AKP’nin oyunu tuttu, referandum yolu açıldı

Haberin Devamı

Sevgili okurlar; bu hafta ele alınmaya muhtaç pek çok konu var. Herkesin birbirini ırkçılıkla suçlaması, İmralı süreci adı altında yürütülen teröristle pazarlıklarda yeni aşama, Partriot’ların devreye girmesiyle yaşanan İsrail’in Suriye’ye saldırısı, 15 bin “kader kurbanının” serbest bırakılması, askerin komutansız kalması ve savaş gücümüzün düşmesi, askere açılan fuhuş davasının garabeti hemen ilk akla gelenler.

CHP’nin yanlışı

Bu hafta öncelikli olarak CHP’nin siyaset eksikliği olarak tanımlayabileceğim “Yeni anayasa görüşmelerinde masaya oturması”yla varılan sonucu irdelemek istiyorum. Aylar önce CHP’nin o masada oturmaması gerektiğini yazmıştım. Partililerin bir bölümü öfkelenmişlerdi. “Aksi takdirde AKP kendi anayasasını getirecek, bunu önlememiz gerek” diyorlardı. Oysa AKP her koşulda kendi anayasasını zorlayacaktı zaten.

Neden yeni anayasa

CHP’lilere şunu söylemiştim; “Bu anayasa asker anayasası olsa da üçte ikisi zaten değiştirildi. Öncelikle demokrasiye aykırı olan maddeler hangileriyse bunları saptamak, onları hemen değiştirmek en doğrusudur. Aksi takdirde yeni anayasa adı altında ilk üç maddenin de tamamen değiştirilmesi ya da içinin bo-şaltılması söz konusu olur ki, işte o zaman bununla baş edecek gücü gösteremezsiniz.”

Amaç alıştırmak

CHP’nin siyaseten görmediği bir gerçek var. İktidar bugüne kadar ne yapmak istediyse yaptı, halkın kabul edemeyeceği tavizleri bile vermekten hiç çekinmedi. Sadece önlem olarak bunları zamana yaymayı becerdi. Halkın alışmasını sağladı. Alışmayanları ise nötr hâle getirdi. Bunlar için muhalefete asla gerek duymadı. Ama duyarmış gibi yaptı. Çünkü halkın alışması için muhalefetin devrede olması gerekiyordu.

Al sana referandum

Anayasa çalışmalarında da durum aynıdır. Medya zaten sormaya, sorgulamaya pek meraklı olmadığı için anayasa çalışmalarını yakından izlemiyor, izlese de tam yansıtmıyor. Böylece iktidar medyadaki propaganda gücünü de kullanarak anayasa çalışmalarını muhalefetin sabote ettiğini rahatlıkla söyleyebiliyor ve giderek her şeye alışmış halkın bu zafiyetinden yararlanarak “Biz yaparız ve referanduma gideriz” diyebiliyor.

İlk günden beri

Oysa AKP iktidarı ilk günden beri ne yapacağını, nasıl bir anayasa yazacağını biliyor. Sadece zamana ihtiyacı vardı, o kadar. Zamanı da CHP ve MHP verdi. BDP’nin ise zaten çok öncelerden iktidarla anlaşıp anlaşmadığını tam bilmiyoruz, ama gelişmeler bu iki partinin çoktan anlaştıklarını ve artık gün saydıklarını gösteriyor. İki muhalefet partisi ise farkında olmadan oyunda rol aldılar. Kimbilir belki de onlar da işin içinde.

Referandumda çıkar

İktidar şunu çok iyi biliyor. Anayasayı nasıl yazarsa yazsın, eğer sonucunda bir referanduma gidilecekse bundan zaferle çıkacaktır. İktidar Meclis’teki bir anlaşmadan ziyade referandumu tercih eder, çünkü Meclis’in değil halkın kabul ettiği bir anayasa kendisine birkaç kat fazla güç verecektir. Bunun için de neredeyse tamamına hâkim olduğu medya gereğini yapacaktır. Yeni anayasa halka bir kutsal metin gibi sunulacaktır.

Ne yapılmalıydı?

Tabii burada şunu sorabilirsiniz; “CHP o masaya oturmasaydı da durum değişmeyecekti, peki ne yapılması gerekiyordu?” Evet, sonuç böyle olabilirdi belki ama, CHP masaya oturmadan AKP’nin taslağını isteseydi durum farklı olurdu. Çünkü iktidar anayasadaki Türklük kavramını, Atatürk’ü ve devrimlerini, en önemlisi laikliği tamamen çıkarmak istiyor. Bundan bir yıl önce bunları kamuoyu önünde söyleme gücü yoktu.

Şimdi alıştırıldık

Oysa geçen süreçte, işin içinde CHP ve MHP de olduğu için, aslında bir ilerleme sağlanamamış olsa bile, Türklük, laiklik, Atatürk konusunda medya öyle olağanüstü bir propaganda yaptı ki, toplumun önemli bir bölümü “bunlar olmasa da olur” biçiminde bir görüşe alıştırıldı. Bu konular dolaylı tartışıldı ve Türkiye’nin kurtuluşu olarak tanımlandı. Muhalefet artık masada otursa da oturmasa da değişecek bir şey yok.

CHP’deki kargaşa

Ana muhalefet partisindeki kargaşa sadece anayasa ile sınırlı değil. Buna bir de “Ulusalcılar” ve “özgür demokratlar” gibi içi kof bir iç çatışma eklendi. Kürt sorunu Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri ama CHP’nin en önemli sorunu değildir. CHP’nin milliyetçilikle ilgili anlayışı parti programında belirtilmektedir ve bunu ikide bir kamuoyunun önünde tartışmaya ihtiyacı yoktur. Sanki CHP içten ve dıştan parçalanmak isteniyor.

CHP oyuna geliyor

CHP’nin muhalefet olarak görevi, iktidarı yaptığı yanlışlarla, başarısızlıklarla, toplumu yanlış yöne sürükleyen tutumlarıyla eleştirmek, halkı uyarmak ve iktidarı bu açıdan gündeme getirmektir. Oysa CHP iktidarın her oyununa boyun eğer ve kendisi gündem olur durumda. CHP iktidara cevap yetiştirmek ve hep savunmada kalmak yerine iktidarı savunma alanına çekmek zorundadır. Aksi takdirde bir bölünme kaçınılmazdır.

Türklükten utanmak

İktidar son beş yıldaki uygulamaları ve medya marifetiyle yaptığı propaganda sonucu Türkleri Türk olmaktan utanır hâle getirdi. Uzunca bir süre bunun farkına varamayan toplumda son zamanlarda oluşan uyanış ve “Biz neden Türk olmaktan utanacağız ki?” söylemi arttı. Buna karşı CHP’li milletvekillerinin büyük bölümünün tutum ve davranışları “bu utancı” paylaştıklarını gösteriyor. Bunun artık bitmesi gerek.

Türk’ü yok saymak

Şurası unutulmamalıdır ki, bu ülkede yaşayan Kürtler acılar çekmişlerdir. Ama bu tür acıları çekenler sadece Kürtler değildir. Şimdi Kürtlerin kimliklerini tanımak, eksik gördükleri haklarını saptayıp bunların giderilmesini sağlamak, vatandaşlık haklarını tam olarak kullanmalarını savunmak Türklüğü aşağılayarak yapılamaz. “Türk’üm” demeyi ırkçılık “Kürt’üm” demeyi ise demokratlık olarak görmek en hafif deyimle bilinçsizliktir.

CHP dışa açılmalıdır

Sonuç olarak CHP kendi içindeki anlamsız tartışmayı derhal bitirmek, yaklaşan üç seçimi göz önüne alarak kendisini değil; fikir, görüş ve devlet yönetme biçimlerini, vaatlerini gündeme getirmek zorundadır. Kürsülerden milletvekli azarlayarak, iktidara ve yandaşlara uzun dönemli kullanılacak malzemeler vermek yerine partiyi atağa kaldıracak, arkasına rüzgâr değil fırtına getirecek yöntemler aramalıdır.

Diğer konular

Sevgili okurlar; Türkiye ekonomide yaratılan sanal zenginlikle çok iyi gidiyor gibi görünebilir. Ancak siyasi ve sosyal konularla dış politikada çok çetrefilli günlere doğru dolu gizgin adeta akıyoruz. Yazımın başında belirttiğim diğer konularla ilgili bazı analiz ve yorumları bu hafta içinde sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Türkiye’nin gittiği ucu görünmeyen yolun çok hızlı biçimde açığa çıkması gerek. Yoksa bir sabah olmadık bir Türkiye’ye uyanacağız.

Hepinize iyi haftalar dilerim...

DİĞER YENİ YAZILAR