Gezi ve Gündoğdu notları

Haberin Devamı

Gezi’ye ve İzmir Gündoğdu alanına gittim. Oradaki direnişçilerle sarmaş dolaş resimler çektirdik, şarkılar söyledik. Bu arada açıklayayım; zaten benim ve Edip Akbayram, Yavuz Bingöl, Volkan Konak, Duman gibi dostlarımızın konser talebi olmadı. Gelir misiniz dediler, elbette geliriz dedik. Sonradan basın -ah bu basın, yatacak yeri olmayan basın- işi bambaşka bir hale sokup “Direniş ve Dayanışma Türküleri”ni varyeteye, göbek atmaya çevirdi, insanlar da haklı olarak tepki gösterdi.

Ama ben meydana gittiğimde ardı arkası kesilmeden Ey Özgürlük çalındığını gördüm. Zaten niye çalınmasın; otuz yıldır Türkiye’nin direniş şarkısı değil mi?

Bu gerçeği herkes bilir, yaşar da bazı basın acurları görmezden gelir. (Yine ve bin defa ah basın, sorunlarımızın kaynağı olan çarpıtmacı basın!)

Neyse; biz oradayken halk toplandı, amatör bir saksafoncu arkadaş bu parçaları çalmaya başladı. Biz de müzisyen dostlarımızla halk korosuna eşlik ettik.

Daha güzel oldu böylesi.

***


Gördüm ki bu meydanlardaki kitlenin tarifi yok. Gençler var elbette ama orta yaşlılar hatta yaşlılar da var.

Kadın erkek sayısı eşit.

Neşeli ama sakinler, şaşırtıcı bir olgunluk ve hoşgörü var. Bu ülkede pek rastlamadığımız cinsten.

Protestoların hedefinde ise tek bir kişi var: Erdoğan.

İzmir’de değişik gruplar yan yana. Öğrencilerden, futbol taraftarlarına, her gece 12’de mehter marşıyla sokağa çıkan ülkücülerden, her türlü sol fraksiyona kadar.

Kimse kimseye ilişmiyor.

***


Hareketin en güzel yanı, spontane ve örgütsüz oluşu. Ne bir parti var işi örgütleyen, ne de başka bir grup. Tamamen sivil bir girişim.

“Biz varız, bizi dinle, bağırıp çağırma, yaşam biçimimize karışma, hot zot etme!” diyorlar.

Bizimki gibi; öğretmenlerin kulak çektiği, “tırnak muayenesi” yaptığı, cetvelle kafasına vurduğu, evde “Baban geliyor, şimdi seni gebertir!” diye korkutulduğu bir dönemin çocukları değil bunlar.

Babalarına eyvallahları yok, siyasilere mi olacak?

***


Hem İstanbul’da hem İzmir’de meydanlarda dolaşırken, buralara asla giremeyecek olan, bunca yılı kötülük yaptıktan sonra makas değiştirmeye çalışan eski dostlar geldi aklıma ve belki yüzüncü kez içimden onlara sordum: “Değdi mi?”

***


Son olarak Gandi’nin bir sözü:

İlk önce seni umursamazlar, sonra sana gülerler, sonra seninle kavga etmeye başlarlar ve sen kazanırsın!

DİĞER YENİ YAZILAR