Vazgeçtim

Benim satırlarımın değil, kendi öykünüzün altını çiziyorsunuz. Hangi cümlelerin altını çizdiğinizi değil, niye çizdiğinizi düşünün.”

Böyle bir giriş paragrafı var kitabının başında Kahraman Tazeoğlu’nun. Kitabın adı: Vazgeçtim.

Ne kadar üzücü bir adı var değil mi? Vazgeçmek eyleminin anlamına bakarsanız, önce: “ Kendi hakkı saydığı bir şeyi artık istemez olmak” anlamını okursunuz. Ne kadar gönüllü bir bırakma işi! Ne kadar mücadele etmiş olmanın yorgunluğu, bezginliği var içinde! Ne kadar yazık bir kelime!

Ama kitap bu söylediklerimin çok dışında alıp götürüyor okuru… Üçüncü şahıs ağzından anlatılan hayat ayrıntılarında gerçekten yazarın dediği gibi kendi hayatımızdan yansımalar görüyoruz.

Vazgeçmenin bir diğer anlamı da: “Eskiden beri yapmakta olduğu bir şeyi artık yapmaz olmak”. Yapmaz olmak… Yaparken bir anda, yavaşça, karar bile vermeden sanki, onu öylesine bırakmak olduğu yere ve yürüyüp gitmek arkaya bakmadan…

Ve bizim en çok kullandığımız anlamıyla vazgeçmek, niyetten veya karardan dönmek, caymak… Caymak… Elini o her neyse ya da kimse, onun üstünden gönüllü bir biçimde çekmek, bir daha onunla ilgilenecek gücü ya da isteği kendinde aramamak, bulmak için çaba harcamamak…

Haberin Devamı

Kimlerden vazgeçtiniz?

Bir kitabın adıyla böyle satırlarca uğraşabilir insan… Peki ya konusuyla? Onu genelde okur yapsın istiyorum. Madem kendi öykümüzün cümlelerini bulabileceğimiz bir kitap bu hepimizin öyküsünün satırları başka başka olacağına göre sizin kitapta hangi ayrıntıların altını çizeceğinizi bilemem. Bu sebeple konuyu anlatmıyorum. Filmi anlatırsam seyretmezsiniz. Halbuki bu kitapta en azından adından yola çıkarak varacağınız sonuç, tüm vazgeçtiklerinizin üstünde düşüneceğiniz gerçeğidir.

Kimlerden ya da nelerden vazgeçtiniz?

İyi mi ettiniz?

Pişman oldunuz mu mesela?

Hatırladığınızda sizi tatlı bir hüzne ya da büyük bir nefrete ya da belki hiçbir şeye mi götürüyor bu anılar?

İnsan bazen çaresiz kalır. Bu çaresizliğinin içinde yaşamaktan çok da şikayetçi değildir. Canı mücadele etmek istemez hayatla. Geleni olduğu gibi kabul etmek, kadere inanmak, kaşığına düşeni yemek kolayına gelir bazen. Hayaline kavuşmanın yolunu bilir ama gücünü bulamaz kendinde…

Haberin Devamı

Romanımızın kahramanı Koray da biraz böyle bir adam…Kendi deyimiyle aklı ve mantığı ele geçiren, aynı zamanda akla ve mantığa sığmayan bir duygu içinde… Geriye bakarak gitmeye çalışıyor. Kırık bir umut taşıyor. Aklı sevdiğinde kala kala ondan gitmeye uğraşıyor. Hatta uğraşmıyor, gidiyor. Ve sorusunu da kendi soruyor ardında bıraktığı kadına:

“İnsan yarısında terk ettiği filmin sonunu merak eder mi? Ediyorum.” Biliyorum, etrafında dolaştım anlatacaklarımın. Kitap da böyle çünkü. Çok farklı, keyifli ve tanıdık… Okuyunca göreceksiniz.

DİĞER YENİ YAZILAR