Gazete Vatan Logo

Cumhurbaşkanlığı Senfoni stüdyoya girip, albüm çıkaracak

Tarihi, Cumhuriyet’ten çok daha eskilere dayanan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO), sanatseverleri geçen ay yenilenen salonunda ağırlamaya başladı.

Geçen yıl ekibe katılan 22 sanatçıyla kadrosunu gençleştiren CSO Genel Müzik Direktörü Rengim Gökmen, “Artık salonlara sığamıyoruz. Yakında stüdyoya girip, albüm çalışmalarına başlayacağız” diyor.

Sevda Cenap And Vakfı, bugüne kadar müziğe üstün hizmetlerde bulunan kişilere verdiği Vakıf, onur ödülünü, bu kez “geleneği” bozarak bir kuruma, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na verdi. 182 yıllık CSO, “Cumhuriyet müzik devriminin önemli bir kurumu olarak müzik yaşamına yaptığı katkılar” dolayısıyla Vakfın onur ödülü olan “Altın Madalya” ile ödüllendirildi. Geçtiğimiz aydan itibaren sanatseverleri Doğuş Grubu’nun katkılarıyla, yenilenen salonunda ağırlamaya başlayan CSO, bu “yeni dönemine”, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşinin de katıldığı konserle “Merhaba” dedi. Önümüzdeki günlerde “sürpriz projelerle” sanatseverlerin karşısına çıkacak olan orkestra, Türk bestecilerin eserlerinden oluşan albümler hazırlamak için de stüdyoya girecek. Sezon boyunca Perşembe ve Cuma akşamları konser veren orkestranın Osmanlı’dan günümüze geliş hikayesini ve yeni projelerini Genel Müzik Direktörü Şef Rengim Gökmen’den dinledik.

II. MAHMUT DÖNEMİNDE KURULDU

Sultan II. Mahmut döneminde, yenileşme, Batılı’laşma hareketleri kapsamında oluşturulmasına karar verilen orkestra, “Mızıka-ı Hümayun” adıyla 1826’da kuruldu. Avusturya Macaristan İmparatorluk Sarayı’ndan İstanbul’a davet edilen Giuseppe Donizetti, bu orkestranın başına getirildi. Sultan Vahdettin’e kadar orkestranın faaliyetleri, “saraya özel” olarak sürdü. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, 1924’te devralınan bu sanat kurumu, Atatürk’ün emriyle Ankara’ya taşındı. Artık misyonu, halkın kültür ve sanat düzeyini yükseltmekti. Orkestra, Başkent’teki ilk konserini, 11 Mart 1924’te, I. Meclis’in karşısındaki Milli Sinema’da verdi. 1932’ye gelindiğinde, Atatürk, önem verdiği bu orkestrayı, makamının adını vererek, onurlandırdı; “Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrası”.

TÜRK BEŞLER’İ YURDA DÖNDÜ

Türkiye Cumhuriyeti’nin gelişim sürecinde, sanatın etkinliği göz önünde bulundurularak, 1924’te Musiki Muallim Mektebi kuruldu. Bu okul eğitime, orkestrayla bütünleşerek başladı. O zamanki kısıtlı olanaklarla yetişen Türk gençleri, Avrupa’ya gönderildi. Bu gençler öğrenimlerini tamamlayıp, döndüklerinde, 1934’te Çağdaş Türk Beste ekolünü kurdular. Bu kişiler daha sonra “Türk Beşleri” olarak anılacak; Adnan Saygun, Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin, Hasan Ferit Alnar ve Necil Kazım Akses’ti. 1934 yılında Adnan Saygun, bir yıl sonra ise Alman Orkestra Şefi Dr. Ernst Praetorius, orkestra yöneticiliği yaptı. Önemli bir orkestra pedagogu olan Praetorius, teknik yönden orkestrayı uluslararası düzeye çıkarttı. Praetorius’un ardından Ferit Alnar, G.E. Lessing, Jean Perisson ve Tadeusz Strugala, orkestranın daimi şefleri oldular. Lessing, çağdaş Türk bestecilerinin birçok eserinin ilk icralarını orkestraya ile yaptı, bunları repertuara kazandırdı, yurtiçi ve yurtdışı konserlerde orkestrayı yöneterek ve bant kayıtlarını yaparak, tanınmasını sağladı. Orkestra bu süreçlerde birçok ünlü yabancı konuk şefe de ev sahipliği yaptı.

YASA İLE ADI DEĞİŞTİ



1957’ye gelindiğinde bu önemli orkestra için yasal bir düzenleme yapıldı, 6940 sayılı kanun çıkarıldı ve o tarihten itibaren de adı, “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” oldu. CSO’nun 1957-1986 yılları arasında yardımcı şefliği, çok sesli müziğin geniş kitlelere tanıtılması konusunda önemli hizmetleri olan Hikmet Şimşek tarafından yapıldı. 1974’te orkestraya şef yardımcısı olarak atanan Gürer Aykal, 1988’de birinci şefliğe getirildi. 2007 Ocak ayında ise Rengim Gökmen, CSO’nun Genel Müzik Direktörü olarak atandı.

Ankara’da Milli Sinema Salonu dışında, Cebeci’deki Devlet Konservatuvarı, A.Ü DTCF ve Opera binasında konserlerini gerçekleştiren orkestra, 1961’de, şimdiki binasına taşındı. 1958’de Sergi Evi olarak yapılmış olan binada, 60 ihtilalinden sonra zaman zaman güreş müsabakaları düzenleniyordu. Yıllar geçtikçe talebe cevap vermekte yetersiz kalan binada ilk kapsamlı tadilat 90’lı yıllarda oldu. Ancak sonuç sanatçıları da, sanatseverleri de mutlu etmedi. Tadilat sırasında duvarlar ve kolonların halı kaplanması, halının sesi emmesi ve akustiği iyice kısırlaştırması, sanatçıların iki, üç kat daha fazla efor sarf etmelerine neden oldu. Konser dinlemeye gelenler ise sıkışık koltuklardan şikayetçiydi.

YENİ BÖLÜMLER EKLENDİ

Rengim Gökmen’in Genel Müzik Direktörlüğü’ne getirilmesi sonrasında, sanatçıların ve izleyicilerin rahatsızlıklarını gidermek amacıyla binada tadilat yapılması gündeme geldi. Bu konuda destek istenen Doğuş Grubu yöneticilerinin, “Ankara’ya güzel bir konser salonu hediye edelim” sözleri üzerine, belirli alanlarda düşünülen tadilatın kapsamı genişledi. Yaklaşık 10 milyon YTL’ye malolan ve 8 ay süren tadilat sonucunda 3 katlı CSO binası tepeden tırnağa yenilendi. Salonun galeri katında, genel müzik direktörü odası, sanatçı, şef-misafir şef ve solist ile orkestra üyeleri soyunma odalarının yanı sıra, özel yalıtımlı sanatçı çalışma odaları, kayıt stüdyosu ve naklen yayın stüdyosu yer aldı. Salonda sıkışık olan koltuk araları açıldı, akustik kalite yükseltildi, aydınlatma, havalandırma sistemleriyle sahne düzeni iyileştirildi.

AVRUPA’NIN EN İYİLERİNDEN


Bugün Avrupa’nın “iyi” orkestralarından birisi olarak kabul edilen CSO, kuruluş kanununun çıkarıldığı 1957’den bu yana, sezon konserlerinin yanı sıra, çok sayıda gençlik, halk, çocuk konserleri verdi, turnelerle Türkiye’nin farklı bölgelerinde konserler gerçekleştirerek, çok sesli müziği tanıtma, yayma, sevdirme alanında öncülük ediyor. Ünlü yerli ve yabancı solistlere ev sahipliği yapan, yerli/yabancı şefleri ağırlayan orkestra, yurtdışında verdiği konserlerle de, Türkiye’nin çok sesli müzikte geldiği noktayı başarıylsa tanıttı, tanıtmaya da devam ediyor.

Yüzlerce kişi arasından seçildiler

CSO’nun genç sanatçıları, 2007 yılının Ekim ayında yapılan sınav sonucunda orkestraya girmeye hak kazandı. CSO’nun eleman eksiğinin giderilmesi amacıyla açılan sınav sonucunda 7 keman, 4 viyola, 3 çello, 2 kontrbas, 1 flüt, 1 obua, 1 fagot, 1 korno, 1 tuba ve 1 vurmalı çalgılar olmak üzere toplam 22 kişi alındı. Sınava başvuran yüzlerce genç arasından seçilen 22 kişi “stajyer” olarak orkestraya dahil edildi. Bu gençler, 16 Aralık Salı günü bir sınava daha girecek. Bu sınavda başarılı olanların “stajyerlik”leri kaldırılacak.

Ekim - Mayıs ayları arasındaki konser sezonunda CSO, Perşembe ve Cuma akşamları konser veriyor. Ancak arada özel konserler ve turneler olabiliyor. Orkestra sanatçıları pazartesi, salı ve çarşamba günleri saat 10.00-13.00 saatleri arasında rutin provalarını yapıyor. Bazen konserin özelliği nedeniyle çift prova yapılıyor. O zaman prova saatleri 17.00, hatta 18.00’e kadar uzayabiliyor.

GÜNDE EN AZ 3 SAAT PROVA

Orkestranın gençleri, bir süre sonra yerlerini alacakları tecrübeli sanatçılara yetişebilmek, aradaki farkı kapatabilmek için daha çok çalışıyor. Orkestradaki rutin provalar dışında kendileri de ayrıca günde 3-4 saat enstrümanlarını çalıyor.

Türkiye’nin en eski sanat kurumu olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın, bu özelliğiyle dünyadaki sayılı orkestralar arasında yer aldığını vurgulayan genç sanatçılar, “CSO’da olmaktan, burada çalışmaktan onur duyuyoruz” diyor. Genç sanatçılar, Atatatürk’ün bu orkestraya verdiği değeri, önemi bildiklerini ve böylesi bir gelenekten geliyor olmanın farkındalığıyla çalıştıklarını anlatıyor: “CSO’da çalmak, Türkiye’deki diğer orkestralarda çalışmaktan çok daha farklı, daha özel ayrıcalıklı.”

Orkestranın “duayenleri” olan sanatçılarla ilişkileri de gayet iyi olan genç sanatçılar, “Onların tecrübelerinden, bilgilerinden yararlanıyoruz. Bu konuda bize çok yardımcı oluyorlar. Onlardan herşeyi öğrenmeye çalışıyoruz. Sonuçta onlar yerlerini bize bırakacaklar. Onların yaptıkları başarılı çalışmaların devamını bizlerin hakkıyla yerine getirmesi gerekir” diyorlar.

107 sanatçı görev yapıyor


120 kişilik kadrosu bulunan orkestra şu anda 107 sanatçıyla konser veriyor. Sanatçıların 72’si erkek, 35’i kadın. Orkestranın en yaşlı üyesi Ayşe Ediz (piyano) 64, en genç üyeleri; Umur Koçan ve Kaan Özcivelek ise 20 yaşında. Orkestrada 15 değişik enstrüman yer alıyor. CSO, bir sezonda yurtiçi ve yurtdışı turneleri de dahil olmak üzere ortalama 80 konser gerçekleştiriyor.

Dünya solistlerini ağırlıyor
Orkestra bu yıl tarihi bir sezon yaşıyor. Limak Şirketler Grubu’nun desteğiyle klasik müziğin dünya çapındaki isimlerini solist olarak ağırlıyor. Bu kapsamda orkestranın ilk yıldız konuğu, geride bıraktığımız hafta konserler veren Schlomo Mintz oldu.

CSO, Nisan ayına kadar Natalia Gutman (viyolonsel), Elmira Veda (Soprano), Emil Ivanov (tenor), Fazıl Say (piyano) ve Patricia Kopatchinskaja’nın (keman) aralarında bulunduğu dünya çapındaki isimleri konuk edecek.

İnönü’yü anma konseri

CSO, her yıl 10 Kasım haftasında “Atatürk’ü“, Aralık ayında da ”İsmet İnönü’yü Anma“ konserleri düzenliyor. Böylelikle orkestra, bir anlamda varlığını borçlu olduğu iki büyük insana şükran borcunu ödüyor. Konser salonda kendi ismini taşıyan daimi koltuğu bulunan İsmet İnönü, CSO’nun bu ay vereceği özel bir konserle anılacak. Piyanist Gülsin Onay’ın sahne alacağı konserde orkestrayı Şef Ender Sakpınar’ı yönetecek.

Suikasta uğradığı gün konsere gitti

CSO’nun ”daimi“ dinleyicisi İsmet İnönü ile eşi Mevhibe İnönü idi. İnönü’ye, 21 Şubat 1964’te Mesut Suna adlı şahıs tarafından suikast yapıldı. İsmet Paşa saldırıdan yara almadan kurtuldu. O akşam da CSO’da konsere gitti. CSO Müdürü Mükerrem Berk, İnönü’yü konser salonunda görünce çok şaşırdı ve ”Paşam biraz önce size silah çektiler, nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsunuz?” diye sordu. İnönü, ”Tarih boyunca çektiler ama hiç vuramadılar” diyerek gülümsedi.

Bu salonlar artık bize dar geliyor

Bir ülke kültür ve sanat kurumlarıyla vardır. Bir ülkenin daha müreffeh, daha rahat yaşayabilmesinin en önemli unsuru, ekonomik yollardan önce kültür ve sanattan geçer. “Çok sesli müzik, opera, bale bizden olmadığı için uzak duruyoruz”, kandırmacasından artık vazgeçmemiz lazım. Zira Batı’nın satışa dönük sporda olsun, müzikte olsun kolaycılıklarını ne kadar çabuk kabullenip, benimsediğimizi gördüğümüz zaman, bu durumun bizden olup olmadığı ile ilgisi bulunmadığını, kendimizi daha çok düşünmeye, daha iyi eğitmeye yönelik tembelliğimizden kaynaklandığını görebiliriz. Bu acı bir gerçek ama artık bunu bilmemiz lazım. Türkiye’de spora verilen desteğin, sanata da verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sanata yatırım, devletin yanında özel sektör tarafından da yapılmalıdır. ABD ve Avrupa’da insanlar, bulunduğu kentlerin orkestralarıyla övünürler.

PLAK ŞİRKETLERİYLE GÖRÜŞÜYORUZ

CSO, Türkiye’nin ulusal orkestrasıdır. Son iki yılda orkestranın büyük ihtiyaçları önemli ölçüde giderildi. Hâlâ sanatçı ve enstrüman konularında eksiklerimiz var. Ama bunlar geçmiş yıllardaki gibi çok büyük sıkıntılar değil. Ankara artık 5 milyonluk bir kent. Bu salonlar inşa edildiği zaman, 200-300 bin nüfusu varmış. 600-700 kişilik salonlar artık Başkent’e dar geliyor. Opera, bale, tiyatro, konser salonlarının talebe cevap verecek niteliklerde olması gerekiyor.

CSO’nun yenilenen salonu inceleyen uzmanlar, ‘akustiğin iyi olduğunu, ancak daha kalabalık orkestra ve koro ile verilecek bir konseri, bu salonun kaldırmayacağını’ söyledi. CSO, bu sezon konser ve turnelerinin yanı sıra, farklı bir adım atarak, büyük ölçüde Türk bestecilerin eserlerini seslendireceği albüm kayıtları yapacak. Bu konuda ünlü plak şirketleriyle görüşmeye başladık. Ne yazık ki Adnan Saygun’un eserlerini, bizden önce Almanlar albüm haline getirdiler. Ayrıca bazı sürpriz projeleri de hayata geçireceğiz.

Haberin Devamı