Gazete Vatan Logo

'Tetikçi baba' Irak'ta mı?

5 yıl önce öldürülmüştü

Üniversite öğrencisi Ahmet Yıldız, eşcinsel olduğu gerekçesiyle bundan 5 yıl önce babasının silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetmişti. Yıldız'ın ölümü nefret suçlarının sembolü haline gelmiş, hikayesi büyük ilgi gören "Zenne" isimli filme konu olmuştu. Yıldız öldürüldüğünde olay yerinde bulunan Ümmühan Darama da ayağından yaralanmış, Darama, Yıldız'ın ardından açılan davaya müdahil olmuştu.

Dava açılalı 5 yıl oldu, ancak bir arpa boyu yol alınamadı. Yıldız'ın babası Yahya Yıldız, hakkında kırmızı bülten çıkarılmasına ve bir dönem yeri tespit edilmesine rağmen yakalanamadı. Nefret suçlarına karşı mücadele eden KAOSGL ve LAMBDAİSTANBUL'un davaya müdahil olma talebi ise kabul edilmedi. Bugün Üsküdar Adliyesi'nde davanın 12. duruşması görülecek. Davanın seyrini avukat Fırat Söyle ile konuştuk.

"SANIK BULUNAMAZSA, DAVA SONA ERMİŞ OLACAK''

- Ahmet Yıldız davası 5. yılında ve bugün 12. duruşması görülecek. Nasıl ilerliyor hukuksal süreç?

Hukuksal gidişat korkunç derecede yavaş ilerliyor. Çünkü soruşturma safhasında belirlenen durumun dışına çıkılmış değil. Failin kim olduğu tespit edilmişti ve o dönem içerisinde nerede olduğu belliydi. Sanığın yakalanması için kırmızı bülten çıkarıldı. Bununla ilgli izinler verildi ve şuan bu uygulamada. Fakat şüphelinin ne zaman yakalanacağı belirsiz. Belki birkaç gün sonra yakalanacak, belki birkaç ay sonra, belki de belli bir süre sonra ölmüş olduğu bilgisi bize ulaşacak. Bu koşulda da dava sona ermiş olacak.

Babanın Irak'ta olduğu söyleniyor, bu bilgi doğru mu?
Polisin teknik takibi sonucu 2008-2009 döneminde babanın Irak'ta olduğu bilgisi gelmişti. Bugün 3-4 yıl geçmesine rağmen biz hale aynı yerdeyiz. Kırmızı bülten bu anlamda çok önemli. Bir yerden başka bir yere geçerken, İnterpol tarafından yakalanacak. Şu an hala Irak'ta mı, yoksa başka bir yere mi gitti, onu belirleyemiyoruz.

Önceki duruşmalarda baba ile aile arasında telefon görüşmelerinin takibe alınmasını talep etmiştik. Ancak bu şekilde babanın nerede olduğunu güncelleyebiliriz. Mahkeme 'özel hayatın gizliliği' nedeniyle bu talebimizi reddetti. Bu haklı bir gerekçe, fakat bu olayın aydınlatılması ve failin nerede olduğunun tespit edilebilmesi için yeni bir soruşturmaya gerek duyacağız. Yeni bir soruşturma olursa, bu olaydan bağımsız, farklı bir vaka olursa savcılık bu işlemi tekrar yapabilecek. Mahkemenin yapamadığını, başka bir konu üzerinden savcılık yapabilecektir.

TEHDİT EDİLDİĞİNİ ÖLEREK Mİ SOMUTLAŞTIRMALI?

- Ahmet Yıldız aldığı tehditleri savcılığa bildirmişti ancak korumaya yönelik herhangi bir tedbir alınmamıştı. Bu dava sürecine nasıl yansıdı?

Ahmet anne ve babasından aldığı tehditler nedeniyle Üsküdar Savcılığı'na başvurdu. Şöyle bir durum söz konusu oldu. Kimine göre Ahmet'in oturduğu sokak Üsküdar Adliyesi'nin sınırları içerisinde, kimine göre Ümraniye Adliyesi sınırları içerisinde yer alıyor. Böyle bir kargaşa söz konusu.

Üsküdar Adliyesi'ne yapılan şikayet 'yetkisizlik' ile Ümraniye Adliyesi'ne gönderiliyor. Ümraniye Adliyesi de olayı hiç ciddiye almaksızın, bu yapılan şikayeti takipsizlik ile sonuçlandırıyor. Ve bu takipsizlik bitmeden Ahmet Yıldız öldürülüyor. Yapılan şikayetin ciddiye alınması ve bununla ilgili dava açılması gerekiyor. 'Tehdit ediliyorum' diyen birisi bunu nasıl somutlar? Öldürülmesi ile somutlaştırılacak. Maalesef öyle oldu. Ahmet Yıldız'ın ölümüyle aldığı tehditler ciddiye binmiş olmuş.

BU CİNAYETLER KİMİN KARARI?

- Kamuoyunda çokça yer aldı ve konuşuldu bu dava. Hatta Ahmet Yıldız'ın hayat hikayesi bir filme bile konu oldu. Sizce bu tarz davalar yeterince anlaşıldı mı? Yakın tarihte benzeri bir olay olarak karşımıza R.Ç. cinayeti çıkıyor. Bu davalar nefret cinayeti midir, yoksa adli bir vaka mıdır?

Bu tür davalar tam olarak nefret suçu değil. Aynı zamanda namus saiki de var. Yani ailelerin kafasında 'Bizim çocuğumuz nasıl olur da kendi cinsiyle birşeyler yaşar?' düşüncesi ve sonucundaki eylem homofobi tabanlı bir nefret suçu.

Ahmet Yıldız davasının medyaya ilk kez yansıması İngiliz bir gazetenin 'Türkiye'de eşcinsel namus cinayeti' manşetini atmasıyla oldu. Tamamen böyle bir durum. Namus saiki ile işlenmiş bir cinayet, ayrıca çocuğunun eşcinsel olmasını kabul etmeyen, eşcinsellerden nefret eden ve namusunu temizleme ihtiyacı hisseden insanlarla karşı karşıyayız. Bu babanın kendi kararı mı, ya da filmde dikkatlerin çekildiği gibi annenin azmettirmesi veya aile meclisi kararı mı aslında muamma olan bu.

Burada yargılanması gereken failler sadece baba değil, baba muhtemelen tetikçi. R.Ç. davasında baba ve 2 amca şu an tutuklu durumda. Baba o olayı tek başına değil, yanındaki 2 kardeşi ile gerçekleştirdi. Yani cinayeti baba tek başına işlemiş olabilir ama fikirsel arka planında amcalar ve ailenin ortak kararı var.

''HOMOFOBİ BELLİ BİR YÖREYE, BELLİ BİR ETNİK YAPIYA AİT DEĞİL''

-Ahmet Yıldız'ın kız kardeşinin ağabeyinin cenazesine sahip çıkmak istediğine dair haberler çıkmıştı.
Bunun doğruluk payı yok. Ahmet Yıldız kimsesizler mezarlığına gömüldü.


- Sizin bu davaya müdahil oluş süreciniz nasıl başladı?
Ahmet Yıldız olayında seken kurşunlarla ayağından yaralanan ve davaya müdahil olan Ümmühan Darama'nın avukatıyım. Bugünkü duruşmada yine müdahillik taleplerimiz olacak. Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği'nin bir müdahillik talebi olacak. Önceki duruşmalarda Kaos GL ve Lambadaİstanbul'un müdahillik talepleri mahkeme tarafından reddedildi. Bu açıdan mahkemenin ne karar vereceğini bilmiyoruz. Mahkeme heyetinin başkanlığını yapan hakim, bu davanın sıradan bir cinayet davası olduğunu söylemişti.

-Bu tür cinayetler veya yaşanan olaylarda sınıfsal bir genelleme yapabilir miyiz? Eşcinsel cinayetlerinin ve homofobinin belli bir yöreye veya gruba indirgenebilmesi mümkün mü?

R.Ç. cinayeti Diyarbakır'da yaşandı. Ahmet Yıldız Kürt kökenli bir ailenin çocuğu olarak İstanbul'da öldürüldü. Fakat bunun dışında birçok trans cinayeti işleniyor. Örneğin, İzmir'de Azra adlı bir travestinin öldürülüşü, Baki Koşar cinayeti. Koşar'ı öldüren kişi Kürt kökenli veya doğuda yaşayan biri değildi. Homofobi belli bir yöreye, belli bir etnik yapıya ait değil. Dünyanın farklı bölgelerinde de bu tarz olaylar yaşanıyor. (Gazeteport)

Haberin Devamı