Paşam bunları sormayalım mı?

Haberin Devamı

Genelkurmay Başkanı özellikle son karakol baskını ve şehitler konusunda şiddetli bir öfke gösterdi. Bir asker olarak bu konudaki duyarlılığını anlamamak mümkün değil.

Ancak işi “mütareke basınına” getirmek ya da kimilerini “hain” ilan etmek bence maksadı aşıyor. Çünkü en azından Genelkurmay Başkanı’nın sözleri havada kalıyor, gerisi gelemiyor.

Bu durumu bilen ve zaten bütün amacı askeri, onun üzerinden de muhalefeti sindirmek olanlara gün doğuyor. Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasından beri gazete ve televizyonlardaki hakaretlerin, ağır suçlamaların ne kadar arttığını herhalde herkes görüyordur.

Sonuçta son konuşmayla birlikte asker bir kez daha aşağılandı, onuru zedelendi ve yıpratıldı. Bir Genelkurmay Başkanı planlasa ordusunu bu kadar zora sokamaz.

Şimdi gelelim işin öteki yüzüne. Genelkurmay Başkanı gerektiğinde elbette konuşacaktır ve hatta esip gürleyecektir de. Demokratik kurallar ve nezaket kuralları içinde oldukça kimse buna karşı çıkamaz.

Buna karşın Genelkurmay Başkanı herkesin merak ettiği sorulara da yine herkesin anlayacağı ve tatmin olacağı cevaplar vermek durumundadır.

Örneğin son olayla birlikte benim bir çırpıda aklıma gelen pek çok soru var. Bunları sizlerle de paylaşmak ve Genelkurmay’a sormak istiyorum:

1- Son saldırıdan önce gerçekten bir istihbarat geldi mi?

2- Bu istihbarat ciddiye alındı mı?

3- Ciddiye alındıysa gerekli önlemler alındı mı?

4- Saldırıya uğrayan karakola yardım neden çok geç gitti?

5- Sivil bir ambulans bile olay yerine varırken askeri birlikler neredeydi?

6- Hava muhalefeti günümüz teknolojisinde askerin elini kolunu bu kadar bağlıyor mu?

7- Yardıma yetişebilecekleri halde “pusuya düşmemek” veya “daha sonra soruşturmaya uğramamak” için hareket etmeyen birlikler olduğu iddiası doğru mu?

8- Son zamanlardaki tüm çatışmalarda hep şehit veriyoruz? Neden bir terörist bile yakalanamıyor ya da çatışma sırasında öldürülemiyor?

9- Baskını yapanlar ellerini kollarını sallayarak nasıl uzaklaşıyor?

10- Anadolu’nun ortası sayılacak bir yerde baskın yapanlar neden izlenemiyor?

11- Baskından sonra bile olsa neden hiç kimse yakalanamıyor?

12- ABD ile istihbarat paylaşıldığı açıklanmıştı. Son saldırılarda ABD istihbaratı alınmadı mı?

13- Bölgede yaklaşık 30 yıldır çatışma var. Bu süre içinde bir istihbarat üstünlüğü sağlanamadı mı?

14- Sürekli asimetrik savaştan söz ediyorsunuz. Bunun bir tarafı ordu olduğuna göre karşı tarafta kim var?

15- Orduyu sürekli yıpratanları neden hiç isim isim açıklamıyor da pek çok kişiyi zan altında bırakacak yuvarlak açıklamalar yapıyorsunuz?

16- Hain ya da mütareke basını olarak suçladığınız çevrelere karşı nasıl bir hukuk savaşı sürdürüyorsunuz?

17- Bugüne kadar kimlere kaç dava açtınız?

Genelkurmay bu sorulara hiç gönül koymadan, altında bir şey aramadan cevap vermelidir. Aksi takdirde her gece televizyonların başına oturur ve kendilerine yöneltilen ağır hakaretleri dinlerler.

***


Hitler benzetmesi çok akıllıca

Baykal iktidara yönelik olarak İkinci Dünya Savaşı’nda Churchill’in Hitler’e yönelik “Her yerde savaşacağız” sözlerini hatırlatınca Erdoğan da “Asıl senin eski genel başkanın Hitler’e benziyordu” diyerek İsmet İnönü’yü işaret etti.

Dün de bu söylemine devam etti. Gazetelerin pek çoğu bu haberi manşet yapmıştı. Tabii konu genellikle “yeni polemik” açısından ele alınmıştı. Çünkü artık herkes biliyor ki Erdoğan’ın başı sıkıştığı an ortaya polemik yaratacak bir konu atıyor. Bunu bizzat danışmanı bile açıkladı.

Peki İnönü-Hitler benzetmesi polemiğinin asıl amacı nedir?

Bana göre Erdoğan çok akıllıca bir yöntem uyguluyor. Polemik konusu olarak, hep geçmişten bir örnek veriyor. Bu geçmiş de genellikle Cumhuriyet tarihi ile ilgili oluyor.

Erdoğan konuşuyor ve kenara çekiliyor. O andan itibaren meydan AKP zihniyetini temsil edenlerle maskeli faşistlere kalıyor. Onlar bu polemik konusundan hareketle Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini “sözde hesaplaşma-yüzleşme” adına kıyasıya eleştirmeye başlıyorlar.

Böylelikle Türk halkının zihninde bir “Türkiye düşmanlığı” yaratılmaya çalışılıyor. Ermenilere soykırım uygulayan, Kürtleri katleden, gayrimüslimleri yok eden bir Türkiye portresi çiziliyor.

Sakın bunu yabana atmayın. En küçük bir tarihi, siyasi ve sosyolojik bilgisi olmadığı halde Türkiye aleyhine fikirler ileri süren o kadar çok kişi ile karşılaşıyorum ki.

Sonuçta amaç hasıl oluyor: Cumhuriyet ve Atatürk’le hesaplaşma alanı giderek genişletiliyor.

***


‘Yolumuzu yapın’

Yalıköy İstanbul’un Karadeniz kıyısındaki küçük, şirin bir köyü. Baharla birlikte buraya her gün akın edenler Karadeniz sahilinin eşsiz güzelliği ile birlikte çok güzel anlar geçirir. Ama beldemizi Çatalca’ya bağlayan 60 kilometrelik yol yıllardır ihmal edildiği için delik deşik halde. Yetkililere yalvarıyoruz, şu yolu yapın artık. İstanbul 2010 Dünya Kültür Başkenti. Ama acaba İstanbul’un burnunun dibindeki bir köye doğru dürüst bir yol bile yapılmadığını herkes biliyor mu? (Muzaffer K.)

***


Nisan ayının zam şampiyonu kuru soğan oldu. Eskiden soğan doğrarken gözü yaşaran vatandaş, şimdi soğan bile alamadığı için gözyaşı dökecek! (Gani Yıldız)

***


Bu gece Baykal’a Sky Türk’te ne soralım?

Deniz Baykal bu gece Sky Türk’te bir grup gazeteci ile karşı karşıya geliyor. Aralarında benim de bulunduğum gazeteciler olarak CHP Genel Başkanı’na sorular soracağız.

Enver Aysever’in sunacağı program saat 20.00’de başlıyor.

Ben kendi sorularımı hazırlamaya çalışıyorum ama bu fırsattan yararlanarak, sizlerden gelecek soruları da sormak isterim. Bu nedenle bugün en geç saat 13.00’e kadar sorularınızı elektronik posta ile ulaştırabilirsiniz.

Bekliyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR