Siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıktan geçiyor!

Kimse yoğurdum kara demez. Hükümet de (her hükümet gibi) ekonomide iyileşme tablosu çiziyor ve halka nurlu ufuklar vaat ediyor

Haberin Devamı

Kimse yoğurdum kara demez. Hükümet de (her hükümet gibi) ekonomide iyileşme tablosu çiziyor ve halka nurlu ufuklar vaat ediyor.

Bu laflara rağmen halkın büyük bir yoksulluk içinde inim inim inlediğini görmek için ekonomist olmaya gerek yok.

Anadoluda dolaştığım her yerde çiftçinin, köylünün kan ağladığını görüyorum.

Esnaf kepek kapatıyor.

Gençler iş diye çıldırıyorlar, çırpınıyorlar.

Taksit ve kredi kartı yöntemiyle herkes geleceğinden yiyor.

İnsanlar kendilerine bir umut yaratmış: Aralık ayında Avrupa Birliği'nden tarih alacağız ve paralar akmaya başlayacak rüyası yaygınlaşıyor.

Bu rüyadan uyanış çok acı olacak.

Çünkü AB'den bize ne para gelecek, ne de oralara gidip iş bulma olanağı.

***

Pek dile getirilmeyen bir başka gerçek daha var:

Halk, çevremizde olup bitenleri endişeli gözlerle izliyor.

Kafamıza çuval geçirilmesinden tutun da Telafer'deki Türkmen katliamına kadar her konuda niye bu kadar sessiz kaldığımızı, niye olaylara müdahele etmediğimizi anlayamıyor.

Bakın; Dışişleri Bakanı "Amerika ile işbirliğimiz sona erer!" diyecek oldu.

Amerika hemen "Nasıl yani?" diye dikilip, bakanı geri adım atmak, söylediklerini yutmak zorunda bıraktı.

Bu durumun bir numaralı sebebi ekonomi.

Eğer bir ülkenin 300 milyar dolar borcu varsa, eğer İMF kapısında yalvarıyorsa, eğer yabancı bankalar bir saat içinde ülkeyi krize sokma imtiyazına sahipse, o ülkede bağımsızlaktan çok zor söz edilir.

***

Lozan'da Lord Curzon'un İsmet İnönü'ye söylediği; "Gün gelecek ekonomik olarak bize muhtaç hale geleceksiniz!" sözü doğrulanmadı mı sizce?

Bu gerçeği bilen İnönü'nün yönetimde en çok önem verdiği ilke denk bütçeydi.

Çünkü biliyordu ki bütçesini denkleyemeyen bir ülke bağımsızlığını koruyamaz.

Bu yüzden Menderes hükümetine denk (hatta fazla veren) bir bütçe teslim etmişti.

***

Bir de bugünkü durumumuza bakın. AKP hükümeti iş başına geleli neredeyse iki yıl olacak:

Bu iki yıl içinde hem borç, hem de faiz ödedik. Yatınma harcanması gereken paralar sadece borç faizine gitti.

Ama borç azalmadı arttı.

Çılgın bir hızla artmaya devam ediyor.

Bugün iç ve dış borcumuz 300 milyar dolara ulaştı.

AKP hükümeti borç miktanmızı 30 milyar dolar artırdı.

Gelecek yıl daha da artacak.

Türkiye borç ödeyen değil, borç artıran ülke konumunda.

Bu sayılar ortada iken kimse ne ekonomik başarıdan söz edebilir, ne de bağımsızlıktan.

Çünkü siyasi bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıktan geçiyor.

Ben olsam, hükümetin nurlu ufuklar nutuklarını bir de bu açıdan dinlerdim.

DİĞER YENİ YAZILAR