Evet çıksın Kılıçdaroğlu gitsin

Haberin Devamı

ANALİZ

Genel başkan değişikliği ile CHP’nin arkasına bir rüzgâr aldığı kesin. Bir başkanlık değişimi bile toplumda oluşan bezginliği ve umutsuzluğu biraz kırdı. AKP iktidarının hiçbir şekilde gitmeyeceğine inanan ve oy verecek bir alternatif umudu da taşımayan milyonlarca vatandaş CHP’deki değişimle umutlandı.

Kemal Kılıçdaroğlu gerçekten olağanüstü bir performansla il il, kasaba kasaba, hatta köy köy dolaşarak CHP’nin üzerindeki “ölü toprağını” atmaya çalışıyor. Ancak sadece Kılıçdaroğlu’nun eforuyla CHP bir değişimi yaşar mı? Kuşkular burada yoğunlaşıyor. Elbette, giderek hareketlenen CHP’de canla başla çalışan pek çok kişi var, onlara haksızlık etmemek gerek, buna karşın kamuoyundan aldığım izlenim, CHP’nin hâlâ hantal olduğu doğrultusunda.
Pek çok kişiden “CHP’ye oy verebilirim ama gerçekten bir şeyler yapabilecek mi?” endişesini duyuyorum. CHP’nin yönetim kadroları bu endişeyi kulak arkası etmemeli meydanlardaki heyecanla yetinmemeli.

Tabii ayrıca “parti içi çekememezlikten” kaynaklanan sorunlar da var.

Örneğin neredeyse her gün CHP’den bir makam sahibi referandumda oyunun “evet” olacağını açıklıyor. Geçen hafta yazdığım gibi kimse buna “parti içi demokrasi” gözüyle bakmasın. Parti içi demokrasi bir karar alınıncaya kadar olan fikir özgürlüğünü kapsar. Referandumda “evet” diyecek olanlar, daha bu konuda karar alınmadan bunu söylemeli, gerekirse sert mücadele vermeliydi.

Ama karar alındıktan ve topyekûn atağa kalkıldıktan sonra karşı çıkmak demokrasi değil disiplinsizliktir. CHP yönetimi bu disiplinsizliğe karşı en sert önlemleri çok hızlı biçimde almaktan kaçınmamalıdır.

Bir diğer bozgunculuk da “Referandumda evet çıkacak” denilmesidir. Şu anda CHP içinde bunu yapan çok kişi var. Eski yönetimden kalan, bu kurultayda görev alamayan, Kılıçdaroğlu veya yeni yönetimle sorunu olanlar adeta böbürlenerek “Evet çıkar, Kemal Bey’in durumu ondan sonra netlik kazanır” diyor.

Bunların amaçları aslında referandumda “evet” çıkması. Öyle olursa Kılıçdaroğlu “başarısız” ilan edilecek ve parti içi kavga başlatılacak.

Artık yeniden Baykal’ı geri getirme operasyonu mu başlar, içinde genel başkanlık hırsı taşıyanlar mı ortaya dökülür bilemem.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu, halka derdini anlatmak için oradan oraya koşarken, arkasından çevrilen dolapları da görmeli ve önlemini almalı. Aksi takdirde CHP “umut” olmaktan uzun bir süre uzaklaşır.

*****


MERAK ETTİKLERİM

Afişler söküldü ya sorumlular

Memur sendikalarının İstanbul’daki billboard’ları işgal eden “Evet” afişleri yerinden kaldırıldı. Yapılan şikâyetler üzerine valilik bu afişlerin yasal olmadığına kadar vermiş.

Buraya kadar tamam. Ama asıl önemli olan bu yasa dışı işe imza atanlardan hesap soruluyor mu sorulmuyor mu?
Bir sendika nasıl olur da yüz binlerce lira tutan billboard kiralama işine soyunabilir? Memurlardan toplanan paralarla yönetilen bir sendikanın buna hakkı var mı? Bunların cevabı alınmalı.

Ayrıca bu yerleri kiralayan belediyeye de sorulması gereken sorular var.

Birçok şirket sırada beklerken, nasıl oluyor da bir memur sendikası bir anda bu kadar çok billboard kullanabiliyor?
İktidar referanduma giden yolda propaganda amacıyla her yolu kendine mübah görüyor. Bunun hesabını sormak muhalefet partilerine aittir.

*****


BAŞIMDAN GEÇENLER

22 yıl hapis yatan mahkûm pat diye kapı önüne konmamalı

Geçen salı günü sevgili anne babamı uzun süredir ihmal ettiğimi fark edip, görmek üzere Anadolu yakasına geçiyordum. Levent bağlantısından otoyola girerken sıcaktan bitap düşmüş bir kişi el sallayınca durup aldım.

Nereye gideceğini sordum “Darıca” dedi. Meğer oradan da Yalova’ya geçip, Akçay’a gitmeye çalışıyormuş.
Ne iş yaptığını sorduğumda “Hapisten üç gün önce çıktım” dedi. Doğal olarak “Geçmiş olsun, ne kadar yattınız?” diye sorunca “22 yıl” cevabını hayretler içinde aldım.
“Herhalde cinayet?” dedim. “Evet iki kişiyi öldürmüştüm” karşılığını verdi. Merakla “Peki iyi halden, aflardan yararlanmadınız mı?” diye üsteledim. “Hayır, çünkü askeri suçtu” dedi.

Kendisine küfür ettikleri gerekçesiyle 22 yıl önce bir astsubay ile bir üsteğmeni öldürmüş. Cezasının tamamını çekmiş. Hapisten salındıktan sonra üç gündür İstanbul’da dolaşıyormuş, Akçay’a gitmenin çarelerini arıyormuş.
Anladım ki hiç parası yok. Ayrıca anasından başka yakını da yokmuş. Üç gün boyunca vapura binmeye çalışmış, tabii parası olmadığından almamışlar. Kamyoncular da bindirmemiş, otostopla “22 yıl öncesinden hatırladığı” güzergâhı kullanmayı düşünmüş.

“Peki” dedim, “Sizi böylece kapı önüne mi koydular?” Aynen öyleymiş.

22 yıllık mahkûmu Harem-Ankara kavşağında bıraktım. Cebimdeki sınırlı paranın yarısını verdim, almak istemedi, zorladım, hiç olmazsa otobüse binmesini önerdim.
Sonra beni bir düşünce aldı sardı.

Bir adam 22 yıl hapis yatıyor. Sonra bir anda dışarı bırakıyorlar. Kimse “Bir yakının var mı, nereye gideceksin, paran yeterli mi?” diye sormuyor. İnsan küçük bir kasabada bile 22 yıl sonra sokağa çıkarsa göreceği değişim nedeniyle şoka girer. Bir de İstanbul’u düşünün. 22 yıl sonra çıkıyorsunuz ve gördüğünüz hiçbir şey eskisi gibi değil.
Bir hukukçu arkadaşıma sordum; “Bu maalesef böyle” dedi. Cezaevlerinde uzun süreli yatanlara çıkarken bir destek sağlanmıyormuş. Yakınları, akrabaları varsa mesele yok. Ama ya böyle hiç kimsesi olmayan, anacığından başka sığınacak yer bulamayanlar ne yapacak?

Cebinizde 5 kuruş olmadan, iki gün yaşayın İstanbul’da. Mümkün mü? İçiniz iyilik dolu olsa bile suç işlemeye müsait hale gelirsiniz.

Bu benim yaşadığım bir olay. Yazıyorum ki, belki Adalet Bakanlığı bu konuda bir çalışma başlatır. Uzun süreli hapiste yatan mahkûmlar salıverilmeden önce psikolojik olarak hazırlanır. En azından güvenli bir yuvaya kavuşana kadar izlenir, yardım edilir. Sosyal devlet olmak bunu gerektirmez mi?

*****


CANIMI SIKAN ŞEYLER

Son iki gündür AKP’li ve yandaş medyanın manşetlerini, ana haber bültenlerini Kılıçdaroğlu’nun “havuzlu” tatil evi süslüyor. Yandaşlar mal bulmuş gibi atlamışlar haberin üzerine “İşte bakın, Kılıçdaroğlu’nun da havuzlu villası var, üstelik onun havuzu Başbakan’ınkinden 3 santimetre daha uzun.”

Bir tatil sitesindeki havuzlu evle İstanbul’un en değerli yerlerinden birindeki havuzlu villaları kıyaslamaya kalkmak tabii ki çok komik de, ama yandaşların farkında olmadan yaptığı gaf daha büyük.

Çünkü bu yandaş medya, Kılıçdaroğlu‘nun tatil evine kafayı takmadan önce Erdoğan’ın havuzlu villası olduğunu hiç haber yapmamıştı bugüne kadar. Yandaş medyayı izleyenler bu villalardan habersizdi. Şimdi hepsi öğrenmiş oldu.

*****


Dinlendiğini düşünen milletvekilleri, odalarında, böcek denilen dinleme cihazı için
tarama yaptırabilecekmiş. Anlaşılan bu böcekler, dokunulmazlık zırhını bile delip geçebiliyor!
(Gani Yıldız)

DİĞER YENİ YAZILAR