Saatlerle oynamanın akıl üzerine etkileri..

Haberin Devamı

Bugüne kadar sadece bir hükümet adamı “saatle oynayarak” yapılan tasarrufun yıllık on milyon lira olduğunu söyledi.. Futbolcu Quaresma’nın yıllık maliyetinden az.. Verdiği eziyet ise tribünlerde ağlaşanların toplamından fazla..

Makarayı başa sardık..

Dünyanın “gecesi gündüzüne karışmış..” yetmiş ülkesi ile bir olup, saatleri ileri aldık..

Çok şükür.. Şairin “Akşam.. Akşam.. Yine Akşam..” dediği sızlanma vakti hiç değilse bünyeye göre ayar gördü..

“Bu saatleri ileri geri alma işinin faydası ne?” sorusunu “Kuyuya atılan taş..” misali salmıştık..

Gelsin akıllılar o taşı çıkarsın, niyetine..

Niye mi akıllılar? Cevabı uzun hikâyedir ancak başladık bir kere.. Anlatayım..

Bu memlekette “akıl” dendi mi duracaksın..

Akıllar harman edilip, pazar yerinde yeni baştan dağıtılsa herkes yine kendi aklını seçer ama bir de bizim memleket gerçeğimiz vardır ki..

İşte orası pek akla uymaz..

Resmi görüştür.. Resmi görüş ise bütün aklı başında görüşlerin üzerindedir..

***


Resmiyete göre “Aklın iyisi..” sadece “büyüklerimizin” başında bulunur..

Lafın burasında “Büyüklerimizden..” kasıt hükümet adamları..

Bir genel başkanın gönlünü hoş edip “hükümet adamı” sıfatına kavuşan ve o mübarek koltuğa oturan her kelle, sakatat kıvamında olsa bile “akıllı baş” sayılır..

Tıpkı İmparator Claudius’un 1900 sene önce kayıp Etrüks diline hayat verdiği gençlik yıllarında keşfettiği “caesar” sözcüğü gibi..

Etrüskçe’den Roma lisaniyatına geçen “caesar” sözcüğünün anlamı “Kıllı baş..” ama bizdeki “Ak Sakallı” deyimi karşılığı..

Cümleyi uygun kurabildin mi “Akil Adam” mânâsına geliyor..

CEVAPSIZ SORU

Kıllı Baş.. Caesar.. Akil Adam..

Hükümet adamları da kanun kuvvetiyle “kıllı baş..” sayılır ve o sebepten akılları bütün akıllardan üstün kabul edilir..

İster Einstein gibi dünyanın en baba üniversitesinde adına araştırma bölümleri kurulan bir akademisyen ol, istersen Con Ahmet gibi mucitlerin kralı..

Resmiyette bir hükümet adamı, bir kıllı baş, bir çakma caesar hepsinden daha akıllıdır..

Onların aklı bizimkine benzemez..

Hep iri laflar ederler.. Veya çok sıradan şeyler söyleyip, saçma sapan konuşurlar..

Söyledikleri basit şeylerin kendilerinden önce üç yüz kere tekrarlandığı akıllarına bile gelmez.. Kimse de kafalarına kakmaz..

Ne zaman ki “akıllara akıl katan” o mübarek koltuğu başka bir seyrek akıllıya teslim ederler, işte o zamandan itibaren ağızlarını açtıklarında “Hemşerim ne diyon sen?” diye sorgulanırlar..

Bizim “caesar” sözcüğünü tutup bir salataya veren sıradan aklımızın bir cilvesi işte..

“Saatleri bir ileri, bir geri alma işinin koyunlara faydası ne?” sorumuza cevabı bu sebepten “hükümet adamlarından” beklemiştik..

Sonra eski hükümet adamlarına da sorduk.. Anladık ki bu soru ne zaman orta yere konulsa hükümet adamları da bizim gibi eşeleniyor..

“Tasarruf ne kadar?” diyorsun, bileni yok.. “Davara zararı var mı?” diyorsun, jokey hakkı kullanma gibi bir uygulamamız olmadığından boş gözlerle bakıyorlar..

***


Sonradan anladık ki dünyanın geri kalanının da başı bu soruyla belada..

Hele teknolojinin başını alıp gittiği, üretimin dijital ortamlara taşındığı, insanın yerine akıllı makinelerin geçtiği bu zamanda sorunun karşılığı hiçbir yerde yok..

Meğer cevap taa yüz on yedi yıl öncesindeymiş..

Bu “saat ayarı belasını” insanlığın başına bir İngiliz çıkarmış.. Adı da George Vernon Hudson..

Adam entomolog..

Alın size konuşmalarınızda kullanabileceğiniz üç yüz birinci kelime.. Entomology.. Meali “Böcek bilimi..”

George Vernon Hudson olarak bildiğimiz zat-ı muhterem de böcek bilimcisi..

BİZE DE LAZIM..

Bizim memlekette henüz “Entomoloji Fakültesi” veya yüksek okulu yok.. Bunlar kurulmadığından “Entomoloji Meslek Lisesi” de yok..

Olsaydı ne güzeldi.. Elimizin altında beş on bin işsiz entomolog bulunurdu.. Onlar bunalım geçirirdi, biz seyreder gülerdik..

Kız istemeye gelen entomolog anaları ile kafa bulurduk..

“Oğlunuz ne öğrenimi gördü?”

“Entomolog.. Böcek Mühendisi..”

“Çok enteresan..”

“Ayrıca Tokat’ın Niksar bölgesi tahta kuruları üzerine master yaptı..”

“Maşallah!”

Her neyse.. On dört yaşından itibaren kafayı böceklere takan G. Vernon Hudson topladığı haşaratla kendi koleksiyonunu oluşturmuş..

Postanede memuriyete girmiş.. Börtü böcek kovalamayı ihmal etmemiş.. Derken işin akademik kısmını da ikmal edip, İngiltere’nin en büyük böcek uzmanlarından biri olmuş..

“Yazın saatleri ileri alalım..” fikri de bundan çıkma..

Gündüz vakti doğaya yayılıyor, çayırın çimenin içinde böcek arıyor.. Ararken kendini unuttuğu için hava kararıyor.. Doğal olarak böcekleri göremiyor..

Sen tut.. Sırf günler daha uzun olsun diye “Yaz aylarında zamanı iki saat ileri alalım..” diye fikir üret.. Bunu da Wellington Felsefe Cemiyeti’nin dikkatine sun..

Tabii önce adamı gırgıra almışlar..

Lakin inatçı ve azimli.. Bu işin lobisini tek başına yapmaya başlamış..

***


Saat farkından dolayı evlerde fazladan yakılan mumların bütçede şu kadar peniye mâl olduğunu anlatmış..

Şu kadar lamba gazı gidiyor, şu kadar mum zayi oluyor derken devrin İngiliz hükümet adamlarından birkaç sersemi de bu fikre yatırmış..

Uygulama böylece başlamış..

İngiltere’de başladığı gibi dünyaya da yayılmış.. Şimdi iki yüze yakın ülkenin yetmişi bu aptal uygulamayı, dötüne at sineği konan beygirin kuyruk sallama refleksi gibi biteviye uyguluyor..

İnsanlığın psikolojisini berbat ediyor..

Dünya nihayet bu saçmalığı sorgulamaya başladı.. Bizim hükümet adamlarından biri de “Bu uygulamayı kaldırmayı düşünüyoruz..” deyiverdi..

Bu da bir akıl.. Bakalım hayrını görecek miyiz?

DİĞER YENİ YAZILAR