Gazete Vatan Logo

İki uzmandan MİT ajanlarının yaşam öyküsü

Deniz Ülke, MİT ajanı olduğumu öğretmeninden öğrenince çok üzüldü

Türkiye geçtiğimiz hafta MİT’i konuştu. MİT ile yattı, MİT ile kalktı. Hakan Fidan’ın sorguya çağırılmasıyla başlayan süreç gündemin ana maddesi oldu. Biz de MİT ajanlarının yaşam hikayelerini 1971’de deşifre olan Mahir Kaynak ve araştırmacı-yazar Aytunç Altındal’a sorduk. Ajanlar kimliklerini çocuklarına, eşlerine açıklıyor mu, kadın ajanlar nasıl seçiliyor, teşkilat hangi kriterlere dikkat ediliyor sorularına yanıt aradık.

Deniz Ülke, MİT ajanı olduğumu öğretmeninden öğrenince çok üzüldü

Mahir Kaynak, 1965’ten 1971’e kadar Milli İstihbarat Teşkilatı için görev yapmış. Aynı zamanda Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın babası. Öyle ki MİT konusu gündeme geldiğinde ikisi de aynı saatte farklı televizyon kanallarında konuyla ilgili yorum yapıyor. Mahir Kaynak’a MİT ajanı olarak nasıl yaşadığını, teklifi eşiyle paylaşıp paylaşmadığını sorduk, Kaynak, “Önce söylemedim, maksadım bu işi bir an önce bitirmek oradan ayrılmaktı. Fakat daha sonraları iş nedeniyle geceleri eve geç gelmeye başladım. O zaman karımın başka şeyler düşünebileceğini fark ederek, bundan korkarak karıma söyledim” diyor.

Senin baban matematik hocası değil, MİT’çi demişler

Prof. Dr. Mahir Kaynak’a MİT görevinin evdeki yaşamını, çocuklarını nasıl etkilediğini sorduğumuzda çocuklarıyla bunu paylaşmadığını söyleyerek, kızı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’la ilgili bir anısının onu ve kendisini nasıl üzdüğünü anlatıyor. “Deniz Ülke 5-6 yaşlarındaydı. Benim çocuklarım benim MİT mensubu olduğumu bilmezlerdi. Beni matematik hocası bilirlerdi. Ama bir gün ilkokulda Deniz Ülke’ye öğretmeni ‘Senin baban matematik hocası değil, senin baban MİT’çi’ demiş. Çok üzüldü. Böyle bir şey akıllarına gelmiyordu çünkü. Belki sonradan büyüyünce değişti fikri ama onu küçümser gibi söyleyince öğretmeni onda bir hüzün yarattı. ‘Seni matematik hocası sanırdık, başka mesleğin varmış’ dediler sonra...”

Deşifre olunca büyük kızım piyanoyu bıraktı

Kaynak sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir de romantik yanı var bu işin. Büyük kızım Melike Beykoz, belediye konservatuarında piyano öğrencisiydi. Okuldan çıkar orada piyano çalardı. Biz ortaya çıkınca evimizden uzaklaştık, MİT’in gösterdiği bir yerde oturduk, ortaya çıkamadık. Kızım sınava gidemedi. Çok yetenekli olduğu yapacağı bir işi yapamadı. Ona da ayrıca üzülüyorum.”

Kadın ajanlar dişiliklerini kullanır buna MİT de dahil

Araştırmacı-yazar Aytunç Altındal, MİT’in kadın ajanlar çekiciliklerini kullanır mı sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Dünyanın hangi ülkesinde olurlarsa olsunlar kadın ajanların gerekli gördüklerinde baştan çıkarıcılık silahını kullanmaları doğaldır. Kadın ajanın MOSSAD’dan veya MI6’den olması fark etmez, bütün kadın ajanlar dişiliklerini kullanabilirler, buna CIA de, KGB de, MİT de dahildir.”

Kripto ve kriminal istihbarat toplamada uzmanlar!

Altındal’a MİT’in kadın ajanlarını sorduğumuzda kripto’nun ağırlıklı uzmanlık alanları olduğunu söylüyor: “MİT’te görevli olan ‘kadrolu’ kadın memurların en başarılı oldukları alanlar ‘Cryptology-Şifre okuma’ ve ‘kriminal istihbarat toplama’ alanlarıdır. Bununla birlikte hizmet sunmuş çok zengin, çok iyi eğitimli ve yabancı dil bilen bazı kadınlar da vardır. Çok iyi Yunanca bilen Ayşe S. Hanım, Yunan Büyükelçi ve müsteşarlarını çok iyi izlemişti. Adalet C. Hanım ise Fransız ajanlarının faaliyetlerini izledi. Bence en ilginci ise 1960’larda ‘Nil’ takma adını kullanarak pavyon kadını pozunda dolaşan Egeli bir kadın ajandı. Özellikle Sovyet casuslarının, solcu ve komünist geçinen sendikacı ve siyasetçileri elde etmişti. Harika Hanım 1940’larda Alman casuslarının, Ayşe Hanım da 1980’lerde Yunanlı casusların yakalanmalarına vesile olmuşlardı.”

Güzellikten önce keskin zekâ önemli

Altındal, kadın ajanların bulunması gereken özellikleri de sıralıyor:
* Kadın ajan olabilmek için en önemli hususlardan birincisi çok zeki olmaktır.
* Aşırı güzellik avantaj değil dezavantajdır.
* Çok iyi eğitimli olmak, en az iki ya da daha fazla yabancı dil bilmek.
* Ev hanımlarının veya çocuk sahibi kadınların ajanlıkta belirleyici rol üstlenmeleri örgüt yönetmeliklerince zorlaştırılmıştır.

Osmanlı’da kadın ajanlar nasıl çalışırdı?

Osmanlı’da harem-harem ağaları ve yabancı büyükelçiler arasında köklü ilişkiler kurulmuştu. Çoğunluğu Hrıstiyan kökenli olan okuma-yazma bilen bazı kadınlar, harem ağaları aracılığıyla yabancı büyükelçilerle ve seyyahlarla ilişkilere girmişlerdi. Bu ilişkileri kullanarak yabancı devletlerle ilgili bilgileri Osmanlı’ya sızdırmışlardı.

Haberin Devamı