Her yiğide ya bir tüp Ya da sağlam kriko!

Haberin Devamı

Başlığımızda yine “her eve lazım” bir formül sallamış olduk.. Ancak okurdan bir bakışta bu formülün içinden çıkmasını beklemiyoruz.. Adım adım gidelim.. Önce “yiğitliğimizi tüketen” sebepleri öğrenelim sonra “yerli çözüm”e geçelim..

Yiğitliğimizin şanına “tüp” takıldı..

Zamma doymayan mutfak veya sanayi tüpü değil.. İçinde bebek imâl edilen tüp..

Uzman görüşüdür.. “Tüp Bebek Merkezleri..” yurdun her yerinde mantar gibi bitmiş.. Nasıl bir ihtiyaç varsa durmadan yenileri açılıyor..

Başını alıp giden “Tüp Bebek Merkezleri..” iç pazara yayılma açısından “Hasan Usta Tatlıları” ve “Turkcell” ile rekabet ediyor..

Durum şudur..

Bir vakitler maslahatını evdeki mezura ile ölçüp, çıkan sonuçtan tatmin olmayan yiğitlerimiz Haydar Dümen’e koşar “Benimki normal mi?” diye sorarlardı..

Şimdi “Tüp Bebek Merkezlerine..” koşuyorlar..

Yazık bize! Hayıf bize! Vah bize!

***


Yiğitlerimizi bu hâle düşürenlerin birinciye geleni, deprem çadırı gibi aklına estiği yerde sera kurup, sebze meyve üretimi yapanlardır..

İkinciye geleni de bunları satanlar..

Manavlardan başla.. Gima gibi Migros gibi süper marketlere kadar git.. Hepsi mesuldür..

Neden mi? Dayadılar millete sebzenin, meyvenin hormonlusunu, ilaçlısını.. Kimyalarını altüst etiler.. Söylemesi ayıptır, erkeklikten kestiler..

Hormon yüklemesine dayanamayan yiğitlerimiz “milli görevlerini” yapamaz oldu..

“Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyetin..” vatani hizmet olarak önlerine koyduğu “en az üç çocuk..” hedefine ulaşmak şurada dursun, tek çocuğa bile hasret kaldı..

Yazık bize! Hayıf bize! Vah bize!

TÜP YOK MU TÜP

İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Dr. Yavuz Dizdar tespitini bilimsel olarak yapmış..

Sebze meyve üreticilerinin aşırı ilaç ve hormon kullanmasından ötürü; bunları taam eden vatandaşlarımızın dişisinde yumurtalık, erkeğinde sperm olgunlaşamıyor.. Sonuç olarak da gebelik olayı yaşanmıyor..

“Ne iş olsa yaparım..” genini bir sonraki nesillere devretme telaşı içindeki vatandaşlarımız da çaresizlikten “Tüp Bebek Merkezlerine..” koşuyor..

Arkadaşımız Mine Şenocaklı oturmuş, bir güzel röportajını yapmış.. Profesör Dr. Yavuz Dizdar da güzel güzel anlatmış..

Röportajın “yeme içme faslı..” bugün de iç sayfalarımızda.. Atlamayın, okuyun..

Ortaya çıkan sonuç şu.. Sebze meyve üreticileri bu kafada giderse, erkekliğimiz tümden kesilecek.. Metroseksüel bir şey olacağız..

Sebze meyve üreticisi de kendince haklı..

Bütün sene ekip biçiyor; dikip topluyor.. Bir bakıyor ki eline geçen üç otuz para..

Temsil sivri biber dikti diyelim.. N’olmuş yani.. Komşular da dikti.. Ürünü aynı anda toplayıp kamyonlara yükledin.. Mal fazla olduğundan para etmiyor..

İstanbul’un, Ankara’nın kurnaz toptancısı “Kilosuna elli kuruş veririm, işine gelirse..” diyor.. İster sat ister ipe diz kurut..

Çaresi ürünü aynı anda toplamamak.. Bunun için de gelişimini geciktirmek..

Anladığımız kadarı ile biberin de tıpkı yiğitlerimizdeki “erken boşalma..” gibi bir “erken olgunlaşma..” sorunu var.. O zaman ne yapacaksın?

Bunlara tek tek prezervatif takılmayacağına göre mecburen “geciktirici” kullanacaksın..

Basacaksın ilacı.. Tıkacaksın hormonu.. Biberin büyümesi duracak.. Herkes malını üç otuz paraya aracılara satarken seninki bekleyecek..

İlerideki günlerde piyasada mal daraldığı zaman topladığın biberi satarak para kazanacaksın..

***


Bugün İstanbul marketlerinde sivri biberin kilosu on lira..

İşin kurnazlığına kaçıp Ege’nin meşhur “ip biberini” Kumluca seralarında üretmişler..

Onun da dört yüz gramlık paketini on beş liradan satıyorlar.. Özellikle adı çıkmış fiyakalı semtlerin manavlarına şaşırıp da düşmeyesin..

Kuyumcuya girmiş gibi olursun.. Bir kıvırcık, bir maydanoz, bir kilo domates, biraz da biber alıp “Ne tuttu?” diye sorduğunda, manavın “Otuz lira yeter abi..” cevabıyla şoklanırsın..

İşini seven manavların en hoşlandıkları an budur.. Haddini bilmeyip semtini şaşıran müşterinin yüzündeki şok ifadesini izlemek..

Müthiş bir tatmindir.. Her alışverişten sonra bir sigara yakmaları da bu tatminden kaynaklanır..

YERLİ ÇÖZÜM..

Sebze meyve üreticisini perişan edip, yan yollara saptırmışız.. Onları yiyeni de “Tüp Bebek Merkezlerine” muhtaç etmişiz.. Sonra kalkıp “büyüme” oranımızla övünüyoruz..

OECD içinde birinci olmuşuz..

Eee! N’olmuş yani? Tüp Bebek Merkezleri’nin yayılma oranında da Avrupa birincisiyiz.. Her semtte bir tane var.. Tabelalardan, ilânlardan geçilmiyor..

“İtinayla tüp takılır..”

Yiğit kısmının itibarıyla bu kadar oynanmaz..

Bir vakitler “erkekliğimizle..” övünerek kas yapıyorduk.. Elin adamlarını aşağılıyorduk..

Bir kahveye gidip oturdun mu radyodan, televizyondan bir “Helga türküsünü..” mutlaka dinlerdin.. Şimdi cümlesi nostalji oldu..

Bugün geldiğimiz noktaya bakın..

Özgüvenlerini kaybetmiş nice koç yiğidin evinde boynu bükük..

“Her ailede en az üç çocuk.” Hedefi “Ay’da kooperatif kurmak..” gibi bir hayal olmuş..

Meseleye acilen “yerli” bir çözüm bulmamız şart..

***


Yiğitlerimiz kahvede otururken içeri bir Japon girmiş..

“Ben dövüş meraklısıyım, benimle çıplak elle kapışacak biri var mı?” deyip meydan okumuş..

Ökkeş yerinden fırlamış.. Dışarı çıkmışlar.. Bir süre sonra önde kafası gözü patlamış Ökkeş, arkada Japon içeri girmişler..

Japon açıklamış: “Akuri’nin Makatiko tekniğiyle dövdüm..”

Ertesi gün yine aynı meydan okuma.. Ökkeş yine fırlamış.. Yine kafa göz patlak.. Japon yine övünmüş:

“Bu sefer Osaka’nın meşhur Sanoi Huriko tekniğiyle dövdüm..”

Üç gün, beş gün.. Japon meydan okudukça Ökkeş dayağı yiyor.. Yok Hakora’nın Suzikato tekniği ile yok İmamura’nın Yamakiro tekniği ile dövdüm..

Nihayet bir gün kahveye önden kafası gözü kanlar içinde Japon, ardından da Ökkeş girmiş..

Gururla açıklamış:

“Toyota’nın krikosu ile dövdüm..”

Yerli çözüm iyidir..

DİĞER YENİ YAZILAR