Kitap denen yakın dostlarla…

Hayat ne getirirse getirsin, kendimize zaman ayırmanın en güzel yolu kitaplar…

Sevda ile acının coğrafyası...

Yine akıcı ve merak uyandıran bir roman, imza; yine Livaneli… Zülfü Livaneli’nin kalemi çok tanıdıktır. Sanki siz yazabilseniz bu kitabı onun gibi yazarmışsınız hissine kapılırsınız onun romanlarını okurken ama elbette yazamazsınız. Çünkü o herkesi anlayacağı dilden, herkese hitap eder şekilde yazmayı müthiş bir biçimde ve farklı şekilde yapabilir. Yine yapmış.

"Huzursuzluk" için, basın bültenindeki bir bölüm, şöyle diyor:

"İstanbul'un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin'in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin'e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.”

Mardinli Hüseyin ile IŞİD zulmünü misliyle yaşamış Ezidi kızı Meleknaz’ın ve kelamın çocuklarının hikâyesi... Sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu gerçeğiyle karşılaşacaksınız. (Doğan Kitap, 153 syf, 15 TL)

Haberin Devamı

Kısa hikayeler gibidir hayat

"Adalet, 29 yaşında genç bir kadın. Hayata ve insanlara dokunmadan, ne mutlu ne mutsuz, öylesine yaşayıp gitmektedir. Ta ki doktoru, ölümcül bir hastalığa yakalandığını söyleyene dek. Hastalığı için kendini suçlayan Adalet, hayatını didik didik ederek, ilk günahını, masumiyetini kaybettiği ilk gerçek suçunu bulmaya çabalar. Bu uğurda çıktığı yolda kendiyle de, içinde yaşadığı ülkeyle de yeniden tanışacaktır."

İnsanın, çizginin öteki tarafına geçmesi, an meselesidir hayatta. Bir aşk, bir hastalık, bir terör saldırısı; yalnız onun değil, çevresindekilerin de hayatını sil baştan yazmalarına sebep olur. İnsan bunu yaparken bilmediklerini keşfetme olanağı da bulur hayatta. Bir şerden bambaşka hayırlar çıkarır kendine. Nermin Yıldırım, "Dokunmadan" adlı romanında hayatın yeniden keşfedilişini anlatıyor. (Hep Kitap, 314 syf, 22 TL)

Keşfedilmeyen mutluluk

Didik didik ettik aşkı bin yıllardır…Her yazar kendi kaleminin ucundan dökülenlerle, farklı tarifler yazdı onun için; her okur, okuduklarından kendine göre anlamlar çıkardı. Aşk; bütün bu yazılan ve okunanlarda hiçbir zaman tek başına olmadı. Sadakatsizlik, ihanet, başkasına gönül verme, yalan dolan; aklınıza ne gelirse onun yanına yakışmayan, hep onları da beraberinde sürükledi. Hiçvbir şey olmasa, vuslat yoktu bazı aşklarda.

Haberin Devamı

Emre Alkın da bu konuya eğilmiş kitabı “Seve Seve Aldattım”da. İki türlü de düşünebilirsiniz kitabı: Bir adam var, karşısındakini sevdiği halde aldatıyor veya aynı adam, bunu ta içinden gelerek yapıyor, yaptığı bu kocaman yanlıştan zerre kadar pişmanlık duymadan. Hangi sonuca varmış olursanız olun, yazar kitabında var olanları şöyle özetliyor:

"Aşk şudur... Aşk budur... Sıkılmadın mı dinlemekten bu tarifleri? Sıkıldın tabii…

Sana 14 tane aşk hikâyesi yazdım o yüzden.

Aşk güzel şey.

Acıtan aşk değil. Aşk diye tarif ettiğimiz, aşkla alakası olmayan duygular. Onları da bulacaksın bu kitapta. Hepsini anlattım, sevgiyle ve keyifle... " (Doğan Novus, 169 syf, 17 TL)

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR