Artık İstanbul’a bir trafik müdürü gönderin lütfen

Haberin Devamı

Bu yazım aslında İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e yönelik olmalı. Çünkü Bakanımız hep Ankara’da olduğundan belki farkında değil ama, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul’da çok uzun zamandır bir Trafik Müdürü yok.

İsmen belki biri bu makamı işgal ediyordur, şeklen bir Trafik Müdürü var olsa da fiilen olmadığı kesin. Aksi takdirde İstanbul trafiği bu kadar başıboş kalmazdı.

Artık bırakın belli saatleri, neredeyse günün her saatinde, gecenin ikisinde bile, sanki baraj kapakları açılmış da milyonlarca metreküp su bırakılmışcasına bütün araçlar sel gibi yollara dökülmüş durumda. Ortada ne bir trafik polisi var, ne bir trafiği yönlendirmeye çalışan.

Bu eleştirileri yazdığımda devlet yöneticilerinden hep aynı klasik cevabı alıyorum.

Şöyle diyorlar; “Can Bey, siz biliyor musunuz, İstanbul trafiğine her gün 250 yeni araç katılıyor. Biz ne yapalım!”

Ne yapılacağını ben biliyorum da elimden bir şey gelmez.

Ama şunu iyi biliyorum, eğer İstanbul trafiğine günde 250 araç katılıyorsa Paris trafiğine de, Londra trafiğine de, New York trafiğine de her gün en az bu kadar araç katılıyor. Herhâlde bu dünya kentlerinin trafik sorumluları “Valla çok araba var, elimizden bir şey gelmez” demiyorlardır.

15 milyondan fazla nüfusun yaşadığı İstanbul’da elbette her gün trafik konuşacağız. Çünkü insanlar evlerinden işlerine, işlerinden evlerine giderken, neredeyse uyuma zamanından daha fazla zaman harcar hâle geldi.

Elbette belediyeye ait altyapıda eksiklikler var, kavşaklar düzensiz ve yetersiz, altyapı çalışmalarında eksiklikler var.

Ancak dünyanın bütün ülkelerinde “trafik polisi” diye bir şey de var. İstanbul’da yok. Çünkü Türkiye’deki yönetim biçimi “bilimselliği” pek sevmiyor, trafiğin bir bilim dalı olduğunu bilmiyor belki de.

Teknolojiden yararlanıp bütün kenti kameralarla donatıp, tıpkı “biri bizi gözetliyor”daki gibi herkesi izleyince sorunun hallolduğunu düşünüyorlar.

O teknoloji izlemek için değil, sorun çıkan yerleri görüp müdahale etmek için kullanılıyor dünyada.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in hiç zaman yitirmeden İstanbul’a gelmesi, yaşanan korkunç durumu bizzat yerinde gördükten sonra İstanbul’a bir Trafik Müdürü ataması öncelikli görevi olmalı.

Çünkü şaka gibi gelebilir ama, bir gün herkes aracından inecek, anahtarını fırlatıp atacak ve çekip gidecek.

O hâle geldi yani.

*****


Kaldırılan zorunlu kıyafet uygulaması komünist düzendeki gibi sorgulamayan, “tek tip insan” yetiştiriyormuş. Serbest kıyafetle okuyacak öğrencilerin “soru soran nesiller” olacağı kesin! “Anne, bugün ne giysem?” (Gani Yıldız)

*****


Emniyet şeridini koruyamayan devlet olmaz

İstanbul konumu gereği trafik çilesi çekmeye mahkûm. Ancak bilimsel çalışma yapılabilse, bugünkü çileyi yarı yarıya azaltmak mümkün. Biraz kendini işine veren yetkili olsa bu sorun çok hafifletilecektir. Ancak hiç kimse çalışmıyor. Her şeye rağmen canla başla çalışanları tenzih ederim, kişisel çaba ve fedakârlıklar konumun dışında.

Örneğin emniyet şeritlerinin kendini bilmezler tarafından kullanılması her gün milyonlarca İstanbullu’yu deliye çeviriyor.

B¡u devlet emniyet şeridini koruyamıyor. Üstelik emniyet şeridi ihlallerinin yarıdan fazlası bizzat devlet yetkilileri tarafından yapılıyor.

Emniyet müdürü işine gidiyormuş emniyet şeridini kullanıyor, biz sanki pikniğe gidiyoruz. Vali geçecekmiş, kaymakam geçecekmiş, yok rektör bey üniversitesine veya evinde bekleyen misafirlerine yetişecekmiş, hepsi emniyet şeridinde.

Tepesine bir mavi lamba takan, “voooot” diye öten siren taktıran ayrıcalıklı oluyor.

Güya “hiçbir mavi lambalı araç emniyet şeridine girmeyecek, giren cezalandırılacak” diyen bir yönetmelik var. Dinleyen yok ki! Üstelik, de ki bir trafik polisi mavi lambalı siren zımbırtılı bir aracı durdurdu. İçinden çıkana ne yapacak?

*****


Trafik polisi ne zaman belirir?

İstanbul’da, hemen her vatandaşın dikkatini çeken bir nokta şu ki, koca kentte belli bazı noktalar dışında kimse trafik polisi göremiyor.

Peki hiç mi yok İstanbul’da trafik polisi.

Olmaz olur mu? Var tabii de sayısı yetmiyor. Olanların yarısı izinli (24 saat esasına göre çalışınca böyle oluyor) yarısının yarısı eskort ve koruma görevinde, geri kalanı da koca şehirde kaybolup gidiyor. Peki vatandaş trafik polisini ne zaman görebiliyor? Bir bakalım:

1- Başbakan ya da Cumhurbaşkanı geçeceği zaman.

2- Gece saat 22.00’den sonra alkol muayenesinde.

3- Trafiğin engellendiği değil de engellenmediği yerlerden araç çekerken.

4- Günün bir saatinde kör noktada tuzaklar kurulduğunda ve gelene geçene ceza yazıldığında.

5- Trafik kazası olduğunda. (Zaten trafik kuralları sadece kazalarda akla geliyor, işlemler sadece bu sırada kurallara göre yürütülüyor.)

6- Emniyet şeritlerinde önemli birinin aracına yol açarken.

7- Polis evlerinin önünde, müdürler kolay giriş çıkış yapsın diye trafiğin canına okurken.

8- Sıkışık trafiğe arkasını dönüp park etmiş araçların plakalarına ceza yazarken.

Bunların dışında, yanlış sinyalizasyon ya da hatalı kavşaklarda biriken araç trafiğini açmaya çalışan, trafiğin düzgün akması için önlem alan trafik polisi gören varsa lütfen insaniyet namına bana bildirsin.

*****


Bizden değil, basın cezayı

Emniyet şeridine mavi lambalı ve sirenli de olsa girmek yasak. Ama her iş gibi bunun da bir raconu var. Eğer iktidar elemanı biriyseniz emniyet şeridini dilediğiniz gibi kullanırsınız, sizi durduramazlar, durdursalar bile selam verip gönderirler.

Yok, öyle biri değilseniz, o zaman durum değişir... İşe bakın, İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal’ın arabası emniyet şeridinde mavi lamba ve siren kullandığı için yakalanmış, lamba ve siren sökülmüş, 72 lira da ceza yazılmış.

Ben bugüne kadar emniyet şeridinde durdurulan mavi lambalı, sirenli araç görmedim. (TV şovları için yapılan uygulamalar hariç, son örnek TGRT Haber.)

Belli ki trafik polisleri plakaları biliyor. “Bizden değilse” durduruyorlar ve ibreti âlem olsun diye ceza yazıyorlar. Olmayan Trafik Müdürü de bunu basın bülteniyle duyurup “iş yapmış” gibi davranıyor. Sevsinler.

NOT: Ümit Kocasakal’ın mavi lambalı, sirenli araçla emniyet şeridinden gitmesini de çok ayıpladım, o da ayrı konu.

DİĞER YENİ YAZILAR