Gazete Vatan Logo

AK Parti'de büyük gün! Başbakan son kez...

Ankara Arena’da yapılan Ak Parti 1. Olağanüstü Kongresi’nde Ahmet Davutoğlu partinin ikinci genel başkanı olacak.

AK Parti'de büyük gün! Başbakan son kez...

Erdooğan Veda Kongresi'nde konuştu. Recep Tayyip Erdoğan kürsüye geldiği sırada bir sürprizle karşılaştı.

Erdoğan tam konuşmasına başlayacağı sırada yanına küçük bir kız geldi ve geçmişte Erdoğan'a altın veren küçük kızı hatırlatarak "Benim altınım yok benim de sevgim var kabul eder misiniz" dedi

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Sevgili yol arkadaşlarım, sevgili kader arkadaşlarım, buraya gelen herkesi en kalbi duygularımla selamlıyorum.

Adalaet ve Kalkınma Partisi'nin kongresinin hayırlara vesile olmasını rabbimden niyaz ediyorum.
13. yaşındaki AK Parti teşkilatı her türlü övgüyü hak ediyor. AK Parti teşkilatında görev almış herkesi selamlıyorum.

Bu hareket, hanım kardeşlerimizle güç kazandı, hanım kardeşlerimizin yüreklerini ortaya koymaları sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı bir anne şefkatiyle, bir hanım zerafetiyle adeta oya gibi, nakış gibi işleyen hanım kardeşlerimize, AK Parti kadın kollarının tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum

Kongremizin hemen başında, tekraren ifade etmek arzusundayım. 10 Ağustos sürecinde işte bu teşkilat tarih yazdı. Sizlerin Allah’ına kurban. Siz dağ taş demediniz, kar kış demediniz. Durmak yok yola devam dediniz. Ve bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız. İşte bu teşkilat 10 Ağustos’ta tarih yazdı. Her bir vilayetimizde, belde ve köyümüzde aşkla çalıştı. Bunun neticesinde sizler sadece cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine tanıklık etmediniz, kendi ellerinizle inşa ettiniz. Önce 2007’deki halk oylamasında milletimizin yüzde 69 oy oranıyla evet demesini sağlayarak tarih yazdınız. Ardından 10 ağustos sürecinde çok çalışarka, milletin adayını, milletin adamını 12’nci cumhurbaşkanı, halk oyuyla gelmiş ilk cumhurbaşkanını sizler seçtiniz.
AK PARTİ İLKLERİN PARTİSİ OLDU
Şahsımı cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza, 10 Ağustos’a kadar gece gündüz çalışan her bir kardeşimize teşekkür ediyorum. Tarihimizde ilk kez cumhurbaşkanı halkın sandığa gitmesi suretiyle belirlendi. Artık bir tur, iki tur, üç dört yok. Hemen ilk turda sizler bu kardeşinizi cumhurbaşkanı seçtiniz. Bunun için çalıştınız. Bu süreci başarılı şekilde idare ettik. Adayların belirlenmesi, oylama, gelişen süreç tamamen yasalar çerçevesinde tecelli etti. İlk kez tecrübe edildiği halde hiçbir sorun çıkmadan, kaosa mahal verilmeden, belki de cumhuriyet tarihinin bu ilk sınavı bu kadar sorunsuz bu kadar kolay bir cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. AK Parti unutmayın her zaman ilklerin partisi olmuştur.
Parti olarak teşkilat olarak Türkiye’ye böyle bir reformu kazandırmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Nefes alıp verdiğimiz sürece de bu gururu hep birlikte yaşayacağız. Demokratik olgunluğunu bir kez daha gösteren, sandığa gidip oyunu kullanan, emeği ve katkısı olan aziz milletime, 77 milyonun her bir ferdine de sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
GENEL BAŞKANLIK VAZİFESİNİ SİZLERE TESLİM EDİYORUM
Bugün bu olağanüstü kongreyle 13 yıldır gururla taşıdığım genel başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 2001’de başlayan genel başkanlık vazifem 13 yıl 13 gün sonra bugün nihayete eriyor. Yarın saat 14:00’te TBMM’de mazbatamızı teslim alacak, Başbakanlık vazifesini de teslim ederek, yemin ederek 12’nci cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız.
1 Temmuz’da adaylığımın açıklandığı toplantıda bunun bir nihayet olmadığını, bir son bir bitiş olmadığını, bunun yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim. Sonrasında yaptığımız toplantılarda mitinglerimizde 10 Ağustos akşamı AK Parti genel merkezi balkonunda, bu hususun altını çizmiştim. Bugün değişen unutmayın sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim. AK Parti 13 yıllık bir parti olsa da aslında asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir. 1071’de Malazgirt ovasında, Sultan Alparslan’ın arkasında namaza duran, neferlerin hissiyatı neyse bizim de hissiyatımız işte odur.
Hareketimizde isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Ben yoksam dava yoktur diyenler daha en baştan kaybetmişlerdir. "Size emrolunduğu gibi dosdoğru olun" İşlerinizde istişare edin.
TELEFONLA İSTİFA EDENLER HATIRLANMAYACAK
Bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Davasına ihanet edenlerin ne olduğunu tarih göstermiştir. Bizim içimizde de bunlardan çıktı. İşte onları hiçkimse hatırlamıyor hatırlamayacak.
Okyanus ötesinden gelen telefonla istifa edenleri, darbecilerin sözleriyle iş yapanları kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak.
Bu dava dimdik yoluna devam ediyor. Unutulmayan namzet adaylar da yok değil. Ama onlar da zamanı geldiğinde çöplüğe gidecek.
Bu kadim dava ne isimler gördü. Hepsi geldi geçti ama dava devam etti. Bu dava arkasında eser bırakanlar asırlar boyunca hatırlanacak.
Bu davanın neferleri olarak inşallah hayırla hatırlanmamızı bizlere nasip etsin.Bu hareket 14 asır önce Mekke'nin yalçın dağlarına inzal olmuş Allah kelamını, onun alemlere rahmet olarak gönderilmiş nebisini, kendisine rehber edinmiş bir harekettir. Bu hareket, Ahmet Yesevi'den Mevlana'ya, Hacı Bektaş Veli'den Hacı Bayram Veli'ye, Yunus Emre'den Fuzuli'ye, Ahmedi Hani'den Mela Ciziri'ye, Nazım Hikmet'ten Necip Fazıl'a, Mehmet Akif'ten Sezai Karakoç'a kadar, o tatlı pınarlardan kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir.
Buraları unutmayın gençler. Meclis kürsüsünün arkasına hangi emri ilahi konmuştu biliyor musunuz? Onlar işlerini istişareyle yaparlar mealindeki şura suresinin 38’nci ayeti yazılmıştı. İlk Meclis’teki muhteva tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar vardı, Çerkezler vardı, Arnavut vardı, Boşnak vardı, Sünniler vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, kurtuluş savaşını sevk etmek için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası işte orada atılmıştı.
Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek, Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam edecektir. Sonraki yıllarda buna devam edilemedi. Devlet milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşına her şeyine karışmaya, kılık kıyafetine müziğin dahi şekillendirmeye çalıştı. Adeta tornadan çıkmış gibi şeklen fikren birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. Tüm farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler diller değerler reddedildi. Farklı kıyafete tahammül edilemedi. Bu neyi getirdi? Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı. Ret, inkar, asimilasyon bu tür politikalar geliştirildi.
AK Parti’yi kurduğumuz, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik kuruluşunda. Birincisi asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik. İkincisi, davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. 29 Ekim 1923’te kurulan cumhuriyetimizi ileri seviyeye taşıyacak güçlendirecek, 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye’ye yeniden kazandıracaktık. Allah’a hamdolsun bu iki mücadeleyi başarıyla bugünlere getirdik. 12 yıl boyunca çok çalıştık gayret ettik. Mücadele ettik. Türkiye’yi belli bir noktaya taşıdık. Kasım 2002’de iktidar görevini devraldığımızda üzerinde kara bulutlar dolaşan yorulmuş karamsar bir Türkiye vardı. Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye bütün umutlarını para fonundan gelecek borçlara bağlamıştı. Borç verenler her ay gönderdikleri müfettişleri eliyle sadece ekonomiyi değil, siyaseti de kontrol etmek istiyorlardı.
“O ZAT DA, SÖYLEMEK İSTEMEDİĞİM BİR SEBEPTEN ORANIN BAŞINDAN AYRILDI”
Bir gün ilgili zata şunu söyledim “siz bize borç verdiniz. Verdiğiniz borcu ne zaman alacağınızı takip edin. Ama siz bize siyasette yol çizmeye kalkarsanız, kusura bakmayın biz buna evet diyemeyiz” bu görüşmeyi onların en tepesindeki zat ile yaptım. Sayın Babacan da vardı. O zat da, söylemek istemediğim bir sebepten oranın başından ayrıldı. Çarklar durmuştu, esnaf kepenklerini indirmişti. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu. Türkiye ekonomisi inim inim inliyordu. Yatırımcı önünü göremiyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu.
AK Partinin genel başkanı olarak son dakikalarımda buradan, bizi sevsin, sevmesin 77 milyonun her ferdine bir kez daha musafaha için elimi uzatyorum. Eski küslükleri, kamplaşmaları geride bırakalım diyoruz.
PARTİM ADINA SİZE TEKRAR EL UZATIYORUM
Partim adına, hükümetim adına elimi tekrar uzatıyorum, diyorum ki biz sizi çok iyi anlıyoruz. Yaşadığınız tarihsel süreci biliyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı, değerlerinizi anlıyoruz. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları, hangi kısıtlamaları, tehditleri aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl tahkir edildiğimizi, dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı görmenizi, bilmenizi, anlamanızı istiyorz. Hatta hatta bir başbakan olarak bile aldığımız hakaretleri vesaire bilmenizi istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık anlamadınız ama bugün buradan diyorum ki sizin de bizlere gönlünüzü samimi olarak açmanızı bekliyoruz.
AK Parti, 23 Nisan 1920'de tezahür eden Türkiye tablosunu yaşatmaya çalışan bir partidir. AK Parti, 29 Ekim 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni büyütmeye, yüceltmeye, onun davasını muhafaza etmeye ve yaşatmaya çalışan bir davadır. İşte onun için AK Parti sadece bir Türkiye partisi değildir, aynı zamanda bir dünya partisidir.
Anamuhalefetin başındaki zat yarın halkın seçtiği Cumhurbaşkanının yemin törenine katılmayacağını söylüyor. Oraya katılmamakla bize ne kaybettirir, hiç bir şey. Ama kendisinin çok şey kaybedeceğini tekrar hatırlatmak isterim. Çünkü biz yolda birileriyle yürümedik, biz bu yolda milletimizle yürüdük, milletimizle buralara geldik.
Kendi ilkeleriyle ters düşen, nerede Türkiye düşmanı odak varsa onlarla işbirliğine girişen, yıllardır kıyasıya eleştirdiği paralel yapıya kol kanat geren bir Cumhuriyet Halk Partisi, sağlıklı bir muhalefet yapamaz. Terör meselesine bigane kalan, çözüm sürecinin karşısına, ırkçı bir anlayışla adeta duvar gibi dikilen bir Cumhuriyet Halk Partisi milletle barışamaz.
MHP yönetimi, Türkiye'nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiş, terörün varlığını adeta kendi varlığına endekslemiştir. Ancak terörün devamıyla var olabilen bir parti hiç kuşkusuz çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin çözüm, sürecine, terörün sona erdirilmesine karşı çıkmasının sebebi de budur. Bu muhalefet tarzının da Türkiye'ye hiçbir faydasının omadığı açıktır.
Terör meselesi, eski Türkiye'nin meselesidir. Şunu herkes bilmelidir ki, yeni Türkiye'de siyaset dışı araçlarla iş görme imkanı kalmamıştır. Çözümü, barışı reddeden, şiddet araçlarına prim veren bir siyasetin yeni Türkiye'de karşılık bulması mümkün değildir. Çünkü barışın çok güçlü bir toplumsal desteği vardır ve barış süreci topluma emanettir.
Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun hem siyasete hem de halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanına karşı, son derece nezaketsiz tavırları, eski Türkiye'nin bir alışkanlığıdır. Hukuk sistemi, bir avuç haşhaşinin şantajına mahkum bırakılamaz.
Kime çalıştığı, kimin çıkarları adına ülkesine ihanet ettiği artık belli olan Pensilvanya, hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk sistemi, Hasan Sabbah benzeri tehlikeli meczupların oyuncağı asla olamaz. Vatansever hakim ve savcılar, inanıyorum ki aralarındaki Haşhaşileri temizleyecek, hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri kaldıracaklardır.
Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nda bakıyorsunuz 3. derecede böyle bir farklı uygulama var. Bu ülkenin Başbakanını kalkıp twitlerle tahkir eden ve hakaretler eden yargının savcısına dava açmamak suretiyle güya kendisi orada farklı bir korumacılığın içerisine giren sorumlu değildir, sorumsuzdur. Bu kadar sorumsuz olan bir kişiden siz adalet bekleyebilir misiniz? İşte bunların hesabının sorulacağı günler de yakındır.
Sayın Davutoğlu bir emanetçi değildir. AK Parti bir tek adma partisi değildir. 2015 seçimlerinde yeni Anayasa yapabilecek çoğunluk hedef olmalı.
Her birinizden hellallik istiyorum. Hakkınızı helal ediyor musunuz? (Salonda hep bir ağızdan helal olsun sesleri yükseldi)
Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan kongre salonuna girmeden toplanan kalabalığa seslendi.

Haberin Devamı

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Haberin Devamı

*Şunu bilmenizi istiyorum bizi bu konuşmamız bir misyon değişikliği değil bir isim değişikliğidir ve asla bir veda değildir. bilesiniz ki bu da bir fatihdır, bir başlangıçtır, yeni bir milatdır.

Haberin Devamı

*Kardeşlerim, misyonumuzdan hiç bir zaman feragat etmdik, taviz vermedik biz 77 milyonu ayırt etmeksizin kucakladık. Edirne'den Hakkari'ye Sinop'tan Hatay'a hep birlikte inşallah devam edeceğiz. Asla taviz vermek yok.

Haberin Devamı

*Bu konuşmamız bir misyon değişikliği değildir. Sadece bir isim değişikliğidir ve asla bir veda değildir. Bilesiniz ki bu da bir fatihadır, bir başlangıçtır, yeni bir açılıştır, yeri bir milattır

*İnanıyorum ki bugünkü kongreden de katılımın tümünün de ittifakıyla Ahmet Davutoğlu kardeşim çıkacaktır ve süratle yarın cumhurbaşkanlığıyla ilgili yemin töreni, devir teslim töreninden sonra da kendilerine kabineyi kurma görevini vereceğiz ve cuma günü de büyük ihtimalle yeni kabine gerçekleşmiş olacaktır

*Erdoğan konuşmasında yeni kabinenin cuma günü kurulmuş olacağını da açıkladı.

**Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan salona girince, ilk olarak Ahmet Davutoğlu ve eşiyle selamlaştı...

AK Parti’nin 1. Olağanüstü Büyük Kongresi bugün Ankara’da yapılacak. Genel başkan ve başbakan sıfatıyla partililerin karşısına son kez çıkacak olan Erdoğan, “Yeni Türkiye” mesajlarıyla veda konuşması yapacak. Tek adayla yapılacak kongrede Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Ak Parti’nin ikinci genel başkanı seçilecek. Kongrenin ana sloganı, “Hep Birlikte Yeni Türkiye” olacak.