Gazete Vatan Logo

‘Çağrılmayan Yakup’a veda...

‘Çağrılmayan Yakup’a veda...

Asmalımescit ikinci “Arslan”ını da kaybetti. Refik Arslan’ın ardından, önceki gün Yakup 2 Meyhanesi’nin sahini Yakup Arslan da ebediyete uğurlandı. Biri amca, biri yeğen; Refik ve Yakup, İstanbul meyhane geleneğini ustalarından öğrenerek bugüne kadar sürdürmüşlerdi. Şimdi bayrak, üçüncü kuşakta. Edip Cansever’in ‘Çağrılmayan Yakup’una dostları veda ediyor...



Yakup Arslan: Çağrılmaya gerek olmadan müdavimlerinin isteklerini bilen ve sunan, herkesi kendi evinde hissettiren, Edip Cansever’in ‘Çağrılmayan Yakup’u...
“Haydi beyler, yay vaziyetleri...” avazı, Hemşinli’liği, delikanlı halleri, gençlere rakı içmeyi öğretmesi... Hayatımızın; sevinçlerini, acılarını, aşklarını, ölümlerini, gözyaşlarını ve kahkahalarını paylaştığımız ayrılmaz bir parçası... Asmalımescit’in ikinci ‘Arslan’ı, geçtiğimiz hafta ebediyete uğurlandı. Şimdi oğulları Yıldıray ve Ufuk aynı ortamı koruyup, değişen zamana karşı direnecek ve Yakup 2 kültürünü yaşatacak...

Hasan Cemal



“Orada herhangi bir yabancılık çekmezdim. Yakup’a gittiğim vakit duvarlara baktığımda kendi kişisel tarihimde de yerleri olan birçok simayla baş başa kalırım.”


Gerçek bir müdavim mekanı...

Celal Üster (Çevirmen)

“Hayatımızın yirmi yıldan fazla bir zamanı Yakup’ta ve Yakup’la geçti. Yakup, ustası ve amcası Refik’in yanında edindiği deneyimi kendi meyhanesinde kendi özellikleriyle yoğurdu ve Yakup 2’yi İstanbul’un en özgün meyhanelerinden biri kıldı. Ben, Yakup 2’yi, bazılarının dediği gibi “entellerin meyhanesi” olarak görmedim hiçbir zaman. Yakup’un en önemli ustalıklarından biri de, mekanında çok farklı kuşaklar ve kesimlerden insanları ‘birbirlerine değdirmeden’ ağırlaması, rahat ettirmesiydi.”

Sedat Ergin (Gazeteci)

“Yakup, mekan olarak yalnızca bir meyhane değildir. İstanbul’un önemli müesseselerinden biridir. Müesseseleşmek, gelenek ve oturmuşluk demektir, yerleşmiş bir tarz demektir. Ama Yakup dediğinizde galiba bütün bunların ötesine geçen başka bir sihri var bu markanın. İşin sihri onun kişiliğiyle, karakteriyle, mekanına kattığı ruhtur. Yakup’tan içeriği girdiğinizde siz farkında olmasanız da bu ruh sizi kuşatır. Bu ruhun o mekandan çıkacağını zannetmiyorum.”

Selim İleri (Yazar)

“Yakup, 37 yıldan beri tanıdığım ve git gide olgunlaştığına ve bambaşka nitelikler edindiğine inandığım bir dostumdu. Beraber orta yaş eşiğini geçirdik. Kendi kendine var ettiği bir lokal gibiydi meyhanesi. Belli bir uygarlık düzeyi içinde yaşayan bir kurumdu. Yakup tek başına o kurumu var etti. Son olgunluk döneminde de gerçekten insanlarla teması, geçmişte tanıdığı yazarlar ve sanatçılara kadirbilirliği bambaşkaydı. Senelerce, hasta olan eski müdavimlerine Yakup bir kurum olarak her anlamda yardımcı oldu. Yakup, ‘iyi ki onu tanıdım’ dediğimiz bir kişiydi. Şimdi geriye eşssiz anısı kaldı.”

Refik Durbaş (Şair)

“O yıllar, Edip Cansever’in “Ben, yani Yakup, her türlü çağrılmanın olağan şekli/Daha hiç çağrılmadım/Biri olsun ‘Yakup’ diye seslenmedi” dediği ve bir kitabına adını verdiği yıllardır: “Çağrılmayan Yakup”... O yıllar, Asmalımescit’te amcası Refik Arslan’ın mekânı “Refik”te bir “çağrılmayan”dı Yakup Arslan da... Çünkü Yakup, çağrılmasa da her masanın gözetmeni, jandarması, hatta karakolu idi. Amcası Refik’in yayında “acemi” eğitimi tamamlayan Yakup, ardından “çağrılmayan” libasından soyunup cümle “taife”sini Yakup 2’ye “çağırır” olmuştu ve buraya her gelen kendisini “müşteri” gibi hissetmezdi, çünkü çalışanların hepsinin adı da “Yakup“tu bir anlamda... Yakup 2, “meyhane”den fazlası bir anılar galerisidir. Bugün Yakup’un “Hadi beyler, yay vaziyetleri” avazı bir kandil misali durmaktadır ve dahi bundan sonra da duracaktır... Eminim, orada da bağnazlığa, hoşgörüsüzlüğe, vefasızlığa ‘Hadi beyler, yay vaziyetleri’ demeyi ihmal etmeyecektir.”

ÇAĞRILMAYAN YAKUP

Kurbağalara bakmaktan geliyorum, dedi Yakup
Bunu kendine üç kere söyledi
Onlar ki kalabalıktılar, kurbağalar
O kadar çoktular ki
Doğrusu ben şaşırdım
Ben, yani Yakup her türlü çağrılmanın olağan şekli
Daha hiç çağrılmadım
Biri olsun ‘Yakup” diye seslenmedi hiç
Yakup...
Edip Cansever

Selim Karadana (Ressam)

“Akademinin ilk yıllarında tanıştım. İçten babacan, bir çocuk kadar naif kalbi ve sanki beş hayat bitirmişcesine hayat düsturunun raconcu yanıyla 30 sene yaşadık. Büyük bir aile yarattı. İyi bir babaydı. Nur içinde olsun.”

Fikret Otyam

“Aklıma ilk olarak ilgi ve sevgi gelir. Müşterilerini rahat ettirmek için her şeyi yapan bir can adamdı. Bir gün çok su içiyordu rakının yanında, sordum neden bu kadar su içiyorsun diye, ‘sen içip gidiyorsun ben gece 1’e kadar içiyorum. Su içmezsem devrilirim burada’ dedi. Bu nedenle ben de o günden beri bol su içerim rakının yanında. O da, oğulları da çok vefalıdır. 30 yıldan fazla bir zamandır arkadaşım. Kuran’da Nahl suresi vardır. ‘Hurmaların ve üzümlerin meyvelerinden sarhoş edici bir rızk verdim, bu rızkımı kullanan toplumlarda hayır vardır’ der o sure. Biz Yakup’la beraber yıllardan beri bu sureyi en iyi şekilde yerine getirirdik.”

YIL 1982, AMCA VE USTA REFİK ARSLAN, YEĞENİ YAKUP İLE...




Kimler yok ki Yakup 2’nin tarihinde... Can Yücel, Aziz Nesin, Komet, Burhan Uygur, Avni Arbaş, Fikret Otyam, Ömer Uluç, Tezer Özlü, Özdemir Asaf, Onat Kutlar, Necdet Saraç ve daha niceleri. Zaten Yakup 2’nin duvarları da tüm bu sanatçıların, yazarların izlerini barındırır.

Muzaffer Akyol (Ressam)

40 yılı aşkın bir dostum. Onu kaybetmenin hüznü var. En zor zamanlarda, kaos zamanlarda, ara sokaklara girilmenin tehklikeli olduğu bir dönemde 3-4 masalı bir mekan açıp onu sahiplenmek başlı başına bir olaydır. Tırnaklarıyla kazımaya başladı ve giderek aydın, entelektüel güzel insan grubunun oluşmasına şahit oldu. Yakup bir meyhaneyi üniversite bilincine dönüştüren mekandır. Özdemir Asaf, Can Yücel bu masalardan geçti. Duvardaki mezarlıkta herkesi görürüz. Hayatın bu yüzü de öbür yüzü de Yakup’tur...

Ali Sirmen (Gazeteci)

Yakup benim gazetecilik hayatımda önemli bir aşamadır, Bekri Çeşnici adıyla Yakup 2’yi yazdığım bir yazıda mekanın peçetelerini “her şey güzel de bu peçetelerin hali ne” diye eleştirdim İki gün sonra Yakup aradı, abi peçeteleri düzelttik dedi. Ciddiye alınıp bir şeyin düzeldiğini ilk defa Yakup sayesinde yaşadım. Yakup’tan önce amcası Refik’e giderdim. Hakkında senfoni yazılmış tek meyhane olması boşuna değil. Dostumuzdu.

Güngör Uras (Gazeteci)

30 yıldır gittiğim meyhanedir Yakup. Mekanına kadınların rahatça gidebildiği ilk mekandır. Bu özelliği bile farklı olmasına nedendir. Yakup müşterilerine her türlü ilgiyi ve özeni gösteren ve bu nedenle normal bir meyhaneyi kendine özgü sosyal bir kulübe döndürmeyi başarmış bir girşimcidir. İstanbul’da benzeri içkili yerler olduğu halde belli çevrelerden insanların bir araya gelme nedenidir. Müşterilerle kurduğu kişisel iletişim bu başarının ve farklılığın en önemli unsurudur. Müşterileri asla parasına göre değerlendirilmezdi.

Haberin Devamı