Gazete Vatan Logo

Biyonik kolum beni daha marjinal ve seksi gösteriyor

Gaziantep’te geçirdiği trafik kazasında sağ kolunu kaybeden 26 yaşındaki moleküler biyolog Zübeyde Nisa Karabacak dünyanın en önemli 20 buluşu arasında sayılan biyonik kol ile yeniden doğdu

Biyonik kolum beni daha marjinal ve seksi gösteriyor

Yine yeniden bak gökyüzüne

Parlasın tüm yıldızlar gözlerinde

İyi ki varsın güneşim

iyi ki varsın

Tanrıdan dileğim sana kötü kader yazmasın

Yeni bir umut yeni bir ışık tüm güzel dilekler senin için...

Bu satırlar çok güçlü bir kadının yeni hayatı için kaleme aldığı dizeler... “Öldürmeyen acı güçlendirir” diyen, 18’inde kansere yakalanıp 23’ünde yenen, bu arada kalp ameliyatı olan, “Her şey yoluna girdi” derken Gaziantep’te geçirdiği trafik kazasında sağ kokunu kaybeden moleküler biyolog Zübeyde Nisa Karabacak’ın umut veren hikayesi bu..

Önce kanseri yendin, ardından iki defa iki kez kalp krizi geçirdin ve kalp ameliyatı oldun, son olarak da trafik kazasında sağ kolunun kaybettin.. En başından anlatır mısın?

18 yaşında üniversiteye yeni başladığım yıl kansere yakalandım, hastalığın son evrelerine yakın kalp rahatsızlığı ortaya çıktı. Aksaray Üniversitesi Moleküler Biyoloji bölümünde okuyordum. İki ay olmamıştı okul başlayalı. Sık sık bayılıyordum okulda, bunu da ‘ailemden ayrıldım bu yüzden sıkıntı yapıyorum’a bağladım. Yine bayıldığım bir gün derste hoca tiroid kanserini anlatıyordu, belitilerine bakınca arkadaşlarıma “Bunların hepsi bende de var, kesin kanserim” diye dalga geçtik. Ertesi gün bir daha bayılınca doktora gittim. Gerçekten de tiroid kanseri olduğumu öğrendim.

Haberin Devamı

Kanserden nasıl kurtuldun?

Ameliyat olamadım, hızlı yalılır diye. Öncesinde ışın tedavisi sonra kemoterapiye girdim. Epey ağırdı. Yaklaşık 4-5 ay kimseye söylemedim kanser olduğumu.

Okuldan alırlar diye düşündüm. Bir süre sonra vücut direncini kaybetti, saçlarım döküldü. Ciddi bir ameliyat olacağı için doktorum aileme söylemem gerektiğini söyledi. Ömrümün en uzun gecesiydi. Babam çiftçi, annem de onunla çalışıyor. Gaziantep’teler. İncir, zeytin, üzüm vs ekiyorlar. Sonra onlara söyledim. Doktorlar araştırıldı, hastanelere gönderildi. Hep aynı sonuçlar çıkınca ameliyata karar verdim. 18 yaşındaydım. Sonra tedaviler devam etti. Üç ameliyatla hepsi alındı. Kurtuldum. 5.5 yıla yakın bir süre oldu.

Kalp problemi nasıl çıktı?

Haberin Devamı

Kanserin son süreçlerinde. Her şey iyi gidiyordu. Ancak vücut yorulduğundan, kalp kapakçığımda esneme oldu. Kullandığınız ilaçlar da sizi mahvediyor.

Spazm diye hastaneye yattım. Kalp krizinden direkt ameliyata girdim. Aileme bunu söylemedim. Dayanamazlardı. Çok şükür, toparlandım. Kalbi kaale bile almadım diyebilirim.

Kanseri yendin kalp ameliyatı oldun ve yine okula başladın.. Taa ki o kazaya kadar...

Okula 2014’te ara vermek zorunda kalmıştım. Yarım dönemim ve tezim kalmıştı. Okulu bitiremeyecek miyim moduna girdim. Bu yıl Ocak ayında kaydımı yaptırdım okula gidip geliyordum. Mart ayında da kaza yaptım.

Nasıl oldu o kaza?

Gaziantep’te oturan ailemi ziyaret etmiştim. Merkezde oturuyorum ben. Dönüş yolunda araca bindim. İçerisinde bulunduğum araç çok hızlıydı. Hatalı sollama yaptı. Karşıdan da araç gelince kontrolü kaybetti. Arabanın yolda sürüklendiği anda kolum parçalandı.

Kolun adını Revo koydum

Beyin gücü ile çalışan biyonik kolu nasıl keşfettin?

İnternetten keşfettim. Videolar izledim. Sonunda Simay Medical’dan bilgi aldım. 150 bin TL’ye maloldu. Dünyanın en mutlu insanıydım ilk takıldığı gün. Bunu ifade edemem, anlayamazsınız da. Belki elektronik ama hiçbir şekilde yadırgamadım, kucağımda uyudum. Anne olmuş gibiydim.

Haberin Devamı

Kişileştiriyorsun yeni kolunu desene, bir adı var mı?

Adını “Revo” koydu kolumun.

Revo mu? Neden Revo?

Revelation modelin adı. Revo kısaltılmışı. Dünyalar yakışıklısı bir el.

Neler yapabiliyorsun bu kolla?

Açma kapama, bilek sağ sol hareketi. Belirli bir süre tutabilme. Telefon komutlarıyla hepsini yapıyorum zaten. Telefona yüklenen aplikasyon, kola bluetooth’la bağlanıyor. Oradan tüm komutları veriyorum. Takılırken derin bir korkum vardı. Sonra parmaklar falan oynayınca koptum. Çığlıklar falan..

Kolumun kesildiği ilk gün uyku esnasında kolumu arıyordum, rüya bu dedim...

Hastaneye gittiğinde komada mıydın?

Önce devlet hastanesine gittik. Aşırı kan kaybı vardı, müdahale etmek için kesmeye karar verdiler. Ancak amca çocuklarım falan geldi, “Kasap mısınız siz?” diyerek ameliyathaneden kaçırdılar beni. Sonra üniversite hastanesine haberler gönderildi vs. Onlar da başta kabul etmedi. Özel bir hastaneye gittim. Kabul ettiler. Çok bütçeli, uzun süreli olabilir demişler. Ailem çok sinirlendi. Ne gerekiyorsa yapılsın dendi. Bir ekip girecek içeri, kimse sorumluluk almak istemiyor. Ağrıdan duramıyordum, uyutun, öldürün diyordum. Plastik cerrah duydu beni ve “Çok genç olduğu için kıyamadık” dedi sonra sorumluluğu o aldı. Kesme ilk etapta olmadı. Damar nakli yapıldı, bacaktan doku falan alındı. En son kangrene çevirmeye başlayınca hayatım da riske girdi. Kolumu yukarıdan keseceklerdi...

Haberin Devamı

Öyle kesselerdi ne olacaktı?

Protez falan takamayacaktım. Şu an böyle bir kolum olmayacaktı. Ben de dedim ki “Elinizden geleni yaptığınızı biliyorum. Keşke olmasaydı ama benim içim rahat”. İlk defa bir ameliyattan sonra ağrısız bir şekilde uyandım.

O anda ilk hissettiğin neydi?

O aşamada biraz daha idrak etmiştim. İlk gün zor oldu. Yatıyorum mesela, kollarım o şekilde zannediyorum. Halbuki yok o. Devamlı onu arıyorum uyku arasında. Onu atlatmak ağır oldu. Rüya bu dedim.

Demek ki ölmemem gerekiyormuş

Kolun kesildikten sonra, depresyona girdiğin mi?

Yazı yazmayı çok seviyordum. En büyük çöküntüm bu oldu. Sağlaktım ben. Devamlı içimde kalıyor, dolanıyor kelimeler yazamıyorum. Biyonik elimle yazabileceğim an her şeyi unutacağım gün olacak.

En basit işleri bile yapmakta zorlanıyor?

Tabii sağ elinizin olmamasından ötürü, üç dakikalık işinizi 20-30 dakikada yapıyorsunuz. Eğlenmeyi severim genelde. Ancak zamanımı bu işleri halletmek için harcadığımdan zaten çalınmış bir hayat gibi düşünüyorsunuz.

Yahu ‘bu nasıl kader’ demedin mi kendi kendine?

Yok. Dünyanın en şanslı insanıyım, o kadar şeyden sağ çıktım ben. Küçükken anneannemlerin çatısından düşmüşüm ve yalnızca ağlamışım. Demek ki benim ölmemem gerekiyor demiştim. Hem bu inanca bağlı kaldım. Herkesin bu dünyaya gelişinin sebebi var. Eğer ölmediysen bu sebep daha da güçleniyor. Daha bir şey de yapmadık. Okulu bitiremedim, demek ki ölmemem gerekiyordu dedim hep.

Güneşi görüp mutlu oluyorum

Kendi kendini kurtarıyorsun aslında?

Belki de... Kimi zengin, kimi güzel sevgilisi olsun ister. Ben de öldüğümde, insanların hatırlayıp yüzünü güldürecek bir şey yapmak istiyorum. Daha yapmadım bunu.

Neler onlar peki?

Henüz bilmiyorum. Bakalım. Her defasında ölümden kurtuluyorum. Demek ki var bir şey. Kaza anında ölüp ölmediğimden emin olmamıştım. Nefes aldım, kanla karışık bir tat geldi. Dedim yaşıyorum ben... “Allah’ım ben yaşayacaksam, güneşi gördüğümde her gün teşekkür edeceğim bir hayat nasip et. Eğer sana isyan edeceksem, yeter” dedim.

Bu güç nereden geliyor?

Siz her gün güneşi görüp mutlu olmuyor musunuz?

Oluyorum, olmaz mıyım hiç...

Sonuçta sol kolum, bacaklarım, kalbim ve beynim var. Nasıl yok sayarım ki bunları? Nankörlük gibi bir şey bu. Tamam üzüldüğüm oldu. Genç kızım sonuçta. Fakat anlık bunlar?

Artık daha güçlü bir kadınım

Yadırgayanlar oluyor mu kolunu?

İnsanların mükemmel bir sempatisi ve bu beni mutlu ediyor. O kadar güzel mesaj alıyorum ki. Dünyanın en mutlu insanı benim şu an. Daha marjinal ve seksi gösteriyor ayrıca.

Sevgilin var mı?

Hayır yok. Şu an evlenmeyi de düşünmüyorum. Erkek eli değmedi daha koluma. Erkek arkadaşım olsa valla ondan kıskanırım. Bir gün evlenirsem bu elimle imza atacağım.

İşine engel olacak mı yeni kolun?

Bir mikro biyolog olarak istediğim alanda istediğim şekilde çalışamayacağım. Daha çok masabaşı... Bu şekilde olmasaydım mikro molekürle ilgili çok güzel araştırmalara yönelecektim.

“Zübeyde boşver hayat kısa, bundan sonra her şeyi yaparım” moduna girdin mi?

Boşverirsem bu kadar verdiğim mücadeleye yazık olurdu. O kadar savaş veriyorsun, hayal ettiğin kafayı yaşamak için. İçim daha sıcak, daha güçlüyüm. Egoistlik değil bu yoksa kibre girer. Kendi kendimin kahramanıyım.

Belki daha büyük bir kahramanla karşılaşacaksın?

Umarım. Bakalım.