Gazete Vatan Logo

"Acı tatlı ne varsa hazinemdir..."

Geçen hafta dostları Duygu Asena için toplanmıştı. Kameraların, flaşların girmediği, sadece hamsi tavaların, fasulye turşularının, Nâzım'ın dizelerinin ve birkaç kadeh şarabın tanık olduğu bu Pafuli gecesindeki bir avuç insan birbirinin dostuydu. Ama aslında hepsi "onun" dostuydu. Sezen Aksu'nun o gece söylediği son bestesindeki gibi geçmişte acı tatlı ne varsa Duygu'nun hazinesiydi...

Çok esaslı geceydi doğrusu.. Esaslı dememin asıl nedeni, kahkahayla hüzünün, geçmişle geleceğin böylesine pervasızca ortaya savrulmasına pek az tanık olduğumdandı. Kuruçeşme'nin çok özel mekânlarından biri olan Pafuli'nin merdivenlerini tırmanırken yine en geç kalanlardan biri olduğumu tahmin ederek kendime lanet okuyordum. Tahminimde yanılmadığımı içeri girince gördüm. Bu konuda beni geçen tek kişi vardı: Sezen Aksu... Allahtan henüz o gelmemişti ama yine de yirmiyi aşkın dost yüz, dört köşe sıralanmış geniş bir masa ordusunun çevresinde toplanmışlardı. Kahkahalar atılmaya, kadehler kalkmaya çoktan başlamıştı. Duygu bir köşede gülümseyen gözlerle oturuyor, sessizce çevresini seyrediyordu. Hemen yanıbaşındaki Yılmaz Erdoğan, sonradan duyduğuma göre "Hâlâ şansım var mı Duygucuğum bilmiyorum ama şöyle bir yanı başına ilişeyim" demiş... Her zaman olduğu gibi yine gülümsemiş Duygu...

Duygu Asena'nın zaten gülümsemediği zaman çok azdı. Hastalığını yenmek üzere olduğu şu günlerde bu gülümseme daha değişik bir çehreye büründü. Neşeden çok sükunet, hergelelikten çok anlayış ve tevekkül... Ama yine de umutla parıldayan gözler. O gece zaten herkes oraya bu bir çift gülümseyen göz için toplanmıştı. Hepimiz koca koca insanlardık, hepimiz birbirimizle dosttuk ama hepimiz daha çok "onun" dostuyduk

Duygulu anılar
Haşmet Babaoğlu ile Nebil Özgentürk Cumartesi günü Bebek Kahve'de muhabbet ederken görmüşler İnci ile Duygu'yu. Kardeşi İnci, hastalığı sırasında Duygu'nun adeta ikinci yarısı olmuş. Demiş ki Nebil; "Dostları toplayalım, salı Pafuli'de bir Duygu gecesi yapalım." Sonra kolları sıvamış.

İçeriye girip Atilla Güner ile eşi Serap Ezgü'nün yanına çöktüğümde, diğer yanımda oturan Ergin Tezeldi yine telefonla konuşmakla meşguldü. Ergin Abi'nin fahri danışmanlığını yapmadığı gazete patronu ya da sanatçı yok gibidir bu ülkede... O anda da, telefonda Sezen Aksu'nun "geç kalmamasını sağlamaya" çalışıyordu. Ama zaten Sezen nişanlısı Önder Fırat ile kapıdan girmişti bile.

Hani adettir ya böyle gecelerde herkes kalkar bir şeyler anlatır.. Adet o gece de bozulmadı. Haşarı çocuk Metin Uca sunuculuğu üstlenmişti. (Laf aramızda koskoca adam oldu hâlâ çocuk gibi) Gecenin ağzı laf yapan bir numaralı kişisi olduğu için ilk nutku atmak da doğal olarak Sunay Akın'a düştü. "Siz kaşındınız arkadaşlar" diye söze başladığında pirelenmiştik ama yine de 1830'lu yıllardan söze gireceğini düşünmemiştik. Bir 17'nci yüzyıl şairinden başladı işe. Adamcağız hayatında hiç kayığa binmemiş. Eminönü'nden Galataya gitmek için tüm Haliç'i atla geçermiş. Oysa o günlerde Galata ile Eminönü arasında çalışan 14 bin kayık varmış. Sunay, "Düşünebiliyor musunuz 14 bin kayık.." diye vurgulayarak dikkatimizi, şaşkınlığa çevirdikten sonra yavaş yavaş konuya geldi. 1836'da ilk köprü kurulduğunda şairimiz de rahatlamış, "İşte ilk olarak o köprüde karşılaştım Duygu Asena ile" deyince, Galata'dan Duygu'ya doğru bir köprü kurmuş olduğunu anladık. Sunay, Duygu'nun yazılarının yayınlandığı dergileri Galata köprüsündeki bir kitapçıdan alırmış hep. "Ben kadınların gelişimini annemden, eşimden değil, Duygu'dan öğrendim. Şimdi 11 yaşında bir kızım var ona bakıyorum ve Duygu'nun tespitlerinin ne kadar doğru olduğunu görüyorum" dedi.

Can Yücel ne dedi?
Sonra sözü Duygu hakkında anlatılan bir şehir efsanesine getirdi. Duygu, bir televizyon programında Nazım Hikmet için kartpostal şairi demiş de, Can Yücel onun ağzının payını vermişmiş... Bunun doğru olmadığını ben biliyordum. Meğer Sunay'a da Can Yücel söylemiş bunu "Duygu öyle şeyler söylemez, ta....lı kadındır" demiş kendi üslubunda.

Sonra şiirler okundu, şarkılar söylendi. Serap Ezgü "Tahir olmak ayıp değil, Zöhre olmak da, hatta sevda yüzünden ölmek de..." diye başlayan o güzelim Nâzım dizelerini okudu, Nebil masaların üzerine çıkarak harika bir Genco Erkal taklidi yaptı, iki de türkü patlattı. İclal Aydın gerçekten hayran olduğu ablasını birkaç harika cümleyle anlattı. Belliydi ki, sıra yavaş yavaş Sezen'e geliyor... Ve eğer Sezen yüreğinden şarkı söylemeye, başlarsa susması zordur. Bu nedenle erkeklerin bir kısmı için kısa bir tuvalet molası zamanı gelmişti. Ben bu yolculukta kendime yoldaş olarak Atilla Güner'i seçtim. O arada karşılaştığım Pafuli'nin sahibi eski dost Yaşar Tezcan'dan da o harika fasulye turşusunun tarifini almayı da ihmal etmedim. Bildiğimiz taze fasulyenin önce turşusunu kuruyorlarmış. Zamanı gelince temizleyip bol soğanla Trabzon tereyağında kavuruyorlarmış sıcak servis yapıyorlarmış. Aklınızda bulunsun ve afiyet olsun.

Yerimize döndüğümüzde Sezen söylemeye başladı. Pafuli Yaşar hemen koşup yan tarafta bir lokalden haykıran arsız müziği kapattırdıktan sonra Sezen'in tek başına gürleyen sesi doldurdu kulaklarımızı: "Ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem/ Unutamam, acı tatlı ne varsa hazinemdir/ Acının insana kattığı değeri bilirim, gidemem..."

Biz de gidemedik. Gecenin sonunda hepimizin yüzünde gülücükler vardı..

Duygu'nun da..

Bakmayın feminist dendiğine karşı cinsle arası iyidir Duygu'nun
Duygu'nun flörtleri de o gecenin neşeli konuları arasındaydı. Erkek düşmanı damgası yiyen Bizim Kız'ın aslında karşı cinsle nasıl iyi geçindiği malumumuzdu. İnci, telefonda Duygu'ya karidesli pilav yapması için yalvaran eski bir sevgiliden söz etti. Ben, Nokta günlerimden anımsadıklarımı dile getirdim. Metin Uca ise çok daha matrak bir minik anı anlattı: Duygu'nun bir gün telefonu çalmış. Arayan ses, "Bu akşam yemeğe çıkalım mı" diye soruyor. "Peki" demiş Duygu. Telefonu kapattıktan sonra "Kimdi" diye sormuş Metin. Yanıt tam Duyguca "Bir erkekti işte. Adını hatırlayamadım." "Kimdi, kimdi" diye masalardan bağırışmalar başladı ve bazı isimler havada uçuştu. Duygu'nun yüzünde ise hâlâ o sessiz gülümseme vardı.

Haberin Devamı