Mali Kural Kanunu

Haberin Devamı

Dünya borsalarında tedirginlik sürüyor. Hafta başında düşüş eğilimini kırmak için çok çaba gösterildi. Ama başarılı olunamadı. Cuma günü tümü düşüşle kapandı. Euronun değer kaybı da devam ediyor. Dün parite 1.23’ü gördü.

Maliye Bakanlığı Nisan bütçe sonuçlarını açıkladı. Geçen yıla kıyasla faiz-dışı harcama artışı yüzde 0.8 ama gelir artışı da geçen ayların altında kalmış. Neticede 2010’un faiz-dışı fazla hedefi (6.5 milyar TL) ilk dört ayda tutturulmuş (6.3 milyar TL).

Mart dış ticaret değer ve miktar endeksleri TÜİK tarafından yayınlandı. Miktar endekslerini merak ediyordum. Geçen yıla kıyasla ihracatta yüzde 11, ithalatta ise yüzde 31 artış var. Dış açıkta tehlikeli gidişatın bir başka işaretidir.

IMF’ten Mali Kurala

Mali Kural Kanun Tasarısı gündemi meşgul ediyor. Başbakan Yardımcısı Babacan’ın iktisatçılarla yaptığı toplantıdan sonra kavramı tanıtmıştım (2 Şubat 2010). Değerlendirmek için formülün katsayılarını görmek gerektiğini yazmıştım.

Türkiye’nin demokrasi geleneğinde ciddi zafiyetler vardır. Örneğin, kamuoyunda etkili bir kesim seçimle gelen hükümetlere güvenmez. Şu ya da bu şekilde yetki alanlarının daraltılmasını savunur. “Vesayet rejimine” sıcak bakar.

Vasi kim olacak? Akla hemen bürokrasi gelir. Siyasi vasi dün askerdi. Değişen dünya ve Türkiye koşulları darbeyi zorlaştırınca bu işlevi yargı üstlendi. Neyse ki, yavaş da olsa siyasi vesayet rejimi tasfiye ediliyor.

Ya ekonomi? Aynı kesimlerde seçimle gelen hükümetlerin güçlü popülist eğilimlere sahip olduğu inancı yaygındır. 20’nci yüzyılın son 30 yılı deneyimleri bu görüşü doğrular yöndedir. O nedenle ekonomik vasi dışarıda arandı. Umutlar IMF’ye bağlandı.

“IMF sevdasının” geri planı budur. Ama hükümet 2008 yazında IMF’yle ilişkisini bitirdi. Yerine benim 2004’te önerdiğim yöntemi benimsedi. Kendi iradesi ile bütçeye disiplin getirmeyi seçti. Orta Vadeli Program ve Mali Kural Kanunu bunun araçlarıdır.

Sıkı maliye politikası

Mali kural formülü karışık gibi duruyor ama aslında çok basittir. Formül bir önceki yılın bütçe açığına ve o yılın büyüme hızına bakarak bütçe açığının milli gelire oranını saptıyor. Böylece farklı senaryoların bütçeye etkisini öngörebilir kılıyor.

Bu yıl bütçe açığı milli gelirin yüzde 13.5’ine ulaşan Yunanistan’a formülü uyguladım. Hedef büyümeyi tutturması halinde 2014’de bütçe açığı yüzde 3’ün altına iniyor. IMF destekli kurtarma paketine çok benziyor.

Ya Türkiye? 2010’da bütçe açığını yüzde 4.5 aldım. Önümüzdeki dört yılın ortalama büyümesi yüzde 5 olursa, yüzde 3’e (Maastricht kriteri) iki yılda iniyor. Bütçe açığı 2011’de yüzde 3.5’a, 2012’de yüzde 2.7’ye, 2013’de 2.1’e, 2014’de yüzde 1.7’ye geriliyor.

Tercih edilen katsayılar sıkı maliye politikası anlamına geliyor. Özellikle hedef bütçe açığının düşük tutulması (yüzde 1) bu sonuçta etkili oluyor. Soru: hükümet kendi kuralına uyar mı? Uyması kendi çıkarınadır. Yoksa hiç kural getirmemek daha akıllı ca olurdu.

“IMF lobisini” tatmin eder mi? Etmesi mümkün değildir. Çünkü sorun ideolojiktir. Buna karşılık mali piyasalar pragmatiktir. Nitekim olumlu karşıladılar. Kuralın muhtemel etkileri ve içerdiği riskler bir başka yazıya kaldı.

DİĞER YENİ YAZILAR