Yetmezciler hüsrana uğradı ama ya esnaf?

Haberin Devamı

ANALİZ

Dünden devam ederek, Asmalımescit’te başlatılan ve yayılan masa kaldırma operasyonlarının bir başka sonucuna değinelim.

“AKP Türkiye’yi demokratlaştırıyor, özgürleştiriyor, kimseye karışmıyor” zannıyla ve bu uğurda “yetmez ama evet” diyenler, yaşam biçimlerine müdahale ile karşılaşınca şaşkına dönmüşlerdi.

Bu takım, içkilerini yudumlarken sigaralarından da nefes tüttürmek için başka mekânlar bulabilir ve hatta buldukları yerde “Oh be, dünya varmış, yaşasın AKP’nin demokratlığı ve özgürlükçülüğü” diyerek tempolarına devam edebilirler.
Ancak acı gerçek, başta Asmalımescit olmak üzere benzer mekânlardan para kazanan ve kıt kanaat hayatlarını sürdüren esnafın durumu.

Özgürlükçü gibi görünen ama kendi beğenmediği yaşam tarzlarını, hukuk ve yasaların arkasına sığınarak yok etmeye çalışan iktidar normal vatandaşları etkileyecek kurnaz yöntemler bulmakta çok usta.

Dünkü yazıma gelen yorumlardan da anlıyorum ki, Asmalımescit ve benzeri yerlerdeki eğlence hayatını hiç bilmeyen, ama körü körüne iktidara bağımlı olan pek çok kişi “Yollar masalarla kapatılır mı, orada oturanları gürültüye boğmak hak mı?” türü tepkiler dile getirmişler.
İlk bakışta haklı gibi görünüyor ki, zaten iktidarın kurnaz politikası dediğim de bu.

Ümraniye’de, Çağlayan’da, Nişantaşı’nda, Fatih’te, Kabataş’ta, Yeniköy’de ya da aklınıza gelen bir başka semtte, sessiz sakin bir sokakta, bir anda barlar, lokantalar, kafeler açarsanız ve buraların önlerini de masalarla oldurursanız, çevre halkının şikâyeti haklı olabilir.

Ancak Asmalımescit, Cihangir, Beyoğlu’nun bazı sokakları çoook uzun yıllardır eğlence mekânları olarak bellenmiş.
Zamanında masalar sokağa çıkarılmazken de zaten barlar, lokantalar buralarda toplanmış, doğal olarak gürültüsü ve kalabalığı da bol.

Birincisi, oraya gidenler zaten bu kalabalıktan ve gürültüden hoşlanıyor.

İkincisi, orada oturanlar da tesadüfen taşınmamışlar; tam tersine, o atmosferi tercih etmişler.

O halde kimsenin şikâyet etmeye hakkı yok.

Elbette bütün bunlar, eğlence esnafının da işin cılkını çıkarabileceği anlamına gelmiyor.

Ancak belediyenin “düzenleme” adı altında masa ve sandalyeleri toplaması, oturanları kaldırması ve aldığı eşyalara el koyması da hukuka aykırı.

Belediye “mala el koyarak” cezalandırma yapamaz. Masalar kaldırılsa bile bunlara el konması “gasp” sayılır ki, sanıyorum önümüzdeki günlerde esnafın açacağı “zarar ziyan” davaları nedeniyle Beyoğlu Belediyesi ciddi bir tazminat krizi yaşayacaktır.

Bunun ötesinde, belediye mekân sahiplerinden yıllardır “işgaliye” adı altında para alıyor. Bu hemen her mekân için aylık en az 1000 TL tutar. İşgal ettiği yer gereği daha çok ödeyenler bile var.

Demek ki esnafın dışarıya masa koyması yasalara veya düzenlemeye aykırı değil. Üstelik belediye masaların çıkarılabileceği yerleri işaretlemiş. Yani en azından kendi koyduğu kurala kendi uymuyor ve dışarı çıkan her masayı topluyor.

Kısacası, AKP’li belediye, bir süre “özgürlükler” bahanesiyle açıkçası “takiye” yapmış. Yüzde 50’den sonra gerçek niyet ortaya çıkmaya başlıyor.

*****


OKURDAN MESAJLAR

İzmir neden böyle?


Özellikle CHP’li belediyelerin olduğu yerlerden çok sık aldığım şikâyetlere biri daha eklendi. İstanbul’da yaşayan İzmirli okurum Perihan Y. bakın ne diyor:

Can Bey, ikametgâhım İstanbul-Kadıköy ama yaşlı anneme yakın olabilmek için İzmir’de yaşamaya karar verdim. Liseyi İzmir’de okudum. Bugünlerde İzmir benim içimi acıtıyor. Her köşesi ayrı felaket. Bakımsız, sahipsiz, insanları duyarsız. 9 Eylül Hastanesi’ne bir hafta içinde 3 kez gitmem gerekti. Her gidişimde aynı görüntülerden şaşırdım kaldım. Etraf çöp, pet şişeler, içilen çayın bardağını bile o çöp yığının üzerine atmaya üşenmişler de hastane duvarının üzerine konulmuş. Denize girilebilen sahillerin çalışan belediyesi büyük çöp torbaları koymuş ama her taraf bir gün öncesinden kalmış gazeteler, karpuz kalıntıları, pet şişeleri, kırılmış şişelerinin cam kırıkları ile dolu.

Burası da göç alıyor ama buraya gelenler bu şehri daha hoyrat kullanıyorlar gibi. Bir arkadaşımla telefonda konuşup burayı anlatırken “bir dahaki yerel seçimlerde AKP’ye oy vereceğim, bu şehre de AKP gelirse belki bu bakımsızlıktan kurtulur” dedim. Yanıtı: “Eh artık Silivri için hazırladığın valizi boşaltabilirsin” oldu.

NOT: Bu okur mesajını CHP’yi eleştirmek için değil, uyarmak için yayınladım. Çünkü bu şikâyetlerin bahanesi olamaz.

*****


MERAK ETTİKLERİM

Trafik tabelasındaki Kocaeli


İstanbul TEM otoyolundaki bazı trafik işaretlerinde daha önce “İzmit” yazıyordu. Değiştirip şimdi “Kocaeli” yazmışlar. Oysa trafikte “Kocaeli” diye varılacak bir nokta yok. İzmit var.

4 ilimizin adı ile o illerin “merkez ilçe” adları farklıdır. Kocaeli - İzmit, Hatay - Antakya, Sakarya - Adapazarı, İçel-Mersin’dir.

Zaman zaman TV haberlerinde yapılan hataları görüyorum. Örneğin “Başbakan Hatay’a geldi” diyor spiker. Oysa Başbakan’ın geldiği yer Antakya. Hatay diye bir merkez yok, o il adı.

Şimdi Karayolları da bu hatayı yapıyor. Belli ki yeni değiştirmişler çünkü koca yeşil tabelalarda ton farkı var.
Bilgisizlikten mi, yoksa bizim bilmediğimiz bir isim değişikliği mi oldu acaba?

*****


TÜSİAD’ın CEO Anketi’nden, CEO’ların kriz beklentisi içinde olmadığı çıkmış. Adı üzerinde; iş dünyası. Vatandaşla aynı dünyada yaşamadıkları için kriz beklemiyorlardır! (Gani Yıldız)

*****


DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Oruç için doktor tavsiyeleri


Size de şaşırtıcı gelmiyor mu, bütün yıl boyu beslenme konusunda halka nasihatler veren kimi doktorlar Ramazan ayında ekranlara çıkıp 11 ayda söylediklerinin tam tersini söylüyorlar.

Normal zamanda “aman gece bir şey yiyip de yatmayın, çok tehlikeli” diyen doktor bir bakıyorsunuz Ramazan nedeniyle “sahura kalkmanın ne kadar sağlıklı olduğunu” anlatıyor.

Bana göre Ramazan boyunca tıp uzmanları oruçla ilgili hiçbir açıklama yapmasın. Sağlığa uyar ya da uymaz, oruç tutmak bir inanç meselesidir.

Bunu “sağlık mantığına da oturtmak için” çaba harcayan doktorlar tüm saygınlıklarını yitiriyorlar bana göre.
Bırakın herkes bildiği gibi orucunu tutsun.

DİĞER YENİ YAZILAR