Hz. Muhammed’in hayâtı ve tevhîd mücâdelesi...

Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Îsâ’nın doğumundan 571 yıl sonra, 20 Nisân’da Mekke’de doğmuştur. Babası Abdu’l-Mut¬talib’in oğlu Abdullah, annesi de Vehb’in kızı Âmine’dir. Do¬ğumundan birkaç ay önce babasını, altı yaşında iken de annesini kaybeden Hz. Muhammed (s.a.v.), sekiz yaşına kadar dedesi Abdu’l-Muttalib’in, daha sonra da amcası Ebûtâlib’in yanında kalmış, 25 yaşında Huveylid kızı Hatice ile evlenmiş, ondan Kasım, Abdullah adlarında iki oğlu; Fâtıma, Zeyneb, Rukayye, Ümmu Kulsûm adlarında dört kızı; Medîne’de Mısırlı Mâriye adlı câriyeden de İbrâhîm adlı bir oğlu olmuştur. Fakat Fâtıma dışındaki çocuklarının hepsi kendi sağlığında ölmüşlerdir. Fâtıma da kendisinden altı ay sonra vefât etmiştir (el-Fethu’r-Rabbânî: 22/97).

Kırk yaşında peygamberlik rütbesine ermiş olan Hz. Muhammed (s.a.v.), onüç yıl Mekke’de çetin mücâdele vere¬rek bu görevini sürdürdükten sonra 622 tarihinde Medî-ne’ye hicret etmiş, bu hicreti Müslümanlarca tarih başlangıcı kabul edilmiştir. On yıl da yine çetin mücadelelerle, kendisine vahyedilen Kur¬’ân’ın anlattığı İslâm’ı, Medîne’den yaymaya çalışmış ve Hicretlerinin altıncı yılında Hudeybiye’de müşrik¬lerle yapılan Barış Antlaşması’ndan sonra İslâm’ın önündeki engeller bir bir kalk¬maya başlamış, kendisi henüz hayatta iken İslâm, bütün Arap Yarımadası’nı kucak¬lamıştır.

Haberin Devamı

Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberlik rütbesine erdirildikten sonra 23 yıl yaşamış, bu süre içinde Allah’ın Kitâbı Kur’ân-ı Kerîm, parça parça inerek tamamlanmış, kendisi de şirk düzenini yıkıp, gönülleri yalnız Allah sevgisine, O’na kulluğa yönelterek İslâm teblîğini tamamlamış ve Hicretin 11. yılı Rebî‘ul-evvel ayının 13. günü (8 Haziran 632 tarihinde), görevini yapmış olmanın huzuru içinde dünyâdan ayrılıp, Refîk-ı a‘lâ’ya (yüce arkadaşının yanına) gitmiştir. Salât ve selâm onun ve bütün peygamberlerin üzerine olsun.

Hz. Muhammed’in hayâtı ve tevhîd mücâdelesi...

Hz. Muhammed’in Soyu (Tablo üstte):

Hz. Muhammed, Hz. İbrâhîm’in oğlu İsmâ‘îl soyundan gelir. İbn Hişâm’a göre Araplar, İsmâ‘îl ve Kahtan’dan türemişlerdir. Bazıları, Kahtan’ı da İsmâ‘îl’in çocuklarından sayıp bütün Arapların İsmâ‘îl’den türediğini söylemişlerdir. İbn İshak’a göre İsmâ‘îl’in, Hz. Muhammed’e kadar soyu şöyledir: Nabit, Yeşcub, Ya’rub, Teyrah, Nahor, Mukavvem, Uded, Adnan. Arap kabileleri Adnan’ın çocuklarından türemişlerdir. Adnan’ın Ma‘add ve Akk adlı iki oğlu olmuştur. Yemen’de Eş‘arîlerden bir kızla evlenen Akk, Yemen’de ikamet etmiştir.

Haberin Devamı

Amansız hastalıktan ölen sabırlı mü’min şehid sevabı alır

Sayın hocam, eski bir yazınızda; “Demek ki sizin anne babanız iyi insanlarmış. Ayrıca ikisi de kanser gibi amansız bir hastalıktan öldükleri için inşallah şehit sevabı almışlardır. Allah ebeveyninize rahmet eylesin. Siz de onlar için hayırlar yapın, dualar edin.” buyurmuşsunuz. Şehit sevabı ve kanser arasındaki ilişki kafama takıldı, her zamanki gibi yardımınızı arz eder, ellerinizden öperim. Saygılar-Selam lar/Tevfik Sayın
Cevap: Hadîslerde şehîd sevâbı alacakları bildirilenler: Gebe veya bâkire ölen kadın, sel (gibi doğal âfet), sar’a, humma ile ölen; evinden; çoluk çocuğundan uzak yerde (garip) ölen; yıldırım çarpmasıyla, hayvan parçalamasıyla, karın ağrısı ile, boğulmak, enkaz altında kalmak suretiyle ölen; Allah rızası için müezzinlik yapan, sâdık tüccar, karısına, çocuğuna, eli altında bulunanlara yedirip içiren ve Allah’ın emrini tatbik eden kimseleri Kıyamet gününde şehîdler mertebesine sokmak, Allah’ın üzerine bir haktır. Denize düşüp boğulan, şehîd sevâbı alır. Nâmûsuna sabrederek ölen kadın şehîd sevâbı alır. Her gün yirmi beş kere: “Allahumme bârik lî fi’l-mevti ve fîmâ ba’de’l-mevti” deyip de döşeğinde ölene Allah şehîd sevâbı verir. Kuşluk namazı kılan, her ay üç gün oruç tutan, seferde ve hazarda vitri hiç terk etmeyene şehîd sevâbı verilir. Hastalığında kırk kere “Lâilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu mine’z-zâlimîn” diyene şehîd sevâbı verilir. İyileşse de affedilmiş olarak iyileşir (Tahtâvî’den. Ni’met-i İslâm, 2/626).
Hadiste hummadan (yani ateşli hastalıktan, sıtmadan) ve karın ağrısından sabrederek ölen kimseye şehid sevabı verileceği belirtilir. Kanser hummadan ve karın ağrısından çok daha çetin ve amansız bir hastalıktır. Arapçası seretandır. Seretandan ölenin de şehid sevabı alacağı hakkında bir rivayet de hatırlıyorum. Tabii bunların şehid sevabı alabilmeleri için mü’min olmaları, hastalıklarına sabretmeleri, Allah’tan memnun olarak hayatlarını kapatmaları gerekir. Kulları hakkında hüküm vermek Allah’a aittir. Allah’ın rahmeti boldur. O ıstırabına sabredip kendisine yönelen kulunu rahmetinden mahrum bırakır mı hiç? Sen Allah’ı seversen Allah seni sevmez mi?

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR