Yalnızlık sahip olduğum tek şey

Yalnız…

Ne kadar tek başına bir sözcük değil mi?

Köken olarak yalın’ dan geliyor, o da tek yani. Sözlükte; yanında başkaları bulunmayan, yanında başkaları olmayarak anlamlarıyla açıklanmış. Toplumsal ilişkilerden yoksun olan veya yoksun bırakılan kişi olarak tanımlanıyor.

Dil, anlamına böyle yaklaşıyor sözcüğün. Edebiyat ve felsefe ise bambaşka… Dilde bu kadar yalnız olan yalnız sözcüğü, edebiyat ve felsefede çok derin, çok zengin, çok renkli anlamlar bulabiliyor.

Aforizmalardan daha önce de örnekler vermiştim. Ama en güzeli, Franz Kafka’nın Yalnızlık Sahip Olduğum Tek Şey başlıklı derlemesi. Orada şöyle diyor: “Bence bizi bıçaklayan veya yaralayan türden kitaplar okumalıyız. Eğer okuduğumuz kitap kafamıza şöyle sağlam bir darbe indirip bizi kendimize getirmiyorsa, onu okumanın ne anlamı var? Böyle bir kitap bizi daha mutlu etmeye mi yarar? Emin olun, eğer kitap diye bir şey olmasaydı, gerçek mutluluk işte o zaman mümkün olurdu. Okuduğumuz zaman bizi mutlu eden kitaplar, yazmak isteseydik kendimizin de yazabileceği türden kitaplardır. Ancak bizim ihtiyacımız olan kitaplar; okuyunca bizleri bir felakete uğramış gibi sarsan, derin bir hüzne boğan, kendimizden daha çok sevdiğimiz bir kişinin zamansız ölümü gibi kahreden ve herkesten uzak, karanlık ormana sürülmüş gibi hissettiren kitaplardır. Bir kitap, insanın içindeki donmuş denizlere vurulan bir darbe gibi olmalıdır.”

Haberin Devamı

Burada sözünü ettiği donmuş deniz, insanın yalnızlığı...İki eliyle sımsıkı yapıştığı, en çok onunla dertleştiği, kendi ayrıntılarında özgürce kaybolduğu, orasıyla ilgili kimseye hesap vermediği sonsuz denizi… Yalın ama dopdolu. Kitaplar bile o yalnızlığı sarsmıyorsa değersiz onun için. Yalnızlığı o kadar değerli ve özel ki başkalarının sıradan hikayeleriyle ya da herkesin yazabileceği türden alışılmışlıklarla etkilemek mümkün değil onu.

Ne garip ve farklı bir yaklaşım değil mi? Yalnızlığını seven insanlar vardır. Kafka kadar olmasa da zaman zaman kendi tekliğine dalarak hayata biraz daha uzaktan bakmayı seven insanlar…

Haberin Devamı

Şair Orhan Veli bile hayatla kendi yalnızlığıyla eğlenirken dalga geçmeyi bilir:

“sokakta giderken, kendi kendime gülümsediğimin farkına vardığım anlarda insanların beni deli zannedeceğini düşünüp gülümsüyorum...”

Yalnızlık için hepimiz bir şeyler yazabiliriz. Yazacağımız her sözcük sadece bize ait yalnızlığın bir simgesi olacağı için, her yazı başlı başına bir inceleme sayılabilir.

“Huzur mu istiyorsun? Az insan, az eşya…” diyen Kafka’ya inat, Orhan Veli:

“Bir duyma da gürültüsünü dallarda çıtırdayarak açılan fıstıkların,

Gör bak ne oluyorsun.

Bir duyma da gör şu yağan yağmuru; çalan çanı, konuşan insanı.

Bir duyma da kokusunu yosunların, istakozun, karidesin, denizden esen rüzgarın...”

Diyerek kulak verir gelene geçene, getiriline…

Yaz geldi. İster yalnızlığınızda tek başınıza, ister kalabalıkların içinde onun fakına vararak yaşama zamanı yazı…İster felsefi bakın, ister edebi… Hayat güzeldir.

DİĞER YENİ YAZILAR