Milli gelir ve dış ticaret hadleri

Haberin Devamı

Bugün TÜİK iki önemli veri açıklıyor: İlk çeyrek milli geliri ve mayıs dış ticareti. İkisinin de çift haneli çıkması ihtimali yüksektir. Her milli gelir verisinden sonra ölçme sorunları gündemi işgal eder. Bu kez de hükümetin dolarla gelir şu kadar arttı diye şişineceğine eminim. Buna karşı iktisatçılar doğru hesabın sabit TL fiyatları ile yapılması gerektiğini söyleyecektir.

Refahın ölçülmesinde karşılaşılan sorunlarından birine bu sütunda yeni değindim. Seçim-ekonomi ilişkisi açısından TL ile milli gelir artışı yeterli bilgi taşımıyordu. Döviz sepetini de kullanarak özel tüketimi ölçtük. Daha gerçekçi bir sonuca ulaştık. Bugün milli gelir hesabının en ciddi yöntem sorunlarından birine girmek istiyorum. Sıkıcı bir iktisat dersine benzeyebilir. Kusura bakmayın. Maalesef üniversitede de okutulmaz. Halbuki dış açık bağlamında bizi çok yakından ilgilendiriyor.

İhracat fiyatları artınca

Son dönemde hammadde fiyatlarında yaşanan büyük artışlar milli gelir hesabının önemli bir zafiyetini de ortaya çıkardı. Çünkü reel milli gelir aslında bir tür miktar endeksidir. Nispi fiyatlarda ciddi bir değişim olmadığı varsayımını içerir. Basit bir model üzerinden gidelim. İki sektörlü bir ekonomi düşünelim: Petrol ve hizmetler. Adı Arabiya, parası dinar (D) olsun. Petrol yerine soya fasulyesini koyup Brezilya (Arjantin vs.) diyebiliriz. Kolaylık olsun diye milli geliri 100 D alalım.

İki sektörün üretimi şöyle: Petrol 67 D; hizmetler 33 D. Arabiya petrolün yarısını ihraç edip geliri ile sanayi malları ithal ediyor. Ertesi yıl iki sektörün de üretimi aynı kalsın. Bu durumda sabit Dinar fiyatları ile büyüme sıfırdır.

Ama aynı dönemde petrolün dünya fiyatı iki katına çıksın. Nominal milli gelir yüzde 66 daha yüksektir: 167 D (petrol 134 D + hizmet 33 D). Kur sabit kalırsa dolar cinsinden milli gelir artışı yüzde 67’dir. Sorun açıktır. Üretim ve reel milli gelir sabittir. Ancak aynı miktar petrol iki katı mal-hizmet satın almaktadır. Dolayısı ile üretim artmadığı halde ülkenin refahı yüzde 33 yükselmiştir. Farkı ithalatla tüketir. Ya da dış varlık satın alır. Zenginin parası...

İthalat fiyatları artınca

Şimdi petrol ithalatçısı ülkeye (Türkiye) bakalım. İlk yıl verileri: Milli gelir 100 TL; sanayi 66.6 TL; hizmetler 33.3 TL. Ülke sanayi üretiminin yarısını ihraç edip geliri ile petrol ithal ediyor. Ertesi yıl üretim gene aynı fakat petrol fiyatı iki katına çıkıyor.

Sabit TL fiyatları ile büyüme sıfırdır. Sabit kurda dolarla milli gelir yüzde 33 artmıştır. Ancak satın alabildiği petrol miktarı yarı yarıya azalmış, yani refahı yüzde 17 düşmüştür. İthalatı azaltabilir. Ya da varlık satıp ithalatı sürdürür. Mirasyedi misali...

Milli gelirle refah arasındaki bağın kopmasının nedeni nispi fiyatların değişimidir. Dış ticaret hadleri deniyor. Lehte olunca refahtaki değişim düşük, aleyhte olunca fazla ölçülüyor. Yani sabit yerli fiyatla milli gelir hesabı gerçek durumu yansıtmıyor. Basit modelde enflasyon ve kur dinamiklerini ihmal ettik. Eklenmesi sonucu değiştirmez. Dış ticaret hadlerinin seyri iktisat politikası opsiyonları açısından kritik öneme sahiptir. Aklımda Brezilya-Türkiye mukayeseleri var. Aman, dikkat...

DİĞER YENİ YAZILAR