Çocuklarda kişilik gelişiminin gerçekleri...

Çocuklarda kişiliğin gelişimi çok erken ve bilinç dışı olarak öğrenilen çekirdek bir kısmın gelişmesi ile oluşur.

Haberin Devamı

İşin aslı kişilik gelişiminin üç boyutu bulunur; Başka bir deyişle üç alanda duyulan güven duygusuna bağlıdır.Hayatta olacakların genelde önceden tahmin edilebilir ve açıklanabilir olduğuna dair güven,hayatta başa gelecek zorlukların genelde çözüleceğine dair güven,
içinde yaşanan dünyanın aktif olarak katılmaya değer olduğuna dair güven.
Bebek araştırmaları ile çok ünlü olan Amerikalı psikiyatri uzmanı D. Stern ‘e göre bebek doğar doğmaz psikolojik bütünlüğüne ulaşmak için adım adım aktif olarak çabalar. Yetkin bir bebekten bahsedebiliriz. Dünyada kendine bir yer edinmek ve etkin olmak için gayret gösterir.
Bütünleşmiş olmak Dr. Stern’e göre benliğin ortaya çıkmasıdır. Burada bahsettiğimiz çekirdek benliktir. Bebek iki ay ve altı aylar arasındayken ortaya çıkar. Kendisi ve annesi arasında bir uyum ve güven oluşur. Daha sonra 15. Ayda sözel benlik oluşur ve zihinselleşme başlar. Kişiliğin bütünlüğü nasıl bu gelişimle bağdaşır?
Bebek kendi duygularını ve davranışlarını kontrol eden, bir devamlılık duygusuna sahip ve karşısındakini kendinden ayrı bir birey olarak algılayan bir varlık olma yolunda gelişir. Kendi resmi ile dünya tutarlı ve uyumludur. Kendi etkisini fark etmeye başlar. İstediklerini elde edebileceğini veya bir konuda ısrar edebileceğini anlar.
Bir kere bu çekirdek benlik gelişir ve kendine sağlam bir yer edinirse ve kendine bakan kişiye güvenli bir şekilde bağlanırsa o zaman bebek tehlikesizce gelişmeye devam eder.
Bu güvenli bağlanma her zaman sorunsuz gelişmez. Anne ile bebek arasında uyumsuzluk olabilir. Bazen anne bebeğin sessiz kalışına veya başını başka yöne çevirmesine dayanamaz ve bebeği sürekli uyarır. Bazen de bebek yatağında çok uzun yalnız bırakılır. Bebeğin gereksinimini annenin doğru tahmin edemediği durumlarda böyle bir uyumsuzluktan bahsedilir.
Anne bebek uyumunu H. Kohut çok hoş bir tarifle açıklamıştır.” Bebek annesinin hayranlığını onun gözündeki ışıltıdan anlamalı” der ünlü psikanalist. İşte bu anne bebek uyumundaki hassas dönem çok önemli bir geçiş evresidir. Çocuk motor yani bedensel etkinliğinden çok büyük bir sevinç duyar. Bir oyuncağı yakalayıp ağzına götürdüğünde güler ve annesine bakar. Öte yandan ulaşamadığı bir oyuncak ona acı verir ve şiddetle ağlar. Bebeğin bu sevinç ve acısı annesine yansır başka bir anlatımla annesinde aynalaşır. Duygular ya çok coşar ya da iyice yumuşar. İşte burada paylaşılan sevinç büyür ve acı da azalır diye düşünmeden edemeyiz. Tüm bu süreçte anne bebeğe eşlik eder, onu mimik, jest veya bakışla hep destekler. Bebek annesi telefonda konuşurken rahatça oyununa devam eder, annesinin gözünün hep kendi üzerinde olduğunun güveni içindedir.
İkinci yaştan itibaren sözel iletişim başlar. Bu noktada bir kayıptan söz edilir; çocuk annesi ile bu söz öncesi bedensel ve ruhsal bütünlükten bir şekilde uzaklaşmış olur. İşte tam bu sırada bebek beyninde gelişmiş olan sayısız nöronlardan kullanılmayanlar elemine edilirler ve azalmaya başlarlar. Sinir hücrelerindeki azalmanın nedeni kalan hücrelerin işlevlerinin daha mükemmelleşmesi içindir. Onun için yoğunlaşma sözel gelişimle beraber gelişir. Çocuk artık sözel iletişime sahiptir ve bu nöronsal azalmayı idare edebilir. İşe yaramayanın elemine edilmesinin başka bir açıklaması da sözel olmayan iletişim ve anlatım kapasitesinin gerilemesidir. Sosyal ve biyolojik bir yeniden düzenlenme gerçekleşir.
Koşulların en iyi olduğu durumlarda çocuk bu yeni duruma rahatlıkla uyum sağlar ve sosyal bir etkileşime girer. Eğer koşullar uygun değilse yani güvenli bağlanma gerçekleşmemişse çocuk bu geçişte dünyayı her zaman diken üzerinde durulacak bir yer olarak algılamayı sürdürür.
Bu durumda ergenlik dönemi birçok olumsuz dünya görüşünün düzelebileceği bir yeniden düzenleme dönemi olarak yaşanabilir. Bu çok önemli bir fırsattır çünkü sadece duygusal sağlık değil aynı zamanda bedensel sağlık için de olumlu bir duygu durumu ve dünya görüşü çok önemlidir.
Benlik bütünlüğüne ve kişiliğin en üst potansiyeline ulaşmak için her yaşta olanak vardır. Yeter ki amaç belli olsun, istek olsun ve hayat planı ve değerler kararlı bir şekilde yeniden düzenlensin.
Bir son söz olarak sürekli stresin benlik bütünlüğünü ve yaşam sevincini zayıflattığını belirtelim. Bu yüzden kendimiz ve çocuklarımız için yaşamı anlamlı, dengeli, doyumlu kılmak için olanaklar yaratmayı sürdürelim.

DİĞER YENİ YAZILAR