Gazete Vatan Logo

Hitler’e göbek dansı yapan Türk ajan Adalet Pee

Gizemli Türk kadını ajanların bilinmeyen dünyası

Güzelliğiyle James Bond filmlerine konu olan ve karşı cinsten hasımlarının sırlarını çalmak için seksapelini kullanan dişi ajanlar, istihbarat örgütleri için hep baş belası oldu. I. Dünya Savaşı’ndan itibaren gizli servislerce kullanılmaya başlanan, soğuk savaş dönemindeki Rus-ABD istihbarat savaşlarında büyük rol oynayan bu ‘tehlikeli kadınlara’ ilgi her zaman için had safhadaydı. Kamuoyunda pek bilinmese de, bir zamanlar biz Türklerin de yetenekli dişi ajanları vardı. Üstelik Hitler’in karşısında göbek dansı yapacak, konsolosluk bombalayacak kadar da yüreklilerdi.

Rus casusu olduğu gerekçesiyle ABD’de tutuklanan Anna Chapman, günlerdir dünya kamuoyunu meşgul ediyor. Eski eşi seks sırlarını para karşılığında gazetelere satınca bir anda dünya çapında popüler olan kızıl ajan, aslında eski bir Rus diplomatının kızı... FBI operasyonunun ardından dünya medyasında “kızıl casus” ve “femme fatale” (öldürücü kadın) olarak adlandırılan genç kadının yolunun bir dönem Türkiye’ye de düştüğü ve Les Ottomans otelinde konakladığı da ortaya çıktı. Kızıl ajanın İstanbul’da kimlerle ilişkide bulunduğu şimdilik sır. Peki ya biz Türklerde durum nasıl? Bizde de Chapman gibi yabancı bir ülkede yaşayıp bilgi sızdırmakla görevli dişi ajanlar var mı? Gazeteci-yazar Ergun Hiçyılmaz’ın kaleme aldığı “Teşkilat-ı Mahsusa’dan MİT”e adlı kitapta Türk kadın ajanların ilginç hayat öykülerine yer veriliyor.

Göbels’in casusluk teklifini geri çevirdi

Atatürk, İngiltere Kralı V. George ve Alman Diktatörü Adolf Hitler’in önünde göbek dansı yapan Türkiye’nin ilk dansözü Emine Adalet Pee, belki de Türk kadın ajanları arasında ilk sırada yer alıyor. İkinci Dünya Savaşı yıllarında müttefik uçaklarınca bombalanan Berlin’deki Scala Revüsü’nde sahne alan Emine Adalet, mekanın müdavimi SS subaylarının da gözünden kaçmıyor. Bir gece iki SS subayı, dansı bittikten sonra Adalet’in yanına gelerek Hitler’in propaganda bakanı Göbels’in kendisini görmek istediğini söylüyor. Adalet, zırhlı bir arabaya bindirilerek süratle Göbels’in bulunduğu binaya götürülüyor. Bundan sonrasını Emine Adalet, 1963’te yayınlanan bir dergiye verdiği röportajda şöyle anlatıyor:
“Hiç de hakkında söylenenler gibi fena bir adama benzemiyordu. ‘Adalet Hanım, Alman istihbaratı bazı sebeplerden dolayı sizden faydalanmak istiyor. Rica ederim kabul ediniz. Biz Türkler’i çok severiz.’ dedi. Birden şaşırdım. Böyle bir teklif alacağım aklıma gelmemişti. ‘Düşüneyim’ diyerek oradan ayrıldım. Daha sonra öğrendiğime göre amaçları beni dansöz kisvesi altında ABD’ye sokmak ve bilgi toplamamı sağlamaktı. Bu arada, bana Güneydoğu Anadolu’nun yol durumu hakkında sorular sordular. Bilhassa, Kilis hakkında malumat elde etmeye çalıştılar.”

Alman kurmayları ile yakın ilişki kurdu

Yıllar önce yapıldığı rivayet edilen bu görüşmenin gerçekten olup olmadığını bugün kimsenin kanıtlayabilmesi mümkün değil. Ama Göbels’in casusluk teklif ettiği iddia edilen bu çekici Türk kızının aslında hiçbir zaman Almanlar’ın hesabına çalışmadığı, aksine Türkiye adına önemli hizmetlerde bulunduğu biliniyor. Emine Adalet, Almanya’da karargaha çok yakın bir çevre edinmişti. Çok güzel bir kadındı. Kocası Henry Pee, Berlin’de Gestapo’yla yakın ilişkileri olan, önde gelen bir iş adamıydı. Lüks kulüplerde dans ettiği için üst düzey Alman kurmaylarına alışkın olan Adalet, Hitler’in yaveri Freglayr ile yakınlığı sebebiyle bazı bilgileri alabiliyordu. Almanların Paris’i işgal edeceğini Viyana konsolosu Behçet Öznayi’ye önceden bildirmişti. Hiç şüphesiz Emine Adalet’in o dönemde sır gibi saklanan bazı bilgileri hayatını tehlikeye atarak MAH’a sızdırması Türkiye’nin büyük kozu olmuştu. 1935’te 15 yaşında bir genç kızken Alman nişanlısı Henry ile Berlin’e giden Emine Adalet, bu ülkede evlendikten sonra Alman vatandaşlığına geçti. Adalet Pee, Scala Tiyatrosu’na girdikten sonra ünlü Alman oyuncularla aynı filmlerde oynadı. Hatta ilk filmi “Bu Yol Kalbe Gider”de Almanların ünlü yıldızı Magda Schneider’le rol kesti. Pee, kocası zaatürre hastalığından öldükten sonra 1944’de Türkiye’ye geri dönerek sinema filmlerinde rol aldı.

Lawrance’e köksöktüren dişi ajan

Teşkilatı Mahsusa’nın Türk kadın ajanı Mebruke Hanım, Britanya Yüksek Konseyi’nin Kahire’deki toplantısı devam ederken, beraberindeki ajanlarla Şam’daki Fransız konsolosluğunu basarak çok önemli bilgiler ele geçirdi. Eylemi gerçekleştirmek için aslen Mısırlı olan Hüseyin Riyad adlı bir Teşkilat-ı Mahsusa ajanıyla ortak çalıştı. Mebruke Hanım, güzelliğiyle konsolosluğun güvenlik görevlisini elde edince, konsolosun mahiyeti ile İstanbul’a hareket ettiği gece operasyon başladı. Konsolosluğun bombayla patlatılarak gizli bilgilerin ele geçirildiği gece açılan kasanın ağzında bir tutam kadın saçı bulundu. Bu saçın eylemci bir kadına ait olma ihtimali çok yüksekti. O yıllarda Şam’da olan ve Mebruke Hanım’ın ele geçirdiği bilgilerin kaybolmamasıyla görevli olan Arabistanlı Lawrence de tüm ajanlarının yardımına rağmen Mebruke Hanım’ı elinden kaçırdı.

Mustafa Kemal’in ajanı Fehime Sultan

Mütareke yıllarında (1918-22) Topkapı Sarayı’nda görev yaparak Mustafa Kemal’e yardım eden Fehime Sultan da önde gelen Türk ajanlarından biri olarak tarihe geçti. Milli Mücadele’deki direniş örgütlerinin saraydaki temsilcisi olarak bilinen Fehime Sultan, aslında doğma büyüme bir saray kadını da olsa milli mücadeleye inancı nedeniyle bu tehlikeli görevi yürütüyordu. Sarayda neler olup bittiği konusunda taşınacak bilgiler Mustafa Kemal için çok önemliydi. Fehime Sultan, yabancı devlet adamları saraya geldiğinde konuşulanları dinliyor ya da başkalarınca kendisine verilen bilgileri aktarıyordu. Fehime Sultan’ın Damat Ferit’in istihbaratçılarından Binbaşı Hanry ile yakın bir ilişkisi vardı. Binbaşı Hanry’nin “Doğu’daki isyanlar başlatılsın” şeklindeki şifreli talimatları Fehime Sultan tarafından anında Ankara Hükümeti’ne iletiliyordu. Fehime Sultan, Binbaşı Hanry ve Damat Ferit arasındaki yazışmaları da yakından takip ediyordu. Bazı belgelerin asıllarını doğrudan Mim Mim Grubu ve Karakol Teşkilatı’nın ilk istihbaratçılarından Aziz Hüdai Bey ve Razi Yalkın’a iletti. Bu ajanlar da “Bland” kodlu Binbaşı Hanry’nin tüccar kimliği altında Anadolu’ya geçerek çalışmalar yaptığını deşifre etti.

Araştırmacı yazar Aytunç Altındal

Kadın ajanlar bal tuzağı kurar

Araştırmacı yazar Aytunç Altındal, kadın ajanlar dünyasını şöyle anlattı: “Kadın ajanlar doğal olarak cinsel çekiciliklerini kullanır. Ama bunda yadırganacak bir yan yoktur. Ruslar kadın ajanlarının bu oyununa ‘Honey Trap’ yani ‘Bal Tuzağı’ adını verir. Her dönemde ve her zaman etkili olmuş bir tuzaktır. Ancak aslında kadın istihbaratçılar genelde büro görevlerinde ve ‘HUMINT’ denilen insan kaynaklarına dayalı istihbarat toplamada başarılı olur. İkinci Dünya Savaşı sırasında bugünkü CIA’nin babası durumundaki OSS istihbarat örgütü, bu tip bilgi toplama görevini kadın ajanlar aracılığıyla yönetmişti. O yıllarda OSS, İsviçre’den Allan Dulles tarafından yönetiliyordu. Türkiye de ABD için çok önemli bir istasyondu. Başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere Müttefik güçler Türkiye’den gelecek olan istihbarata çok önem veriyorlardı. İşte 1942 yılında İsmet İnönü’nün bilgisi dahilinde adını yazamayacağım fakat kod adı ‘HAREM’ olan bir kişi bu gizli istiharat ilişkisini yürütmüştü. OSS, bu kişiyi HAREM kod adıyla anmaktaydı. Ve Türkiye için de ‘yellow’ yani ‘sarı’ kod adı kullanılmaktaydı. Her milletten adı açıklanan birkaç kadın ajan vardır. Bu sadece iş kazası olarak görülür. Eğer Anna Chapman gerçekten de ‘kariyer ajanı’ olsaydı, ilişkilerini başka türlü kurardı. Ve kesinlikle yakalanmazdı. Chapman, bana gelen bir bilgiye göre, ‘Small World’ adıyla tanınan çok elit bir topluluğa her nasılsa üye yapılmış. Bu kendi içinde kapalı devre işleyen seçkinci bir kulüp. Kurucusu bir kont ve üyeleri arasında Avrupa’nın soyluları ve bilimadamları var. Son Osmanlı Hanedan Reisi merhum Osman Ertuğrul’un eşi Nilüfer Sultan da bu topluluğun üyesi... Chapman bu topluluğun düzenlediği bir gezi nedeniyle İstanbul’a gelmiş. Chapman’ın gerçek bir ajan olduğunu düşünmüyorum. Kısa yoldan şöhret olmak istemiş, açgözlülüğünün kurbanı bir kız. Türkiye’nin en ünlü kadın ajanları henüz adı açıklanmayanlardır. Ama ben birkaç ad vereyim: Çok iyi Yunanca bilen Ayşe S. Hanım, Yunan Büyükelçi ve müsteşarlarını çok iyi izlemişti. Adalet C. Hanım ise Fransız ajanlarının faaliyetlerini izledi. Bence en ilginci ise ‘Nil’ takma adını kullanarak pavyon kadını pozunda dolaşan Egeli bir kadın ajandı. Özellikle solcu ve komünist geçinen sendikacı ve siyasetçileri elde etmişti. Emine Pee Hanım, İkinci Dünya Savaşı’nda yararlı hizmetlerde bulundu. Türkiye’de Rus kadın casus çok olmamıştır ama ABD’li, Yunanlı, Fransız ve İngiliz kadın casuslar çok olmuştur. Osmanlı’nın son döneminde ve Cumhuriyet’in ilk 10 yılında Türkiye’de gizli faaliyetlerde bulunmuş iki kadın ajandan biri ABD’li Virginia Hall’du. Hall, sonra İzmir’de ayağından vurulmuş ve sakat kalmıştı. Diğeri de ilk sanayi casuslarından sayılan Romanyalı Vera Rosenberg idi.”

Alman casusa taraf değiştirten ajan: Harika

Araştırmacı yazar Aytunç Altındal’a göre Türk istihbaratı için çalışan çok sayıda Türk kadın ajanı vardı. Altındal, bunlardan biri olan Harika T.’nin hikayesini şöyle anlatıyor: “2. Dünya Savaşı sırasında Harika T. adlı bir hanım, Türk istihbaratı adına bir Alman casusu ile ilişki başlatmış ve onun İngiltere hesabına çalışmasını sağlamıştı. O dönemde bu kadın ajanın ‘Handler’ı Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in kardeşi ünlü istihbaratçı Suat Şakir Kabaağaçlı olmuştu. Bu Alman casusla yaşlılık döneminde tanışmıştım. Ve Wilhelm Hendrichs bu olayı bana doğrulamıştı.”

Haberin Devamı