Gazete Vatan Logo
Magazin ‘Hayalimi gerçekleştirdim sadece tiyatro ile geçiniyorum’

‘Hayalimi gerçekleştirdim sadece tiyatro ile geçiniyorum’

Sermet Yeşil, bu sezon 5 tiyatro oyununda birden oynayarak aslında bir bakıma birçok oyuncunun hayalini gerçekleştiriyor. Her biri birbirinden yoğun duyguları içinde barındıran oyunlarda Yeşil de aynı zorluk ve farklı hisler ile bir karakterden çıkıp diğerine giriyor. Yeşil ile bu sezonun oyunculuğuna dair neleri değiştirdiğini konuştuk.

Bu sezon 5 ayrı oyun oynuyorsunuz ve hepsi birbirinden farklı jargonlarda... Bu gücü nasıl buluyorsunuz?

2 oyunu Eskişehir’de Şehir Tiyatrolarında oynuyorum, 3 oyunu da İstanbul’da. Eskişehir’de Lüküs Hayat ve Özgürlüğün Bedeli oyunlarını oynuyorum. İstanbul’da ise Savaş, Aç Köpekler ve Teklif’i… Yorucu oluyor haliyle ama benim mesleğim bu. Yoğun oluyor ama insan bu yaşta bunları kaldırabiliyor.

Bir oyundan diğerine geçerken ruh halinin değişmesi nasıl oluyor?

Sorun yaratıyor ister istemez. Zaten hepsini aynı hafta içinde oynamıyorum. Haftalara böldüm… Bazen kanallar birbirine girebiliyor ama oyundayken olmuyor o. Çok klişe bir şey ama sahne gerçekliğini yaşıyorum. Orada Sermet’i de görmüyorum. Bir yandan iyi bir şey bu. 38 yaşındayım ve şimdiye kadar böyle bir randımanım olmamıştı. Bu kadar sık tiyatro sahnesinde olduğum bir dönem de olmamıştı.

Haberin Devamı

‘SAVAŞ’DA GERÇEKTEN BAKIYORUM AMA GÖRMÜYORUM’

Bir oyuncunun konservatuara başladığı zaman hayali tiyatro sahnesinde birden çok oyun yapmak değil midir?

Evet, öyle. Okula girdiğimde de aynı şeyi düşünüyordum. Mümkünse tiyatrodan geçinmek istiyordum. Çünkü İstanbul koşullarında özel tiyatro yaparak geçinmek zor. Standartlarını ona göre belirlemen gerek. Mesleki olarak para kazandıran kısım ise tabii ki kamera. 20 yıl uğraştım bunun için ve iki yıldır sadece tiyatro ile yaşayabiliyorum. Konservatuar hayalimi şimdi gerçekleştirebiliyorum. Birden fazla tiyatro ile çalışıyorum.

Savaş oyununda kör bir babayı canlandırıyorsunuz. Bir noktadan sonra seyirciyi kesinlikle görmüyorsunuz hissine varıyoruz…

Çok klasiktir, bakıyorum ama görmüyorum. Oyunu çalışmamız bir buçuk ay kadar sürdü. O süreçte fark ettim. Oyuncu arkadaşımın gözüne bakmadığım için onun nasıl oynadığını hâlâ bilmiyorum. Tilbe Saran nasıl tepki veriyor bilmiyorum, sadece replikleri duyuyorum. Sahnede partnerinin ne yaptığını bilmeden oynamak zor. Partnerimin ne yaptığını göremediğim için gözlerim değil ellerim yardımcı oluyor.

Haberin Devamı

Savaş oyunu İtalyan sahnede olsa seyirci sanki bu kadar çok etkilenmezmiş gibi geliyor bana…

Aynen öyle. Dört tarafı seyirci ile çevrili bir orta alanda oynuyoruz. O dramı ancak o şekilde seyirci ile paylaşabiliriz diye düşünüyorum.

‘OYNADIĞIM KARAKTERLERLE DÜZELİYORUM’

Şehirde daha çok oyun oynamak ve yazı yazmak için size neler ilham veriyor?

Hayatın ta kendisi. Gün be gün memlekette yaşadığım her şey benim daha çok anlatmam ve çalışmam gerektiğini vurguluyor. Sanattan başka kaybedecek hiçbir şeyim yok. Ben oyun oynadıkça bir şeyler değişmeyecek belki ama soru sormaya yöneleceğiz birbirimize. Her işte kendime sorular soruyorum. Sonuçta o karakterleri ben oynuyorum ve ben de onlarla beraber düzeliyorum. Böylece seyirciyi de etkilediğimi düşünüyorum. Bu sadece his.

Haberin Devamı

Kosmos filmi sizin için mesleki anlamda bir kırılma yarattı mı?

Reha Erdem ile çalıştığımızda 2009’du ve 10 yıldır meslekteydim. Ama hep tiyatro sahnesindeydim. Kosmos’un artıları çok yüksekti. Benim için de kamera oyunculuğu açısından büyük bir artı oldu. 47 gün Kars’ta çekim yapıldı. Yıllarca öğrenemeyeceğim tekniği Reha abiden, orada öğrendim.

Yeni bir oyuncuya oyunculuğa dair vereceğiniz öğüt nedir?

Gerçekten bir ışık yoksa o yeni oyuncuya da söylemek gerek. Heves gerçekten bir yere kadar. Ya doğuştan oyunculuk yeteneğiniz olmalı ya da çok çalışmanız gerekir.

‘SEYİRCİNİN KAFASI KARIŞABİLİYOR’

Tek başınıza oynadığınız Aç Köpekler ise uçları daha sivri bir oyun. Bu oyunu seçmedeki amaç neydi?

Oyunun içindeki tüm kültürel kimlikleri bir kenara bırakırsak eğer bana insan hikayesi olarak geçiyor bu oyun. Diyarbakır’dan İstanbul’a göçmüş iki kardeş ve yaşanan kültür sorunları... Bu göç Diyarbakır yerine başka bir şehir de olabilirdi. Metropolde yaşayan insanın sıkıntısını anlatmaya çalışıyoruz. Aidiyet probleminin altını çiziyoruz. Kültürel kimlik olarak herkes buraya bir şey getiriyor. Hepimiz üst üste alt alta sıkışık odalarımızda yaşıyoruz ama birbirimiz ile etkileşimde bile değiliz. Aç Köpekler bunun üzerine yoğunlaşıyor. Metropolde kalabalık mekanlarda buluşuyoruz. Şehrin varoş bölgelerinde ise yaşayanlar daha stabil olabiliyor. Şehrin merkezlerinde, bu bölgelerde yaşayanlar karşılaştığında bir tehdit oluşturabiliyor. Benim metinden anladığım buydu. Seyircinin ise kafası karışabiliyor bu oyuna dair. Ana dilini unutan bir adam olarak görülebiliyor. Ama oyunun sonlarına doğru metni daha çok çözmeye başlıyorlar. Şu ana kadar 12 oyun oynadım. İstanbul’da bir oyun 45 kere oynanması gerekiyor ki gerçekten hedefine ulaşabilsin. Aç Köpekler için birinci dönemi daha bitiremedim. Dersime çalışıyorum ve seyircinin nabzını yoklamaya çalışıyorum. Yaptığım işi küçümsemiyorum ama bu oyunun daha yolun başında olduğunu düşünüyorum.

Haberin Devamı

‘METROPOLDE YALNIZSIN VE DUYMAMAK ZORUNDASIN’

Teklif oyunu da devam ediyor…

O da metropol hikayesi ve Harbiye’de büyük bir evin odalarında geçiyor. Seyirciler oyuncuları mekan içinde takip edebiliyor. Seyirci ile çok sıcak bir ilişki kuruyoruz. Sadece 20 kişi izleyebiliyor. Alt orta sınıftan bir sevgili çiftin evde yaşadıkları bir saati anlatıyoruz. Komşuluk ilişkileri ve şiddetin hemen yanımızda olabileceğini gösteriyoruz. Oyun bittikten sonra seyirci ile mutlaka çay içip sohbet etmeye çalışıyoruz. Oyunun finali biraz sürprizli. Şiddete nerede müdahale etmemiz gerektiğini gösteriyoruz.

Sahnelerin seyirci ile iç içe olması izleyiciyi hâlâ ürküten bir şey mi?

Bazen çekinebiliyorlar. Teklif’te ise başka seçenekleri yok. Evde oynandığı için oturma alanı da yok. Yorulduysan sadece evdeki koltuklara oturabiliyorsun. Her oyunda farklı tepkiler alabiliyoruz. Yan komşudan gelen sesler üzerine kurulu bir hikayemiz var. Bir oyunda seyircilerden birkaçı oyundan çıkıp yan komşunun zilini çaldı. Gerçekten orada bir kavga olup olmadığını merak ettiler. Seyirciye bir hayaletmiş gibi davranıyoruz. Onlarla bir ilişki kurmuyoruz. Seyirci de orada yaşanan şiddete bir bakıma seyirci kalıyor. Oyunda zaten böyle çıktı. Yan komşuda aylarca süren bir şiddet vardı. Uzun süre sessiz kaldık ve sonrasında polis çağırmak zorunda kaldık. Ben bunu Eskişehir’de yaşasaydım ilk duyduğum an hemen kapıyı çalardım. Metropolde ise yalnızsınız ve ne olursa olsun duymamak zorundasınız.