Şampiyon benzinimiz ve insanlık hâllerimiz

Haberin Devamı

Herkes şampiyon olabilir ama herkes o şampiyonluğun getireceği ağırlığı kaldıramaz.. Bizim kıymet bilmez, hilkaten nankör insanımızadır laflarım.. Nedendir bilmem, durduk yerde onlara bir çakasım geldi..

Bugünümüz de “zamsız” geçmedi çok şükür.. Kahvaltı sonrası gazetelerden birinin ön yüzünü açtım.. Müjde yetişti..

“Doğalgaz bugünden itibaren yüzde 9,8 zamlı..”

Acaba bu son zamdan sonra dünyada kaçıncı olduk? Yani doğalgazı en pahalı kim şey etti, bakımından.. Gayyur medyamız onun müjdesini yetiştirir yakında..

Benzin fiyatında dünya şampiyonu olmuştuk.. Daha doğrusu İtalya ile Norveç’in hükümet adamları bu alandaki birinciliğimize göz dikmişlerdi..

Hatta bizi biraz geçmişlerdi..

Bereket versin başımıza dikilen “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyet..” birincilik söz konusu oldu mu çok hassastır.. O konularda şarkının “laf anlamaz ormancısı” gibidir..

Sen misin bizim birinciliğe göz diken? Al sana yeni akaryakıt fiyatları.. Geçebiliyorsan bunu da geç..

***


Ahalimiz üç günden beri benzinin litresini dört lira seksen üç kuruştan alırken, dünyada birinci olmanın hazzını yaşıyor..

Say ki petrol zengini Suudi Arabistan’ın yedi bin prensinden birisin..

Kredi kartını kasaya uzattığında o prensler bile senin yaşadığın “lüks tüketim” hazzını yaşamıyor..

Yine de aksayan bir şeyler var.. Bu müthiş başarıya kayıtsız kalınması gibi..

Lafım doğrudan; dünya durdukça namı yürüyesi, kapısında mor sürüler yayılası, (seçmeni kastetmiyorum, hakiki koyun sürüsünü kastediyorum..) hanesinde gece gündüz dümbelek çalınası “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin..” özünedir..

Benzin fiyatlarındaki dünya şampiyonluğumuz ne diye es geçildi?

ÖDÜLÜ NEREDE?

Olimpiyatlarda iki tane şişman kıza tepik atıp madalya alanı, 1500 metre seyirtme yarışında birinci, ikinci olanı taaa makamına kadar çağırıp televizyonların önünde tebrik ediyorsun..

Elin adamından sümsük yiyip madalya alan boksörleri de öyle..

“Benzin Zammı Dünya ve Olimpiyat Şampiyonumuzu..” neden onurlandırmıyorsun?

Çağır televizyonları.. Çağır o zamma imza atan hükümet adamını.. Elini sık, kutla.. Yanağından öp.. Boynuna bir kurdeleye bağlı madalya tak..

Başarıyı ödüllendir ki diğer hükümet adamlarına da gayret gelsin.. Dünya ve olimpiyat şampiyonluğuna “sekiz yüz cumhuriyet altını” ödül veriliyorsa, benzin şampiyonuna da verilsin..

Ki elektrik zammında da bir dünya şampiyonluğu yaşayalım.. Her sene ucuna kadar gelip, son anda kaçırıyoruz.. Altyapımız mı eksik, motivasyonumuz mu yok?

Anlamadım gitti..

Bu başarıyı anlamayanlar da var.. Temsil, emekli milleti.. Başımı nereye çevirsem bir grup emeklinin kafa kafaya verip fısıldaştığını görüyorum..

Mevzu belli.. “Ne olacak bu zamların sonu..” konusunda kafa jimnastiği yapıyorlar.. Kafa jimnastiği yapacaksan git bizim gazetenin çapraz bulmacasını çöz..

Köşe başlarında o fıs fıs hâlleri nedir?

Allaha şükür orta yaş ve altı kuşaklarda bu hâller yok.. İstediğin zammı koy önlerine.. İştahla yiyorlar..

İtiraz, fıs fıs söylenme, mızmızlık hep eski rejimin kırıklarında.. Demokrasinin olmadığı dönemlere özgü bir itiraz, muhalefet hâli..

İleri demokrasiye geçtik.. Eski baskı dönemlerinde sesi çıkanların sesi kesildi..

Ben burada bir kasıt, bir istemezlik hâli görüyorum..

***


Eskiden zamlara, paralı hizmetlere böylesine bir itiraz hâlleri vardı..

Şu Galata Köprüsü var ya Galata Köprüsü! Ondan geçmek paralıydı..

Ne zaman ki “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin..” manevi dedesi Abdülmecit Efendi, aklına nereden estiyse, Galata Köprüsü’nü yaptırdı.. (1845)

“Üstünden gelip geçen müruriye ödeyecek..” fermanını çıkardı işte o zaman aykırı sesler çıkmaya başladı..

Müruriye dediğim geçiş parası.. “Piyadekesan” denilen yayalardan kelle başına beş para alınıyor..

Bir kuruş kırk para olduğuna göre, ücreti anlayın artık.. Kuruşun sekizde biri..

İKİ PARALIK FARK

Tarife ucuz mu ucuz.. Yüküyle geçen hamaldan “on para” beygirden “yirmi para” alınıyor..

Atlı arabanın geçiş hakkı “yüz para..” yapılmış.. Köprüden koyundu, keçiydi davar geçirirsen tanesi “üç para..”

Demek ki o vakitler insan ile davar arasında “iki paralık” bir fark varmış..

Veziri de rezili de iki para fazla veriyor köprüyü geçerken.. Ayrım yok.. Yine de koyunların itirazsız ödediği köprü parasına insan kısmından hep itiraz var..

İnsanın tabiatında itiraz var ağam..

Belki geçişi parasız yapsalar bu kez de “Dünyanın masrafı yapıldı.. Bedava olur mu?” diyeceklerdi..

Bizim ahali her daim kaçak yollara heveslidir.. İlle de köprüyü beleş geçecekler..

Köprünün başına gelip birden Hüseyin Bolt gibi depar atanı mı ararsın, yoksa bebelere geçiş bedava olduğundan, kendine çocuk süsü veren kazık kadar adamları mı?

Yutturabilseler “Ben davarım..” deyip ucuz tarife isteyecekler.. Kabadayısı da var tabii..

Bunun için köprünün üzerine iri yarı adamlardan seçip “müruriyeci” dikmişler.. Bunların maaşı var deyip, geçişi de “on para” yapmışlar..

Müruriyeci olmak için okuma yazma şart değil.. Beleşçinin ensesine şaplağı yetiştirsin, yeter..

***


Köprü Parası taaa 1931 yılına kadar alındı.. Kanun çıktı.. 31 Mayıs’ı Haziran’a bağlayan gece yarısından itibaren köprü parasız oldu..

Hiç yolu düşüp de geçmeyenler bile “beleş var” diyerek o gece üşenmeyip köprünü başına geldiler.. Gece yarısını beklediler..

Köprüden son geçen Çarşıkapılı kunduracı Nuri Bey oldu.. “Bekle üç dakika sonra beleş” dediler, aldırmadı.. Parayı basıp geçti..

Gece yarısı bedavacı konvoyları köprüden vaveyla ile geçti, gazeteler ertesi günü bu geçişi ihtilâl gibi verdiler..

Bizim ahalinin “beleşçiliği” de bir zafer kazanmış oldu.. Oldu da ne oldu?

Bize “Benzin” gibi bir şampiyonluk mu getirdi? “Bu şampiyonluğa sahip çıkalım..” demem bu yüzdendir..


Kıssadan Hisse: Kimin büyükse pençesi, geçer onun akçası..

DİĞER YENİ YAZILAR