Yassıada’lı cevap

AKP grubuna hitap eden Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde muhalefetin eski defterleri gündeme getireceğini belirterek, AKP’lileri “öcüler ve korkular” konusunda uyardı. Erdoğan, CHP ve Baykal’a da yüklendiği konuşmasında şunları söyledi:

* Milletle araları açık: ‘Biz niye güç kaybediyoruz, AKP iktidarda olduğu halde neden güçlenmeye devam ediyor’ sorusuna cevap arayanlar, milletle önce aralarındaki mesafeye baksın. Onların milletle arası açık. Hükümetimizle birlikte statükonun tıkadığı yollar bir bir açılmaya başladı.

* Babanıza sorun: Bunların bu ülkede bir çivili veya bir dikili ağaçları var mı? Buna iyi baksınlar, bunu araştırsınlar. Bunlarla bu ülkede özgürlükler kıskaca alınmıştır, bunlarla bu ülkede hayat durmuştur. Gençler, babalarınıza sorun, deyin ki, bu statükocu zihniyetin acaba geçmişi nasıl. Üçlü bir koalisyon vardı, bu üçlü koalisyonda Türkiyemiz nereden nereye geldi buna bakın. Kim vardı bu iktidarda DSP, MHP, ANAP vardı. Nasıl bir Türkiye aldılar ve AKP iktidarına nasıl bir Türkiye bıraktılar.

* Yola mı geldiler: Şu ana muhalefet, CHP’nin bu ülkedeki tarihine bakın. Kendileriyle bu kadar korkunç çelişen bir siyasi parti Cumhuriyet tarihinde yoktur. Bakıyorsunuz ki kapının önünde başka kapının arkasında başka, bazen diyorsunuz ki ’acaba bunlar yola mı’ geldi. Bir de bakıyorsunuz ki yine aynı.

* Görüntüler çıkabilir: Önümüzdeki günleri haftaları ayları iyi takip etsinler, zaman zaman önlerine bazı sahifeler açılabilir, bazı ekranlarda bilgiler gelebilir, zamanımızın siyasette müflis tüccarları artıyor, arttığı için de bunların defterleri bol bol karıştırdığını göreceksiniz. Bayatlamış konuları tekrar tekrar ısıtarak yeni bir siyaset için meydana düştüklerini göreceksiniz.

* Öcü edebiyatı: Türkiye’de ne yazık bugün hala öcü edebiyatından medet uman bir muhalefet anlayışı vardır. Milletin karşısına hani bostanlara dikerlerdi ya eskiden korkuluklar, şimdi de siyasi korkuluklar dikiyorlar. Milleti korkutmak, ürkütmek sindirmek istiyorlar.

* Karalar bağlayanlar: Göreceksiniz, yine kışkırtmalara, hakaretlere başvuracaklar. Bunların aralarında karalar bağlayanlar (Cumhuriyet Gazetesi’nin siyah zeminli reklamını kast ediyor) var, bunları da göreceksiniz.

* Koruyamaz: Sözüm ona cumhuriyeti koruyacaklar. Cumhuriyeti cumhur korur, herhangi bir kurum değil. Millete hep öcüler çıkarıp cumhuriyeti nasıl koruyacaksınız? Kriz üretim merkezleri gibi çalışarak cumhuriyete hizmet edebileceğinizi mi sanıyorsunuz?

* Tehdit edenler var: Bunların derdi belli. Bunlar cumhuriyeti değil, kendi çıkarlarını koruma derdindeler. Hortumlar kesilince, nasıl yeni hortumlar tesis edeceğiz bunun gayreti içindeler. Kapı kapı dolaşıp tehditler savuranlar var. Kapı kapı dolaşıp reklam talebiyle kendilerine kaynak üretmeye çalışanlar var. Bunların hepsini biliyoruz. ’Bakın bu olmazsa şöyle olur ha’ diyenler var, bunları yaşıyoruz.

* Kafa bulandırıyorlar: Önümüzde iki seçim var. Böyle yaparak güya millete diyecekler ki ’tehlikeyi biz engelledik’ Onun hazırlığını yapıyorlar. Ana muhalefeti izleyin göreceksiniz, akıllarınca kafaları bulandıracaklar.

* Özal’a Menderes’e de yaptılar: Neler söylemediler, neler. Sadece bize değil, bizden öncekilere de aynı hazımsızlığı bu zihniyet göstermedi mi, gösterdi. Rahmetli Özal’a neler yaptıklarını bu millet daha unutmadı. Aynı şeyi ta gidelim Menderes dönemine neler yaptıklarını bilmiyor musunuz, biliyoruz. ’Bizi buraya gönderen irade böyle emrediyor’dediler. Biliniz ki bugün de aynı zihniyet var.

* Bir olay hariç: Millete ’size bu iktidardan daha iyisini vaat edemiyoruz ama biz sizi öcülerden koruruz’ diyorlar. Yaptıkları bu. Büyüyemiyorlar. Yani insan sıkılır. Biraz edep eder. Tayyip Erdoğan’ın şahsıyla ilgili böyle bir önerge verebilirsin. Başbakanla ile ilgili verdiğin önergenin cümlelerine bile dikkat edeceksin. Olay nedir Hrant Dink’le ilgili. Diyor ki, kamuoyu kaynaklarını israf etmek. Değerli arkadaşlar bu ne biçim iş. Bu ne perhiz ne lahana turşusu. Zaten bu tür lüzumsuz meselelerle ben meclisi meşgul edemem, oraya da gelecek değilim, o ayrı mesele. Düşünün şu dönemde faili meçhul diye bir olay kalmadı. Bir olay hariç ki onun da hassasiyetleri var.

4 yıl 2 aydır faili meçhul
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim görevlisi Doç. Necip Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002’de Ankara Çankaya’daki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını kaybetti. Hablemitoğlu’nun Fetullah Gülen, Alman vakıfları ve Orta Avrupa ve Balkanlar’da Türk azınlıkları konusundaki çalışmaları nedeniyle hedef olduğu ileri sürüldü.

Kanaltürk’ü mü işaret etti?
Başbakan konuşmasında, “Kapı kapı dolaşıp tehditler savuranlar var” ifadelerini kullandı. Başbakanın işaret ettiği kurumun Kanaltürk olduğu belirtildi. Kanaltürk televizyonun kuruluş dönemlerinde, bazı şirketlere giderek reklam aldığı, bu dönemde kanalın reklam alabilmek için bazı yollara başvurduğu öne sürüldü.

Baykal’a ‘korkuttular’ cevabı
Başbakan, Bilal Çetin’e konuşan ve “İş dünyasının da medyanın da gözünü korkuttular” diye hükümete yüklenen Baykal’a da dün şöyle yanıt verdi: “Birinci sınıf bir cumhuriyet, birinci sınıf bir demokrasi, birinci sınıf bir vatandaşlık ve birinci sınıf bir hayat olacak bu ülkede. Bunu özellikle milletimizin kendine olan güvenini kırmaya, sarsmaya gayret eden bedbahtlara söylüyorum, Türkiye bir korku krallığı olmayacak. Türkiye fırsatların, umutların ülkesi olmaya devam edecek. Siz kazanamadınız diye Türkiye de kaybetmeyecek. Siz iktidar olamıyorsunuz diye Türkiye sizin korku siyasetinize esir düşmeyecek.”

‘Zenci Türkler’ vurgusu
Erdoğan dünkü grup konuşmasında muhalefeti eleştirirken, “Siyaset yerine korku üretiyorlar, bildikleri tek şey bu. Büyüyemiyorlar, kendilerini yenileyemiyorlar, hayal dünyalarından kurtulamıyorlar. Bir ara ülkeyi, ’zenci Türkler ve beyaz Türkler’ diye ayırmaya çalıştılar, tutmadı...” dedi. Başbakan “zenci” ifadesini ilk kez 2003 yılında New York Times gazetesine verdiği demeçte kullanmuştu. Ve şöyle demişti: “Bu ülkede Beyaz Türkler ve Zenci Türkler ayırımı var. Kardeşiniz zenci Türklere mensuptur.”

Cindoruk: Allah benzetmesin
Erdoğan’ın, AKP iktidarı karşısındaki zihniyeti Adnan Menderes dönemiyle karşılaştırarak, “Bugün aynı zihniyet var, bu zihniyet aynı şeyini yine icra ediyor” sözleri, AP ve DYP’de siyaset yapan isimler tarafından gerçekçi bulunmadı.

Hüsamettin Cindoruk (TBMM Eski Başkanı): O sözlerin söyleniş gerekçesi ve dönemi çok farklıdır. O yüzden ben ’Allah benzetmesin, sonları da aynı olmasın’ derim. O meşhur ifade, darbecilerin yargıcı tarafından söylenmiştir. Bu olayların birbirine benzeme durumu yoktur.

MENDERES: ÖYLE HİSSETMİŞ
Adnan Menderes’in oğlu DYP’li Aydın Menderes’in yorumu şöyle: “Bu yorum Sayın Başbakan’ın kendisine aittir. Bu yoruma karşı bir şey söylemek istemem. Ancak sadece şunu söyleyebilirim; kendisini öyle hissetmiş.”

MENTEŞE: MUKAYESE EDİLEMEZ
Adalet Partisi ve DYP’de uzun yıllar siyaset yapan İçişleri Eski Bakanı Nahit Menteşe, Erdoğan’ın karşılaştırması için şunları söyledi: “Yassıada’daki ’sizi gönderen irade böyle istiyor’ sözü siyaset, hukuk tarihinin yüz karasıdır. Bugün ile mukayese dahi edilemez. Menderes’e yapılan çok çirkindir. O günleri yaşayan bir insanım. O dönem ihtilal ortamıdır, bugün ne var? Zihniyet olarak da böyle bir şey yok. Dağlar kadar fark var.”

Ömrünüz benim kadar uzun olsun
Milli basketbolcu Halil İbrahim Kuzucu, AKP grubuna katıldıktan sonra Erdoğan’a doğum günü nedeniyle çiçek verdi. Çiçeği üzerinde, “Sayın Başbakanım. Ömrünüz benim kadar uzun olsun. Türkiye’nin en uzun basketbolcusu. Halil İbrahim Kuzucu” yazıyordu. Ayrıca Erdoğan’ın 54 yaşına girmesi nedeniyle gençler grup toplantısına büyük ilgi gösterdi. Adana, Kırşehir, Karabük, Niğde, Burdur, İstanbul ve Ankara Çankaya ilçesinden gelen gençler, Erdoğan’ın konuşması boyunca, “İşte gençlik, işte Başbakan”, “Seninleyiz her zaman Recep Tayyip Erdoğan” şeklinde slogan attılar. Çankaya’dan gelen bir grup gencin “Çankaya seninle gurur duyuyor” şeklinde slogan atması AKP’li vekillerin dikkatini çekti. AKP’li gençler, doğum gününde Erdoğan’a patates ve elma, Kırşehirli gençler ise saz hediye ettiler.