Amaç, doğru dini öğretmek olmalı

Haberin Devamı

SORU: Geçenlerde cuma namazına gittim. Çok sinirlendim. Ne olur beni aydınlatın. Cumaya gidip günaha mı giriyorum acaba? Evde öğle namazı kılsam daha doğru olmaz mı? Sizin tefsirinizi, İslâm ilmihalinizi ve Kur’ân mealinizi okuyorm. Her gün araştırıp kendimi ilerletmeye çalışıyorum. Kulluk borcumu da elimden geldiğince yapmaya gayret ediyorum. 3 kardeşimle evde cemaat olup cumayı kıldırıyorum. En geç 15 dakika sürüyor. Sonra herkes işine gidiyor. Şimdi geliyorum Diyanet’in gönderdiği hocanın söylediklerine. Allah aşkına anlatayım da çıldırmakta haklı mıyım değil miyim siz karar verin? İşte hocanın incilerinden biri: Mirac Gecesi Allah, Peygamberine bir okun yayı kadar yaklaşıp Ettehiyyatu’yu okuyup ona iltifatlarda bulunuyor ve ‘Habibim’ diye hitap ediyor. Hocanın anlatmaya çalıştığı bu olay Necm Suresi’nde geçer ve Peygamber’le Cebrail arasındaki vahiy tebliğini anlatır.
Allah hiç kimseyle doğrudan konuşmamıştır. Biz kullar bunu algılayacak yetenekte yaratılmamışız. Allah hiç kimseye Peygamber de olsa ‘Sevgilim’ diye hitap etmez. Sayın hocam, işin garip tarafı ilahiyatçı profesörler de misafir olarak camiye geliyor. Onlar da dinliyor ama hiç seslerini çıkarmıyorlar. Ben yüksek sesle itiraz edince herkes bana bakıyor. Gençler bu tür hadiselerden ve sık sık para toplanmasından ötürü camiye gelmek istemiyor. Ben Allah’tan bidatların olmadığı, cami içindeki merasimlerin ortadan kalktığı, Kur’ân’ın ve sevgili Peygamberimizin bize öğrettiklerinin uygulandığı bir İslâmiyet diliyorum. (Raci Tarım)

CEVAP: Haklısınız. Ne yapalım, bazıları böyle. Hurafe bunların iliklerine işlemiş. Hem Peygamber’e hem Kur’ân’a iftira üzerine iftira atıyorlar. Kaç kez yazdım ama olmuyor. Bunlar hurafeyi bırakmazlar. Çünkü böyle masallar halkın hoşuna gider. Başımdan geçen bir olay anlatayım. Yıl 1968. O yıllarda çok aktiftim. Türkiye’yi dolaşır, konferanslar verirdim. Manisa’nın Salihli kazasındayım. Bir müftü arkadaşımız var yanımda. Ben konferans verirken o da camide vaaz verirdi. İşte bu arkadaşımız galiba ikindi namazından önce vaaza başladı. Bir ara şu hikâyeyi anlattı: Güya Hz. Ayşe elbisesini yamarken iğneyi düşürür. Bir türlü bulamaz. O sırada Hz. Peygamber içeri girer. Onun girmesiyle oda öyle bir aydınlanır ki Ayşe iğnesini bulur. Benim sinirim tepeme çıktı ama cemaatin bazıları ağlamaya başladı. Namazın ardından müftü efendiye bu yalanı nereden bulduğunu sordum. Peygamber’in ışığı manevidir, baş gözüyle görülmez. Haydi görüldü diyelim, o ışığı gören kendinden geçer. İğne mi hatırına gelir ki arayıp bulsun? Ne dese beğenirsiniz: “Canım ne olursa olsun, işte cemaat o hikâye üzerine ağladı ya.” Demek ki asıl amaç doğru dini öğretmek değil, masallarla halkı duygulandırıp beğeni toplamak.

DİĞER YENİ YAZILAR