Bir dizi, bir saray ve boşa geçirilen zaman

Haberin Devamı

Yeni yılda faydalı bir iş yapayım dedim, sinir bozan Molla Kasımlar’a uymayıp gözümü Topkapı Sarayı’na çevirdim.. İğrenç tenteli çay bahçelerinin kuşattığı bu sarayı yeniden zaptedip, eski şaşaasına kavuşturma şansımız var..

Daha ocak ayının haftasını bitirmeden “Muhteşem Yüzyıl” tartışması tazelendi..

Besbelli ki hükümet adamlarının da ahalinin de söyleyecek lafı bitmemiş..

Kültürümüzün başına dikilen Hükümet Adamı, lafı diziye getirdi ve Kanuni’nin kadınsal meselelerde zaaf gösterdiğine dair şahsi kanaatini açıkladı..

Oğlunu ve kardeş ilân ettiği sadrazamını öldürtmesi delili.. Şimdilik yerinden zıplayan yok.. O lafı medyadan biri etseydi çarşı karışırdı..

Demek ki “Muhteşem Yüzyıl” dizisi konusunda sinirler yavaş yavaş yatışıyor..

Tartışmaların kabak tadı verdiği ve “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin” tarihi diziye ayar çektiği günlerde yapılan harika manevranın da payı var elbet..

***


Akıllar kanalın fırça yiyen patronundan çıkma diyorlar ama işe yaradı..

Diziye anında Ramazan ayı geldi.. Herkes bir duruldu.. Hürrem başını örtüp namaza durdu..

Yapılan ayarlardan etkilenen vatandaş pek farkına varmasa da onlara gaz verenler “Hah şöyle!” dediler..

Kanuni’nin kadınlara zaafını resmileştiren Hükümet Adamı’na katılıyorum.. Dizinin, Türkiye’nin tanıtılmasına katkısı büyük..

Beni sorarsanız, tarihi ayrıntılar konusunda titizlendiğimden diziyi sinirlerim kaldırmıyor..

O yüzden bir iki dakika baksam da televizyon cihazıyla kavga etmemek için kanalı hemen zaplıyorum..

DİZİYE TAKILMA

Son seyrettiğimde Pargalı İbrahim Paşa masa başında çalışıyordu.. Osmanlı Sarayı’na masanın girmesi Abdülmecit’in saltanatındadır..

Yanında bir faks makinesi ile bir de Harem’den çıkma sekreteri olsa Kanyon’dan kendine ofis kiralamış dersin..

Bir başka bölümde de mutfakta geçen bir sahneye rastladım.. Aşçı yamağı Osmanlı topraklarına 1835’ten sonra giren domatesi doğruyordu..

Nerede benim zaplama tuşum?

Kızmak boşuna.. Zaplayıp geçeceksin.. Zaten herkes bunu yapsa kavgaya, nizaya, çemkirmeye gerek kalmayacak..

Resmi ya da gayri resmi “gel git akılları” sergilemenin birinciye gelen sebebi cehaletimiz..

Tarihi övünme vesilesi gördüğümüzden, başka türlüsüne yanaşmıyoruz.. Ünlü hocalarımızdan biri ahalinin ve resmi zevatın bu refleksi için güzel bir laf etti..

Başı derde girmesin diye adını vermeyeyim..

Hocamız “Bizim ahali ezberinin bozulmasına kızar” diyor..

Tarihten de anladığı hep aynı lafları hep aynı şeyleri okuyup tekrarlamak..

Bir adım ötesine gidenin başının belâya girmesi onu haklı çıkarıyor..

***


Bana göre bu devirde “tarih” sadece bilim değil aynı zamanda “para” demektir..

Filmini yapıyorsun, para kazanıyorsun.. Dizisini yapıyorsun para kazanıyorsun.. Müzesine bilet kesiyorsun..

Geçmişi iyi göstermek şart değil.. Olduğu gibi göster, gerçeği yakala.. Aynı saygıyı görür üstüne para kazanırsın..

Bakın, Türkiye’nin elinin altında böyle bir şans var.. Çünkü uzun mu uzun bir tarihi geçmişi var.. Üzerine her türlü projeyi kondurmak mümkün..

Misal! Topkapı Sarayı’nı ele alalım..

Osmanlı devletinin 380 senelik yönetim merkezi ve padişah ikametgâhı olarak kullanılan bu binanın başına Doçent Dr. Haluk Dursun getirildi..

Kendisini “kültür tarihçisi” olarak tanıtan ve alanında fenomen olan bu zat daha önce Ayasofya Müzesi Başkanlığı’nı yaptı..

Ayasofya farklı bir yer oldu..

Şimdi sıra elli üç çeşmesinin hiç birinden su akmayan Topkapı Sarayı’nda..

DEVASA GÖSTERİ

Haluk Hoca bir doğa meraklısıdır.. O kadar ki hayatını su kaynaklarına, bahçelere, anıt ağaçlara adamıştır..

Sadece Türkiye’yi değil.. Bütün Avrupa’yı da bu merakın ve bilgi birikiminin içine katın..

Nehir yoluyla Avrupa sularında dolaşıp, kıyılardaki ağaçların gövde çaplarını ölçüp, not tutacak kadar..

Salzburg’a otobüsle giderken yol kenarında gördüğü geyikler üzerine “Size bir geyik muhabbeti yapayım mı?” diye başlayıp Avrupa’nın bütün geyik türlerini anlatacak kadar da doğanın içinde biri..

“Osmanlı Coğrafyasına Yolculuk” adındaki kitabını gerçek meraklılara tavsiye ederim..

Topkapı Sarayı’na elinin nasıl değeceğini merakla bekliyorum.. Bu seksen bin metrekarelik alanda Paris’teki gibi bir yeni bir Versay (Versailles) Bahçeleri yaratabilir..

Topkapı’nın geçmişi bire bir canlandırılabilir..

Topkapı’nın içinde Bab-ı Hümayûn’u Bab-ı Selam’a bağlayan üç yüz metrelik yolda bir Sirk de Soley (Cirque du Soleil) gösterisi yaşatabilir..

Bu yolda Cülus törenleri, Sefer ilânı ve valide sultanların saraya yerleşme törenleri yapılırdı..

Elçi Alayları, Beşik Alayları, Cuma Selamlıkları..

Harika bir bahçe düzeni içinde bire bir canlandırıldıklarında yerlisi içinde yabancısı için de harika temaşa fırsatı olur..

Buckingham Sarayı önündeki askerlerin dikilişine ağzı açık bakıyoruz.. Veya Londra’daki Madame Tussaud müzesindeki bazıları beş para etmez balmumu heykellere de..

***


Aynı fırsat elimizde var..

Topkapı Sarayı’nın günlük hayatı; bostancıları, zülüflü baltacıları, enderun ağaları, haremi, ak ya da siyah ağaları ile bire bir canlandırılabilir..

Muazzam ve benzersiz bir şova ev sahipliği yapabilir..

Tabii bunun için zırva sapan dizi tartışmalarına takılmamak, tarihe üst perdeden ayar vermeye kalkışmamak kaydıyla..

İşi bürokratı, siyasetçiyi, muhalifi karıştırmadan bir bilene emanet edeceksin ki bir şeye benzesin..

Bu da elimizin altında var.. Haluk Hoca bu işin hakkından mükemmel gelir..

Para mı? Gönüllü veya gönülsüz para babaları ne güne duruyor.. Ellerini cebe atmaları ince bir ayara bakar.. Çok şükür onu da yapacak adamımız var..

DİĞER YENİ YAZILAR