Batı basını AKP’yi neden destekliyor?

Son günlerde bazı Avrupa ve Amerika çıkışlı gazete ve dergilerde AKP iktidarının açıkça desteklendiği görülüyor

Haberin Devamı

Son günlerde bazı Avrupa ve Amerika çıkışlı gazete ve dergilerde AKP iktidarının açıkça desteklendiği görülüyor.

Hatta Economist dergisi Türkiye’yi kapak yaparak “Demokrasiye en büyük hizmet AKP’yi seçmektir” başlığı ile konuyu en uç noktaya bile taşıdı.

Peki batı basınının AKP’ye bu yoğun desteğinin anlamı nedir acaba?

Birinci neden çok basit. Batılı kimi şirketler AKP iktidarı sırasında Türkiye’de çok ciddi paralar kazandı. AKP iktidarının gitmesi halinde bu tatlı düzenin sürmeyeceğinden korkan bazı batılı finans kuruluşları medyayı etkiliyor haliyle.

Ancak şunu da itiraf etmek gerekir ki batı medyası sadece bazı finans çevreleri adına AKP’ye destek vermiyor sadece. Bu yazıların içinde sosyolojik ve siyasi tahliller de var.

Ancak sorun Türkiye’yi bilmemek, Türkiye gerçeklerinden haberi olmamakta yatıyor.

Şöyle: Kendi ülkesinde demokrasinin tüm nimetlerinden yararlanarak yaşayan bir batılı yazarın Türkiye’ye bakarken AKP’yi önde tutması ve desteklemesi son derece normal.

Çünkü, batılı bir yazar sadece şu andaki duruma bakıyor. Böyle bakınca da ortada çok net bir durum var. AKP iktidarı Meclis’te 352 sandalyeye sahip. Ondan sonra gelen parti ise 151’de. Bunun dışında da 20 kişilik bir parti ile toplamı 20’yi bile bulmayan diğer partiler ve bağımsızlar var.

Bu durumda batılı bir yazar bu kadar güçlü bir iktidara karşı yapılan tüm karşı çıkışları da demokrasi dışı sanıyor.

İkinci bir yanlışlık da şu: Batılı yazar Türkiye’nin yüzde 99’u Müslüman olduğuna göre, bu dini ön plana çıkaran bir partinin de doğal olarak en büyük parti olacağını düşünüyor. Türkiye’nin yaptığı devrimleri, laik demokratik hukuk devleti düzenini kavrayamayan batılı yazar, AKP’ye karşı çıkanların ve laikliği savunanların Müslümanlığa karşı çıktığını sanıyor. Asker de benzer görüş belirtince bunun demokrasiye aykırı olduğunu düşünüyor.

Bu açıdan bakarsanız, Batı medyasının AKP’ye olan desteğinin kolaylıkla değişebileceğini de görebilirsiniz.

*****

İzmir şöleni

İzmirliler diyor ki “Öyle bir miting yapacağız ki Çağlayan bile gölgede kalacak.” İzmirli bir akrabam aradı, “Mitinge bile gerek yok, İzmir öyle coşku dolu ki, miting sadece bunu bir kez daha kanıtlayacak” dedi.

İzmir’de neredeyse bayrak asılmamış tek ev bile kalmamış. Denizden bakınca Alsancak ve Karşıyaka sanki güller açmış gibi görünüyormuş.

İzmir oldum olası Atatürk devrimlerine, cumhuriyetin temel ilkelerine, demokrasiye, sosyal hukuk devletine sahip çıktığını göstermiştir. Coşkunun bu kadar büyük olmasının kaynağında elbette bu var ama Tayyip Bey’in “gavur İzmir” benzetmesi yapmaya kalkmasının da çok etkili olduğu belirtiliyor. İzmirliler “Erdoğan çağdaş İzmir’den hiç oy alamadığı için bizi bu tür sözlerle aşağılamaya kalkmıştı. Şimdi cevabını alacak” diyorlar. Bu arada ekonomik verilere göre AKP iktidarı döneminde İzmir’in diğer illere göre çok geriletildiği de dikkat çekiyor.

*****

Medyaya örtülü baskı gibi

Cine-5’teki Başka Yerde Yok programına katılmıştım. Çıkışta eskiden birlikte çalıştığım bazı arkadaşlarımla sohbet ettim. Eski arkadaşlarım, TMSF’nin yönetimi tekrar Erol Aksoy’a bırakmasından sonra ciddi değişimler yaşandığını, özellikle reklam gelirlerinin hayli yükseldiğini belirterek “Ancak yakında binadan çıkmak zorundayız. İşler tam iyi giderken bu büyük yıkım olacak, endişeliyiz” dediler.

Olay şuymuş: İktisat Bankası’na el konduktan sonra Halk Bankası da Erol Aksoy’un sahibi olduğu binayı borcuna karşılık icra yoluyla satışa çıkarmış. O sırada alıcı olmayınca, bina yüzde 40 eksiğine Halk Bankası’na geçmiş. Banka 10 milyon dolara tapuyu üzerine almış. Daha sonra TMSF ile protokol imzalayan Erol Aksoy Halk Bankası’na başvurarak “Binayı kâr da sağlayarak bana satın, ben ayrıca İktisat Leasing’den oluşan 5 milyon dolarlık borcu da ödeyeyim” demiş.

Banka yönetimi bunu çok iyi bir teklif olarak değerlendirip kabul etmiş. İhalede Başbakan’a çok yakın olduğu bilinen Çalık Grubu binaya 33 milyon dolar vermiş. Erol Aksoy da hemen Halk Bankası’na gidip “34 milyon dolar artı 5 milyon diğer borcu hemen veriyorum” demiş, ama banka verdiği sözü unutup bunu kabul etmemiş.

Aksoy bunun üzerine Ahmet Çalık’a ve Başbakan Erdoğan’ın damadı olan holdingin genel koordinatörü Berat Albayrak’a mektuplar yazarak kendisine verilen sözleri anlatmış ve binanın kendisine satılmasını rica etmiş. Çalık ve Albayrak bu mektuplara cevap vermemişler. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk de kendi alacağının sıkıntıya girmemesi için Ahmet Çalık’tan ricacı olmuş, ona da cevap gelmemiş. Şimdi tamamen bir televizyon için inşa edilen Cine-5 binası boşaltılacak. Cine-5’teki teknik yöneticiler “Bu binanın sadece üç bodrum katında kilometrelerce kablo döşeli, çatı güçlendirildi ve üzerine tonlarca ağırlıktaki antenler takıldı, bizim bu binadan çıkmamızın maliyeti bile nereden baksanız 4-5 milyon dolar” diyorlar.

Bunun tek mantığı olabilir. AKP ve yandaşları medyayı dolaylı yoldan böyle baskı altında tutmaya çalışıyor.

*****

Anket yine kafa karıştıracak

Seçimler yaklaştıkça anket bombardımanı da başladı. Hangi birine güveneceğiz bilemiyoruz. Çünkü bir ankette AKP yüzde 30’un altında, başkasında yüzde 40’ın üzerinde. Birinde barajı aşan partiler bir diğerinde yüzde 5’in bile altında. Yabancıların yaptığı anketlere güvenelim diyorsunuz, onlarda da manzara aşağı yukarı aynı.

Ya anket yapanlar kasıtlı olarak çarpıtıp bundan siyasi bir amaç umuyorlar ya da Türk halkı anketçilerle dalgasını geçiyor. Seçim anketi yapmak da artık çok riskli hale geldi.

DİĞER YENİ YAZILAR