Gazete Vatan Logo
Magazin 'Atak ve iş bitirici bir kadın'

'Atak ve iş bitirici bir kadın'

Orhan Pamuk ile sevgilisi Desai'yi görüntüleyen Sinan Göksel konuştu

Nobel Ödüllü Yazar Orhan Pamuk'un Hint yazar sevgilisi Kiran Desai ile Hindistan'ın turizm cenneti Goa'daki Calangute Beach'te geçirdikleri romantik tatilin fotoğraflarının yayınlanması, gerek magazin gerekse edebiyat mecrasının en çok konuştuğu olaylarda ilk sıraya yerleşti. Fotoğrafların yayınlanmasının ardından yüzlerce alıntı, binlerce yorum yapıldı. Ayrıca Pamuk'la sevgilisini görüntüleyen ve bir süredir Goa'da yaşayan Sinan Göksel de ilgi odağı oldu. Peki kimdi Sinan Göksel? Bir paparazzi mi, yoksa bir gezgin mi?

Sinan Göksel, Muazzez İlmiye Çığ'dan, Mihri Belli'ye, Ece Temelkuran'dan, Orhan Gencebay'a kadar pek çok portre çekmiş bir fotoğraf sanatçısı. Bugüne dek 6 sergi açmış. LeMan ve yeniHarman Dergisi'nde çalışmış ve kolajları yayınlanmış.

Sinan Göksel'le, hem kendi hayatını, hem Goa'yı, hem de son günlerde en çok konuşulan konu olan Orhan Pamuk-Kiran Desai fotoğraflarının hikâyesini konuştuk. Konuşmamız yer yer telefonla, elektrik kesintisinin olmadığı zamanlarda da internet üzerinden oldu.

Pamuk'un fotoğraflarını çekmek hayatınızı etkiledi mi?

Dört aydır burada bir tek Türk gördüm, o da Orhan Pamuk çıktı ve fotoğrafını çektim. Bu da Türkiye'de büyük bir olay olmuş. Goa'dan internet üzerinden takip edebiliyorum gelişmeleri. Çok da sağlıklı olmuyor. Çünkü burada sık sık elektrikler kesiliyor. Cep telefonu da yok. Bir sürü yorum yapılmış ve çok konuşulmuş. Herkes bana ulaşmaya çalışıyormuş. Haberleri geliyor. Hayatım Orhan Pamuk öncesi ve sonrası oldu. Bir gün bir fotoğraf çektim ve sanki hayatım değişti. Buraya geldiğim ilk günlerde de hayatımın Hindistan öncesi ve sonrası değişeceğini düşünüyordum. Şimdi buna bir de Pamuk fotoğrafları eklendi.

Ne tür tepkiler geliyor?

Burası ilginç bir yer. Yabancı haber ajanslarının çalışanları da buralarda takılıyor. Reuters'in bir elemanı ile muhabbet ettik Pamuk hakkında. Onlar da çok şaşırdılar fotoğraflara tabii. Kendileri de onu görüntülemek istedi. Hatta bana, "Beraber buluşup aynı yere bir daha gidelim. Belki yine görüntüleriz" teklifinde bulundu ama önemsemedim.

Goa maceranız nasıl başladı? İstanbul Nişantaşı'ndaki bir evden, Goa'ya yerleşmeye karar vermek kolay olmasa gerek.
Uzun zamandır Goa'ya gitmeyi düşünüyordum zaten. Daha önceden giden arkadaşlarım vardı. Goa gezginlerinin notlarını okumuştum. Ayrıca burada 10 yıldır yaşayan Viyanalı arkadaşlarım vardı. Çok çekici geliyordu Goa bana... Nişantaşı'ndaki evimi ve atölyeyi olduğu gibi bir arkadaşıma bıraktım. Önce Bodrum Gümüşlük'e taşındım. Kendime bir yol çizdim. Hayatımı, yazları Gümüşlük, kışları Goada yaşayacak biçimde düzenledim. Geçen Aralık ayında Hollandalı sevgilimle beraber Goa'ya geldik. Bu dönem Goa'nın en güzel zamanı. Mayıs ortalarında muson yağmurları başlayacak. Musonda aralıklız yağmur ve güçlü rüzgarlar oluyor sürekli. O zaman da Gümüşlük'e döneceğim.

Zorlanmadınız mı hiç Goa'da bir yaşam kurmaya?

Arkadaşlarımın yardımları sayesinde kısa sürede adapte oldum buraya. Nerede ne yenir, nereye gidilir? Neresi buzu temiz sudan yapıyor? Nerenin balığı güzel? Hangi taksi şoförü bilgili? Bu detaylar çok önemliydi ve hemen çözdük burayı. 15 günde devreye girdim ve güzel yaşam başladı. Artık selam verdiğim bakkalım ve Hintli arkadaşlarım var ve hepsi çok renkli. Bu duruma uçuyorum zaten.

Goa'da neyle uğraşıyorsunuz?

Tuttuğum evi ofis olarak düzenledim. Onar günlük seyahatler halinde Hindistan'ı dolaşıp fotoğraf ve video çekiyorum. Şimdi projelerim üzerinde çalışıyorum. Pablo Neruda'nın, "Yavaş yavaş ölür, seyahat etmeyenler" dizelerinden yola çıkarak "yürümek"le ilgili fotoğraf ve videodan oluşan bir projem var. Bunların üzerine çalışıyorum.

Goa'da hayat nasıl?

Burada herşey yavaş. Hiçbir şey için aceleye gerek yok. Turistik bir yer aslında ve Hindistan'la pek alakası yok. Başka bir yer. 400 yıl Portekiz sömürüsü altında yaşamış. Her yer Portekiz mimarisi. Halkın büyük kısmı, Hindular'dan sonra Katolik. 1975 yıllarında Erdek, Alaçatı, Akçay gibi yerleri düşünün. İşte aynı o tarihlerden kalma bir yer burası. Hindistan'da ve Goa'da tek sevdiğim olay kimsenin kimsenin derdinde olmaması. Çünkü burada herkes bir acaip. "Tipini şey ettiğimin" diye bir küfür duyamazsın burada. İstersen tornavidaya inan, sana saygı duyarlar. Bu durum çok güzel. 4 aydır buradayım. Bir münakaşaya dahi rastlamadım.

Pahalı bir yer mi?

Emekli maaşım burada beni çok rahat yaşatıyor ama aynı parayla Gümüşlük'te ay sonunu getiremiyorum.

Bir günde ne kadar harcıyorsunuz?

Emekli maaşım 750 Lira. Burası için çok bile. Para bile biriktiriyorum burada. Çok avantaj var. Bir kere iklim çok müsait. Dışarıda bile uyursun. Ben günlük harcamamı 20 Lira'ya göre ayarladım bizim parayla. Tabii harcayamıyorum bile. Burada geçerli para birimi Rupi.100 Rupi 5 Lira ediyor. En çok harcamam su parası. O da 15 Rupi. Çok güzel balıklar var. İki kişi içkili, balıklı masa kuruyorsun. 500 Rupi yani 20 Lira tutuyor ama şahane balık yiyorsun, içiyorsun. Gümüşlük'te o paraya bir restaurantta gazoz vermezler sana.

Goa, 1968'ten bu yana hippi'lerin kabesi olmuş.

Artık öyle değil. Burası turistik bir kimliğe bürününce hippi'ler Goa'nın dışındaki Gokarna Bölgesi'ne taşınmışlar. Gokarna, güneyde ve çok güzel. Bütün ‘68 kuşağı hippi'leri orada. Çocukları var, işleri, güçleri var. Çoğu da memleketten gelen emekli maaşlarıyla yaşıyorlar. Görüntüleri süper. O günleri getirin gözünüzün önüne; hiçbir şey değişmemiş. Yine kumsalda ateş ve gitarlar...

Bölgenin nüfus yapısı nasıl?

Şu anda Rus ve İsrail nufus ağırlıklı bir yer. Benim Goa'yı seçmekteki amacım, çok merkezi oluşu. Yoksa bana göre bir yer değil. Ama bir şeye ihtiyacın oluyor, anında sorunu çözüyorsun. Geçenlerde flash kartımı kaybettim. Gittim bir bakkaldan 4 GB'lik kart alabildim. Türkiye'yle karşılaştırırsam Çorum Seydimçakallı'da flash kart bulmak gibi bir şey oluyor.

Nerede kalıyorsunuz?

Burada kaldığımız pansiyon çok enteresan. Ev sahibi Rosy, 4 yıl İzmir'de çalışmış, 4 yıl da Ayvalık'ta. Türkçe biliyor. Bizim yemeklerimizi biliyor. Çok rahatım, bana biber dolma bile yapıyor. Sabah kahvaltısı benim için çok önemlidir, tam istediğim gibi hazırlıyor. Seneye de buradaki odam hazır. Bu hizmet karşılığında günlük 250 rupi verıyorum. Bu parayı peşin olarak sezon başında verirsen 150 Rupi'ye kadar inersin. Bir de burada sınıf farkı diye birşey yok. Burada herkesin karnı doyar. Zenginsin diye kimse sana ayrıcalık tanımaz ama zengine kinle de bakmaz. Burada yaşayan çok zengin Avrupalı insanlar var. Ne korumaları var, ne de bir önlemleri var. Komşum İsviçreli. Büyük bir villada kalıyor. Benim balkonumdan onun bahçesini görüyorum ve onun bahçesinin öteki tarafındaki komşusu boş plastik şişeleri toplayan fakir bir ailenin evi. Kadın-erkek ilişkilerinde ise tam bir medeniyet, adap, terbiye var. Kimse kimseye bakmıyor. Ayrıca her yer meyve dolu. Buraya 76 kilo geldim. Hergün tıka basa yemek yiyorum. Şimdi 72 kiloyum. 4 ayda nasıl oldu; anlamadım ama kilo vermek isteyenlere duyurulur.

Orhan Pamuk yakın çevresinde çok tutumlu oluşuyla tanınır. Tatil için Goa'yı tercih etmesinin nedeni biraz da ekonomik oluşu olabilir mi?

Kesinlikle "evet" diyebilirim. Çünkü ben burada hep pinti insanlarla tanıştım. Hatta benim Hollandalı sevgilim de pintinin biri. O çok mutlu oluyor buranın ucuz oluşuna.

Pintiler cennetindesiniz yani...

Evet. Gerçekten güzel bir tespit. Goa pintiler için tam bir cennet. Sevgilimden biliyorum. Burada muz 2 Rupi. Bizdeki karşılığı 0.5 Kuruş gibi bir şey. Muz alırken bile pazarlık yapabiliyor. "Ülkende bu fiyat mı?" diyorum. "O başka, bu başka diye" net bir pinti cevabı alıyorum. Taksi bedava denecek kadar ucuz. Taksiyle, yemekle, içecekle herkes bir pazarlık halinde.

'4 kare fotoğraf çektim, sonra Orhan Pamuk dedim, durdu, Türk müsün? dedi'

Pamuk burada günlerini nasıl geçiriyordu?

Goa'da herkes aynı hayatı yaşar. Fazla bir fark göremezsiniz. Orhan Pamuk için de geçerliydi herhalde bu. Tamamen doğal, sade ve yavaş bir hayat... Öyle gece hayatı, diskolar yok. Herkes yemek yediği yerde kalıyor.

Gelelim şu sizin Orhan Pamuk fotoğraflarının hikayesine...

Burada hergün fotoğraf malzemelerimi donanıp fotoğrafa çıkıyorum, çalışıyorum. Geçen hafta yine öyle bir gündü. Yürümeye başlamıştım. Akşam üzeri saatleriydi. Karşıdan birileri geliyordu. Tanıdık gibi geldi. Aa! Bir baktım Orhan Pamuk. Onları tanıyınca kendimi kumsala doğru yönlendirdim. Beni görüp konsantrasyonlarının bozulmasını istemedim. Makinemi çıkarttım ve onları rahatsız etmeden 4 kare fotoğraflarını çektim. Zaten Orhan Pamuk'un kulağında tıkaç vardı. Ben onu da gördüm. Bir de dalga sesi çok kuvvetliydi. Denklanşör sesini duymaları imkansızdı.

Yazarın yürüyüş yaptığı Calangute Beach nasıl bir yer?

Boydan boya yürü, terleyince denize gir. Ritüeli bu. Pamuk ve Desai de böyle yaptı. Burası çok uzun bir plaj. Goa'nın en uzun plajı ve hergün coğrafyası değişen bir yer. Deniz çok tehlikeli. 15 metrede adam boğulabiliyor. Bir gün bakıyorsun, sahilde basamaklar oluşmuş. Bir gün bakıyorsun, sahil sırf yosun olmuş. Ertesi gün de pırıl pırıl bır kumsalda plaj boyunca bütün hizmetler ayağına geliyor. Meyva satan Hintli kadınlar, hatta kuyumcular bile var. Ellerinde çantalarıyla her türlü el ayak masajı yapanları görebiliyorsun. Evden çık, plaja git. Çarşıda ne varsa, plajda var.

Pamuk'u ilk gördüğünüz an şaşkınlık olmadı mı?

Zaten istim üzerindeydim. Bir ay kadar önce Goa'nın başkenti Panjim'de "Kırmızı" adlı bir enstalasyon sergisi düzenlenmişti. Pamuk da etkinliğe, "Benim Adım Kırmızı" romanıyla katılmıştı. Yerel gazeteler yazmıştı. Ama plajda ona rastlayacağımı tahmin edememiştim. Karşımdaydı ve aynı hizadaydık. Fotoğraflarını çektikten sonra, aynı hizaya gelince, "Orhan Pamuk" dedim. Kiran Desai yürümeye devam ederken, Orhan Pamuk durdu, bana baktı. "Türk müsünüz?" dedi. "Evet" dedim. Sonra el sıkıştık ve birbirimize iyi günler diledik.

Yaptığınız işi paparazzilik olarak nitelendirenler oldu.

Benim öyle bir durumum yok. Gerçek bir paparazzi olsaydı, o fotoğraflardan yüzlerce çekerdi. Ben sadece 4 kare çektim ve uzaktan seyrettim onları. Gayet mutlu ve huzurluydular. Birbirlerine çok yakışan iki insan... Onları görünce ben mutlu oldum, imrendim vallahi.

Pamuk'la daha önce İstanbul'da karşılaşmış mıydınız?

Evet. Çok karşılaşmıştım aslında. Ahmet Altan'la birlikte görüyordum Nişantaşı'nda akşam üzerleri...

Hiç Pamuk kitabı okudunuz mu?

Pek kitap okuyan biri değilim ama buraya gelirken "Masumiyet"i almıştım ama onu da Türkiye'de unutmuşum. "Benim Adım Kırmızı"ya başlamıştım. O da yarım duruyor. Artık Gümüşlük'e dönünce okuyacağım onları.

'Desai, her an atağa hazır bir durumda'

Fotoğraflarının Habertürk Gazetesi'nde yayınlanmasının ardından vücut dili uzmanları çeşitli yorumlar yaptı. Görsellikle uğraşayan biri olarak sizin yorumunuz neler Pamuk ve Desai için?

Desai'ye bakacak olursak, ben onların yanına gittiğimde, "Orhan Pamuk" dediğimde, yazar durdu ama Desai temposunu bozmadan yürümeye devam etti. Onun kulağında tıkaç olduğunu göremedim ama bir süre sonra ileride denize girdiler. Gözlemime gelince, Desai'nin elbette sağlam bir duruşu olacak. Nobel'e aday bir kadın ve Nobel Ödülü sahibi sevgilisi var. Kendinden emin bir kadın ama sözünü dinleten bir kadın benim gördüğüm.

Kimileri, "Desai, mutsuz, keyifsiz. Pamuk'un göbeğindeki çıkıntı rahatlığını gösteriyor" dediler.

Asla denemez bence. Kadının yapısı böyle bence. Atak ve iş bitirici bir kadın. Gözlemlediğim kadarıyla büyük bir ihtimalle Orhan Pamuk'un en büyük destekleyicisi. O yürüyüşünün ardında, bilinçaltında, "Bu adam, benim adamım ve onunla üretmeliyim. Onu mutlu etmeliyim" düşüncesi olabilir. Tabii, gençliğinin de verdiği enerjiyle her an atağa hazır durumda.

Ya Orhan Pamuk, o rahat mıydı?

Fotoğraftaki gibi oldukça rahattı. Bence bütün işleri bence sevgilisi yürütüyor ve sanki Pamuk'u o organize ediyordu. Bu ilişkide bence Orhan Pamuk, hata varsa düzeltir. Gerisini sevgilisi halleder. Aşk da böyle bir şey değil mi? Sevelim sevilelim.

Kutlu Esendemir / Gazete Habertürk

Haberin Devamı