Gazete Vatan Logo

'Ona ilk görüşte aşık oldum'

Sean Conner'nin eşi Micheline: "Sean ile golf şampiyonasında tanıştık. Ayrılırken, "Evliliğin nasıl gidiyor' diye sordu. "Karaya oturduk' dedim. Bana "Ben karımı seviyorum" dedi. Aylar sonra ise haber gönderdi: "Benimle evlenir misin?"

Sean Connery'nin eşi, tanıdıkça ve dinledikçe insanı çok etkileyen bir kadın. Cıvıl cıvıl, bıcır bıcır konuşurken, akıllı ve içten bir zevcenin dünyanın en ünlü veya seksi erkeğini otuz beş yıl nasıl mutlu edebildiğine tanık oluyorsunuz.

Micheline Connery Nice'te doğmuş, ama Fransızlar'ın kabalığına alışamadığı için uzun yıllar Tunus'ta yaşamış. Kendisini Kuzey Afrikalı addediyor. Ama iki evliliğini de Fransızlarla yapmış.

İri, yeşil gözleri parlıyor Sean'la nasıl tanıştığını anlatırken: "Fas'ta dört günlük bir golf turnuvasında karşılaştık Sean'la. O erkekler arasında, ben ise kadınlar arasında şampiyon olmuştuk. Tabii, daha ilk gün ona aşık oldum. O dört gün, gündüzleri golf oynuyor... (burada gözünü kırpıyor) akşamları başka güzel şeyler yapıyorduk. Ayrılırken evliliğimin nasıl gittiğini sordu. Ben de: "Karaya oturduk" dedim. O: "Ben karımı seviyorum" dedi. Ben de bu işin bittiğine karar verdim. Çünkü evli erkeklerin yaşamını bozan kadınlardan nefret ederim. Ama kısa bir süre sonra beni arayınca: "Bir daha beni kesinlikle arama" dedim ve telefonu kapattım. İki üç ay sonra ortak bir dostumuz aradı ve Sean'nın eşinden ayrılmak üzere olduğunu ve benden telefon beklediğini söyledi. Aradım ve İspanya'da buluştuk. Hep beni düşündüğünü söyleyince ben dayanamayıp: "Ben sana ilk günden beri aşığım" dedim ve işte böyle başladı birlikteliğimiz. Üç yıl birlikte yaşadık ve sokaktan geçen iki şahit huzurunda evlendik.

Dört benim, bir onun...
O minnacık vücuttan üç erkek bir kız çocuğun nasıl çıktığını anlamak güç. Micheline en ufak oğluma kendi adını verdi; şimdi New York Sothebysnin başında. Geçenlerde 150 milyon dolara bir Picasso sattı. ??? Sean'nun ilk evliliğinden olan oğlu ise aktör.

Onu soru yağmuruna tutmaya başlarken: "Kimbilir kaç kadın sizin yerinizde olmak ister" dedim.

Yanıt: Elbette biliyorum. Onunla birlikte mutluyuz. Daha ilk gün: "Gel bir deneyelim. Ne zaman gitmek istersen kapı açık. Beni de asla durdurma... Ben çok kaderciyimdir. Yani oryantal tarafım ağır basar. Biri bana göreyse bana göredir, değilse değildir, bu kadar. Sanırım bu tavrım onu da mutlu etti."

İskolar aniden çok hüzünlenirler... Böyle zamanlarda: "Bana dokunma" der. Ben de birgün dayanamadım: "Benimle mutsuz olman için hiçbir neden yok. Ben kavga, tartışma hiç sevmem; ilk kavgada giderim, ona göre..." dedim.

Aslan burcu ama yükseleninin akrep olduğunu söylerken kahkaha atıyor: "Bu işlerden anlayanlar benim Mussolini ile Napolyon'la aynı kişiliklere sahip olduğumuzu söylerler."

Micheline'e Sean'la birlikte film setlerine gidip gitmediğini soruyorum. "Hayır" diyor, ilk zamanlarda kendi kendine olmak isterdi. Ben zaten onunla tanışmadan önce sadece bir filmini seyretmiştim. Yani onun bir fanatiği değildim. Meselâ hiç anlamadığım bir şey, artistlerden niçin imzalı fotoğraf istenmesidir... Sean'u en sinirlendiren şeylerden biridir bunlar... Sean'nun çalışırken hiç sinirli olmadığını söyleyen Micheline: "Meselâ Catherine Zeta Jones'la Malezya'da çektiği filmde gergindi. Çünkü hava dayanılmayacak kadar sıcaktı. Geceleri hiç uyuyamıyordu.

Bahamalarda yaşam...
Ama bunlar işini etkilemedi; çünkü o tam bir profesyoneldir. Sean çok sade ve çok doğal bir adamdır. Meselâ People dergisi onu dünyanın en çekici erkeği seçtiği zaman hiç aldırmadı ve: " Eğer ben kamyon kullanan bir şoför olsaydım beni bu halimle seçerler miydi? " deyip omuz silkti. " Bence Sean'u çekici kılan da bu. Onunla çok gurur duyuyorum...

Micheline bir sanatçı olmanın mutluluğunu yaşıyor. Londra, New York, belki de başka yerlerde de evleri var. Ama onlar Bahama adalarında yaşamaktan çok mutlular... Deniz, golf, istedikleri sükûneti orada bulmuşlar .Eserlerini topladığı kitabını bana verirken, Sean'a imzalattığı bir C.D'yi de içine koyuyar.

Önce nezaketen sayfaları çeviriyorum, ama her sayfada değişik resimler var. Son derece hoş, anlamı olan resimler... Atölyesinde torunlarıyla birlikte oynarken hep birlikte boya tenekelerine ayaklarını sokuyorlarmış: "Önce şaka diye başladık. Sonra kırmızı boyaya batırdığımız ayaklarımızla yerlere hoş şekiller yaptık." diyen Michelline, boşanmanın çocuklarına kötü etki yapmaması için onlara her gün mektup yazarmış: "İlk zamanlarda babalarından ayrıldığım için üzüldüler." Onalar; "Siz de mutsuz olunca derhal ayrılın. Huzursuz bir evde yaşamaktan daha kötü bir şey olamaz.

Çocuklar sevildiklerini bildikten ve mutlu bir ortamda yaşarlarsa boşanmanın bir facia olmadığını anlıyorlar. Şimdi hepsi baha hak veriyor. Torunlarıma bile aynı nasihatları tekrarlıyorum."

Haberin Devamı