Yeniden büyüyebilmek

Haberin Devamı

Ekonomideki toparlanma yaygın olarak hissedilmeye başlandı. Başlangıçta birkaç sektörle sınırlı olan büyüme, tüm sektörlerde gözle görülür hale geldi. Yıl başında büyümenin yeniden başladığını söylediğimizde “Siz başka ülkede yaşıyorsunuz” eleştirisini yapanlar şimdi “Haklısınız bizde de canlanma başladı” diyorlar. Gelişmeleri yakından izleyenler, donanımlı oldukları için talep artışına hazırlıklı yakalandılar, hem mevcut kapasitelerini daha iyi kullandılar, hem de yeni kapasite yarattılar. Hazırlıksız olanlar için fiyat ayarlamasına zaman kalmadı, çünkü ithalat kısa sürede hızlandı.

Kısa dönemli analizler piyasalarda canlanmanın süreceğini gösterse de dikkat edilmesi gereken alanlar da var. Öncelikle bir düzeltme yaşadığımızı kabul etmeliyiz. Küçülme ne kadar güçlü ise toparlanma da o kadar güçlü. Nasıl ki geçen yıl daralırken “yandık bittik” edebiyatı çok doğru değilse bugün de “şahlanıyoruz” yaklaşımı doğru değil. Hızlı bir düşüşün ardından hızlı bir çıkış yaşıyoruz. Kısa sürede yaşadığımız bu dalgalanma her iki yönüyle de önemli dersler öğretiyor. Ancak toparlanmayı da küçümsememek gerekir.

Günümüzde büyümek, büyüyebilmek çok önemli hale geldi. Gelişmiş ülkeler hâlâ durgunluk içinde, büyüyebilenlerin çoğunluğunu gelişmekte olan ülkeler oluşturuyor. Çok sayıda ülkenin finansal sektörü felç durumda, ciddi ve uzun süreli bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Bu ülkelerin maliye politikalarında esnekliğe de yer yok. Bütçe açıkları çok yüksek, iç borç stokları milli gelirlerini çoktan aşmış durumda. Faiz oranlarını uzun süre düşük tutmak zorundalar ki borç çevrilsin. Buna rağmen büyüme gelmez ise sorun gündemde kalmaya edecek. Kendilerine faydaları olmadığı gibi ticaret yaptıkları gelişmekte olan diğer ülkelerin de büyümelerini sınırlandırıyor. Bizim AB ile olan ilişkimizde olduğu gibi.

Türkiye’nin yakın gelecek büyüme politikasında bir değişiklik görünmüyor. İç talebe dayalı büyüme devam edecek. Yatırımların finansmanında içeride yaratılan kaynakların yeterli olmadığı açık. Bu nedenle dış finansman önemini koruyor. Dışarıdan sağlanacak kaynaklar içinde ihracat birinci sırada yer almasına rağmen sermaye girişinde ciddi bir artış da var. Sermaye girişi iyi dönemlerde 45 milyar dolara yaklaştı.

Tabii ki en önemli dış kaynak ihracat ama sürdürülmesinde ciddi güçlükler olduğu da bir gerçek. Sermaye girişi TL’nin değerlenmesine neden oluyor. Enflasyon düşmesine düştü ama diğer ülkelere göre hâlâ yüksek. Bu nedenle içeride üretilen mal ve hizmetlerin maliyeti artıyor. Bu durumda kar marjları da düşüyor. İhracatın sürdürülmesi için girdi maliyetlerinin doğru ölçülmesi ve diğer ülkelere göre kıyaslanması gerekir. Kredi faizi, işçi ücretleri, enerji maliyeti, diğer girdiler artmaya, TL değer kazanmaya devam ettiği sürece ihracatta kar marjı düşecek, bir süre sonra dışarıya mal satmak cazip olmaktan çıkacaktır. Bu durumda cari açık daha da büyüyecektir. İlk dört ayda ödemeler dengesine bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

DİĞER YENİ YAZILAR