakan’a husumetinin miladı da bu belgedir. Belgeyi yayınladığım için nefretleri bana da yöneldi. Kitap Ocak’ta çıkmıştı, bir dava yürüyordu zaten. 6 Mayıs 2009’da M.Yılmaz adına bir ihbar mektubuna dayanılarak tutuklandım. O ihbara göre telefonlarımı dinleten Zekeriya Öz’dür. Bence o ihbarı da polis yazdı. Başbakan’ın oğluna bir cinayet planlandığı, benim de bu örgütün içinde olduğum yazılı ihbarda. Suç unsuru bulamayınca dinlemeyi durduruyorlar.

Eldeki verilerle ismi geçenlerden kimin kim olduğunu anlatır mısınız tek tek?

Planlayan nasıl öldürüleceğini bilen bir polis. Erhan Tuncel’i aradığında “oğlum hani kafasına sıkacaktı, hani kaçmayacaktı” diyen, bunu bilen bir kişi. Muhittin Zenit’i Erhan Tuncel’i araması için arayan kişi de Ali Fuat Yılmazer, yani o zaman İstihbarat Dairesi C Şubü Müdürü. Cinayetten sonra Ankara ekibi İstanbul’a geliyor, konsültasyon yapılıyor. Kimse yahu Erhan Tuncel istihbarat elemanımızdı, Yasin Hayal’in adının geçtiği raporlar var demiyor. Ne zaman gerçek ortaya çıkıyor? Ogün Samast otobüse binip Samsun’da yakalandığı zaman. Nasıl yakalanıyor? Babası görüntülerinden tanıyıp polise haber verince.


Haberin Devamı