Bodrum'un kış tatları yazınkilerden daha da güzel

Haberin Devamı

Bodrum’a güneş için gittim ama ne gezer... Fakat dinmeyen yağmur yine de keyfimi kaçıramadı. Beldedeki sofraların lezzeti, verdikleri coşku yağmur hüznünü aldı götürdü....(Canına yandığım lezzet sen çok şeye muktedirsin!) Önce seneler seneler önce, salaş bir mekan iken keşfettiğim Bodrum’un kordonundaki GemiBaşı Restoran’a girelim. Burası her zamanki gibi popüler. Dekoru değişse de lezzet prensiplerini değiştirmeyen bir saygın mekan olduğunda kimsenin şüphesi yok. Sahipleri yine işin başındalar. Büyük oğul Hüseyin yine her zaman olduğu gibi müşterileri sevgiyle karşılıyor. Buradaki balık mutlaka bulunabilecek en taze balıktır ama ben mezelere takılmak istiyorum. Her mevsim değişen bir mezeler geçiti yaşanır Gemibaşı Restoran'da. Kendileri ne yerse müşterilere de onları sunmaları da başlı başına bir ayrıcalık. (Patates kızartması her yerde hazır olandan yapılırken burada sadece elde kesilip kızartılan yeniyor.) Bu sefer ki mezeler yine coşturucu. Bakla filizleri, limon ve zeytinyağı gezdirilmiş olarak, kış günü baharı yaşattı. Biçimli ve yemyeşil tüy gibi yaprakların yerel adı bıyık otu. Taze yeniyor. Arkasından yine taze yenilen teke sakalı denilen, görünüşde dereotunu andıran bir ot geliyor. Cibes yani lahana filizleri sıcak sıcak, her zamanki gibi zeytinyağlı ve limonlu. En büyük sürpriz ise kenker dolması. Kenker şevket-i bostan’ın yerel adı. Kökü dikenli olduğu için toplanması zor ve sadece bu mevsimde çıkan kenker çok çok özel yapılmış. Etli beyaz yahnisi bilip sevdiğim bu yabani bitki nerdeyse her derde de deva bir bitki. Karaciğerden tutunda hormonları dengeleme hususiyeti bile var... Kenker pirinçle doldurulmuş ve kızartılmış olarak sıcak sıcak önüme gelince dayanamayıp mutfağa gidiyorum. Ekip mutfak eğitimini, kişinin yontulup adam olmasında merkez görüp tarikata giren canları buruda eğiten Sufiliğin merkezi Konya’dan. Dolayısıla bu denli itina ve lezzeti kolayca anlamlandırabiiyorum. Aşçıbaşı Selahattin Çilli ve ekibine büyük bir alkış... Elleri dert görmesin.

Havva Ana’nın su böreğinden yiyin

Bodrum’un civarının ellerinden lezzet damlayan diğer bir kişi de Havva Ana. Ana denilmeyecek kadar genç olan Havva Hanım bir orkestra şefi gibi nerdeyse tüm enstümanları kendisi çalıyor. Bir yandan börek, bir yandan buranın tek ekmeği bazlamaları yoğuruyor, açıyor, fırınlıyor, kesiyor enfes ötesi kabak böreğini fazla sıcak yememeniz için uyarmaya da vakit ayırıyor. Ana denmesinin nedeni herhalde herkese verdiği ana şefkati... Domates reçelini mücevhere benzetiyorum. Kirece yatırılıp kıtırlaştırılmış; bu yerel yöntem belli ki fevkalede uygulanmış. Hangi birini anlatsam. Yumurta da istediğim gibi rafadan gelince pes diyorum. Mandalin ağaçlarının üzerine düşen yağmur ile tereyağlı bazlama ve sıcacık çay aşk kadar heyecan verici. Ama henüz lorlu, el açması su böreğinin yememişim. O ise apayrı bir macera... Bu yiyeceklerin hepsinin bir başka özelliği de hepsinin Havva Hanım’ın elinden çıkması. Buna tereyağı ve lor peyniri da dahil. Lorun, kaynatılan süte azıcık tuz ekleme suretiyle yapıldığını söylüyor. Çökelek tereyağı alındıktan sonra arda kalan ayranın kaynatmasıyla elde edilir. Yağlı sütün kestirilmesiyle yapılan lor ise, dolayısıyla daha besleyici ve lezzetlidir.

DİĞER YENİ YAZILAR