Suçu hafifletirken övmek!

Haberin Devamı

Neresinden bakarsanız bakın İstanbul Tophane’de yaşanan sergi açılışına saldırı olayı çok vahimdir. Tam da “Halkımız demokrasi, özgürlükler, hukukun üstünlüğü, farklı olana saygı ve hoşgörü konusunda gerekeni yaptı” nutukları atıldığı sırada hiçbir bahaneye sığdırılamayacak bir saldırının yaşanması travma etkisi yaratacaktır.

Elbette “İşte evet denmesinin etkileri ortaya çıkıyor” kadar iddialı ve belki de “şimdilik” saçma kaçacak ifade kullanmak istemiyorum.

Ama bu olay göstermektedir ki, Türkiye’de halkın sanıldığı kadar demokrasiye, hoşgörüye, hukaka sahip çıktığı iddiaları da yine “şimdilik” bir fanteziden ibarettir.

Böyle olunca da, “evet”le yaratılan iklim önümüzdeki günlerde başka yerlerde ve başka gerekçelerle de bu tür saldırılara yol açabilir.

Tophane’de bir sergi açılışında içki içilmesi, galeriye sığmayanların sokağa taşması, bu sırada yapılan müzik yayınının sesinin belki biraz fazla olması, çevre halkı üzerinde olumsuz etki yaratmış olabilir tabii ki.

Ama hiçbir neden işin şiddete dökülmesine, sopaların, demirlerin, taşların, şişelerin, gözyaşartıcı spreylerin kullanılmasına mazeret olamaz.

Şimdi bakıyorum da iktidar yanlısı medyada da bir sıkıntı başgösterdi. Olayın duyulmasından bu yana yapılan yayınları ve dün çıkan gazete haberlerini okuyorum da çok şaşırıyorum.

Çünkü benim bir “ihtimal” olarak saydığım bazı nedenler, bu medya için adeta can simidi olmuş. Efendim müzik çok yüksek çıkıyormuş da, halk rahatsız olmuş. Yok ellerinde içki kadehi olanlar öyle yüksek sesle konuşuyorlarmış ki, evlerinde sakin sakin oturanların huzuru kaçmış. O halde çık sokağa ve döv adamları, öyle mi?

Ayrıca saldırıya bir gerekçe aramak da aynı zamanda “suçu övmek” veya “mazur göstermek” anlamına gelir. Hatırlayan olacaktır. Yıllar önce N. K. adlı bir kadın tecavüze uğramıştı. Tecavüzcüler yakalanmış ve hak ettikleri cezaya çarptırılmışlardı.

Ancak Yargıtay N. K.’nin bir hayat kadını olduğunu belirterek verilen cezayı çok bulmuştu. Olay günlerce medyada tartışılmıştı.

Çünkü mahkemenin kararından çıkan sonuç şuydu: Bir kadın hayat kadınıysa, tecavüze uğraması da normaldir... Oysa böyle bir anlaşıyı dünyanın hiçbir hukukunda bulamazsınız. Suç suçtur, mağdurun kimliği işlenen suçu ortadan kaldırmaz ya da hafifletmez.

Yandaş medya, endişelerin yükseldiği bir dönemde yaşanan bu olayı hafifletmeye çalışırken N. K. olayındaki duruma düştü.

***


Ufak tefek demeyin

Bir yanda sergi açılışına saldırı diğer yanda da polisin gençlere “nizam vermeye” çalışan uygulamaları. Ankara Kurtuluş Parkı’nda el ele dolaşan ya da birbirlerine sarılarak banklarda oturan gençleri “kimlik kontrolünden” geçiren polis, “Uygunsuz oturmayın” demiş.

Polis kendini ülkenin “ahlak bekçisi” yerine koyarak artık insanlara nasıl oturup kalkacaklarını veya yolda nasıl yürüyeceklerini öğretecek değil herhalde.

Sanıyorum Ankara Emniyet Müdürlüğü bir açıklama yapacaktır konuyla ilgili ve muhtemelen “bir yanlış anlama olduğunu” veya “polislerin dikkatinin çekildiği” söylenecektir.

Bu tür olayları “ufak tefek, münferit” diyerek geçemeyiz, geçmemeliyiz.

Çünkü bu ufak tefekler giderek artar ve her yanımızı sarar. O zaman bundan bizzat yaratanlar da ağır zarar görürler.

***


‘Vakıf ve derneklerin araç çekmesi çok uygun değil’

İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile konuştum dün. Geçen haftaki “trafik çekicilerinin keyfe göre işlem yapması” ile ilgili yazım için aramış. Vali Mutlu öncelikle “keyfe göre ya da belli bir kota dolduruluncaya kadar araç çekme politikalarının olmadığını” ve “buna da izin vermeyeceğini” söyledi.

Ben de kendisine bu yönde çok sayıda şikâyet olduğunu, ama özellikle araç çekme işlemlerinin dernek ve vakıflar aracılığı ile yapılmasının da sakıncalar yarattığını söyledim.

Hüseyin Avni Mutlu, devletin yapması gereken işlerin vakıf ve dernekler aracılığı ile yapılmasından kendisinin de rahatsızlık duyduğunu belirterek “Trafik polislerinin yapacağı işleri, valiye, kimi iş adamlarına ve vakıflara yüklemek bence yanlış. Bu konuda bazı düşüncelerim var, önümüzdeki dönemde üzerinde çalışacağız” dedi.

Vali Mutlu yazımı dikkate aldığını da belirterek, ilgili birimlere şikâyetleri de göz önünde tutarak daha dikkatli davranılması konusunda uyarıda bulunduğunu söyledi.

***


İstanbul’un edebiyat haritası

Turing ve Otomobil Kurumu’nu hep bilirim de, Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra kurulan ilk kurumlardan biri olduğunu bilmiyordum. Dikkat etmemişim demek ki. Ama şaşırtıcı geldi.

Turing ve Otomobil Kurumu’yla gazeteciler olarak tanışmamızı sanıyorum Çelik Gülersoy’a borçluyuz. Kurum onun döneminde yapılan hizmetlerle kendini göstermişti. Ne yazık ki Gülersoy gibi bir sanat ve fikir adamının ömrü vefa etmedi ve çok erken bir zamanda aramızdan ayrıldı.

Önceki hafta Turing ve Otomobil Kurumu’nun Başkanı Dr. Uğur İbrahimhakkıoğlu ile bir araya geldik birkaç gazeteci. Kurumun en güzel işletmelerinden biri olan Yeşil Konak‘ta bir akşam yemeği yedik. Başkan İbrahimhakkıoğlu kurumun son yıllardaki çalışmalarıyla ilgili ilginç bilgiler verdi.

Anladığım kadarıyla Çelik Gülersoy‘dan sonra hem kendi içinden hem de son 8 yılda iktidardan darbeler yiyen Turing biraz sarsılmış. Başkan şimdi yeniden toparlandıklarını ve kurumu eski işlevine kavuşturmaya kararlı olduklarını söyledi.

İbrahimhakkıoğlu yemekte son çıkardıkları bir kitabı da verdi. “İstanbul Edebiyat Haritası.” Bahriye Çeri hazırlamış. İstanbul’da yaşamış ünlü edebiyatçılar yaşadıkları semtlere göre ayrılmış. Örneğin, Refik Halit Karay, Peyami Safa, Halit Ziya Uşaklıgil, Behçet Necatigil, Neyzen Tevfik, Çelik Gülersoy Beşiktaşlı.

Kemal Tahir, Salah Birsel, İlhan Berk Beyoğlu yazarları. Kitapta ünlü cinayet romanları yazarı Agatha Christie de Beyoğlulu sayılıyor.

Oktay Rıfat, Rıfat Ilgaz, Can Yücel, Haldun Taner, Oya Baydar, Sabahattin Ali, Orhan Seyfi Orhon, Edip Cansever “Boğaziçili edebiyatçılar” olarak anılıyor.

Üsküdar’ın da edebiyat tarihimizde önemli bir yeri var. Musahipzade Celal, Halide Edip Adıvar, Abdülbaki Gölpınarlı, Cemil Meriç, Burhan Felek, Memet Fuat Üsküdar’ın unutamayacağı yazarlar.

Şu sıralar kitabı karıştırarak semt semt nerede hangi edebiyatçımızın bir izi var, merakla okuyorum.

Turing ve Otomobil Kurumu Başkanı ile yediğimiz akşam yemeği böyle hoş bir anı ve bilgi demeti bıraktı.

***


Hedefi olmayan insan kaderine mahkûm olur. (Fur Kaner)

DİĞER YENİ YAZILAR