Eğitim sisteminde pılı pırtı reformu..

Haberin Devamı

İcat çıkarmada bizim hükümet adamlarının üzerine yoktur.. Çıkarılan her icadı birileri sahiplenir.. Bu kez başka türlü oldu.. Okullardaki kılık kıyafet liberalizmini sahiplenen çıkmadı.. Bu da beni biraz huylandırdı..

Ağzı kalabalık siyasilerin gözündeki ahali, şairin dediği gibi “akıl ve hikmetçe..” eşitti..

Tek Parti bununla yetinmedi..

İlk ve orta dereceli okullar için “kıyafet mecburiyeti” getirdi.. İlkokullarda kara önlük, beyaz yaka..

Ortaokul ve liselerde kızlara yine kara önlük ve beyaz yaka.. (Davulcuya kaçmasınlar hesabı..) Erkek öğrencilere ise “uysa da uymasa da” faslından ceket ve kravat..

Tabii bir de önü hilâl içinde uluyan kurt amblemli siperlikli okul kasketi..

Bizim eğitim sisteminin çarkına giren çocuklar en çok o kasketten çekmiştir..

***


O kasketi önce kızlara da giydirdiler.. Hiç olmadı.. Liseli kızlar kafalarında kasketle okuldan eve gidip gelirken bir tuhaf gözüküyordu..

Hani yakışıklı belediye zabıtasına kaçıp evlenmişler de heves ederek kocalarının şapkasıyla çarşıya çıkmışlar gibi..

İl müdürleri, okul müdürleri ufaktan inisiyatif kullanıp kızları o korkunç şapkadan muaf tuttular..

Bozkurt kokartlı şapka erkeklere kaldı..

Devir Tek Parti devri..

Dışarıda İkinci Cihan Harbi var.. İçeride herkes sivil general.. Bürokratın en sivili bile militarist kafalı..

O şapkayı takmak yetmemiş gibi bir de delikanlı kısmının saçına taktılar..

SIFIR NUMARA

Öğrencinin saçına takmanın meali şu.. Herkesin kafası makine ile tıraş edilecek..

İdeali sıfır numara.. Daha liberal görüşlü yöneticilerin elindeki okullarda ise üç numara..

Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği gençlik, Atatürk’ün bürokratları yüzünden kendi saçlarını hakkında bile söz sahibi olamıyordu..

Resmi emanetçiler, ellerinde tıraş makineleri olan mahalle berberleriydi..

Sanki Atatürk “Ben cumhuriyeti gençlere emanet ediyorum ama onların saçları da berberlere emanet..” demişti.. O öyle dese de demese de biz öğrenci olarak, şapka giymiş sürpriz yumurta gibi dolaşıyorduk..

Şapkadan kurtulmuş kızların nezdinde karizmamız sıfırdı..

Tek Parti devri bitti..

Saçla, kıyafetle uğraşma merakı bitmedi.. Öyle böyle taaa altmışlı yıllara kadar geldik..

Bu kulunuz o yıllarda bir “Şapka İsyanı” yaşamıştır..

İsyan lise şakirdi arasında “şapka yüzünden” çıkmıştır ancak şeklen eskinin Çarlık Rusyası’nda yaşanan Pugaçov (*) isyanından farkı yoktur..

(*) Pugaçov: Kendini çar ilân edip, başına topladığı köylülerle Moskova’ya kadar yürümüştü..

Lisenin hızlı delikanlılarından Dayıoğlu, okulun spor salonundaki flama ile bayrağı kaptığı gibi talebenin önüne düştü..

Cümle şapka kurbanı ardına takıldı.. O yetmedi şehrin, işsiz güçsüz avarelerini de yedeğine alıp Atatürk heykelinin önüne gitti ve bağırdı..

“Ataaaam! Cumhuriyeti emanet ettiğin gençliğin kafasına baaak!”

***


Tabii derdini yandığı Atatürk heykeli, ağzı var dili yok bir konumda öylece durup durduğundan pek bu feryadı “salladı..” diyemeyiz.. Şaşılacak şey ki yetkililer salladı..

O gün öğrenci okula şapkasız gitti.. Her gün kapıya dikilip, şapka denetimi yapan müdür yardımcıları da “nerede şapkan” demedi..

Mesele böylece “de facto” çözüldü..

Şimdi kılık kıyafet hepten serbest bırakıldı.. Ne akla hizmeten bırakıldı bilmem ama bırakıldı işte..

Doğal olarak bu konuda artık niza, zırıltı, tantana çıkmasını beklemeyeceksiniz.. Ama çıkacak işte..

SADECE ÖVÜN..

Sosyal bilimcilerin dört fasılda tarif ettiği Türkiye gerçeği üzerinden gidiyorum..

Nüfusun ilk yüzde yirmi beşinin geçim derdi neyim yok.. Hatta fazlası var..

Bir yüzde yirmi beş de iyi kötü idare edip, hesabını başa baş getiriyor..

Geriye kalan iki yüzde yirmi beşten biri kredi kartı, aile sübvansiyonu bilmem ne ile paçayı kurtarıyor..

Sona kalan yüzde yirmi beşin hiç umarı yok.. Ne kredi kartı.. Ne iş, ne tarla, ne para.. Belediye yardımları, Ramazan çadırları ile vakitlerini dolduruyorlar..

Dört kategoriye girenlerin de çocukları var.. Demografik dağılım piramit gibi.. Zenginden başlayıp fukaraya indikçe piramidin tabanı genişliyor..

Zengin bir veya iki çocukla sırasını savıyor.. “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin..” tavsiyesine uyanlar, üçü beşi buluyor..

En altta kalanların elini belini tutan yok.. Allah ne verirse artık, deyip dayanıyorlar..

Zengini “Üç Lamborghini, beş de Aston Martin ile Bentley’im var..” deyip araba koleksiyonu ile övünürken, fukarası “Altı oğlan, beş kız.. Ellerinden öperler..” diye yatak performansı ile övünüyor..

Övünmek ayıp değil.. Atatürk, Türklere “övün” diye buyurmuş.. Hatta görev vermiş..

Ne var ki bunların bebelerinin tamamı okula gidiyor.. Çok zenginleri ayırıyorum.. Onlar bir şekilde bebelerini steril tutmanın yolunu buluyorlar..

Geriye kalan üç kategoriden ahalinin çocukları eğitim sisteminde birbirine karışıyor..

Birbirlerinin ne yediklerine, ne içtiklerine, nasıl yaşadıklarına bakıyorlar..

***


Tamam! Anladık..

Belki kimilerine liberal gibi gelen bu radikal kararınız ruhen bir eşitlik ortamı yaratacaktır ama şeklen “eşitsizlik” olarak önünüze gelecektir..

Belki türban takıntınıza ilaç olacaktır lakin beterin beterine de sebep olacaktır..

Ailelerin başına icat çıkarma bakanlığının başına dikilen Hükümet Bayanı “Gerekirse devlet kıyafeti de alır..” diye sallıyor..

Restini gördük diyelim..

Doktorun kızı ayağında altı, yedi yüz liralık “Ugg çizme” ile geldiğinde, ona özenenleri tatmin et..

Kara lastik malzemeli “plastik çizme” işini görmez bilesin.. Bu yolun sonu “Entarisi kırmızı, kim küstürdü bu kızı..” hâllerine çıkar..

İş çıkardınız velilerin başına iş..

Bu konuda söylenecek daha çok lafımız var.. Hele bir gün daha geçsin de..

DİĞER YENİ YAZILAR