Gördünse eğer bir böcü.. Öldürmeden önce acı..

Haberin Devamı

Bilinen replikler: “Seni seviyorum Ayten.. Benimle evlenir misin? Güzel çocuklarımız, mutlu bir yuvamız olur.. Sonra bir sebepten ben cinnet geçirip seni öldürürüm.. Veya günde üç posta dayak atıp bekârlık günlerini özlemle anmana sebep olurum.. Ne dersin?”

“Sevgililer Günü..” denilen kutlu kadın etkinliğinde böyle bir monolog yazmanın âlemi ne, diyeceksiniz..

Var bir sebebi elbet..

“Aşk üzerine söylenen yalanları” yalanlayan hayatın gerçekleri..

Sadece gazetelere yansıyan haliyle.. Ortalama bir kadın cinayeti..

İstatistiklere göre düzenli dayak yiyen milyonlarca kadın.. (Yüzde ellinin üzerinde..)

Ve “Seni seviyorum..” sözcükleri ile başlayan evlilik yolculuğunda, üç beş yıla varmadan yüzde 47 boşanma..

Üniversite öğrencisi anketçiler yaşlı adamın yolunu kesmişler.. “Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sormuşlar..

Yaşlı adam gözlerini gençlere dikip bakmış.. Cevabını vermiş.. “Boş konuşmayı seviyorsunuz değil mi?”

***


Evet, seviyorlar.. Ne yapalım?

Bu devrin üç temel “boş konuşma” başlığı var.. Biri futbol, biri astroloji.. Sonuncusu da aşk..

Futbolu ayırın.. On sekiz kurallı aptal bir oyun olabilir ama üzerine kurulan muhabbetin yine de dayandırılacağı şeyler var..

Misal, kendine taraftar diyen herhangi bir sersemin tuttuğu takım için öleceğini iddia edip, başka bir takımı tutan sersemi buna ikna etmeye çalışması gibi..

Goldü değildi.. Penaltıydı, değildi.. Uzat gitsin.. Ancak bu boş konuşmaların bile dayanağı var.. Oynanan maçlar..

“Astroloji” denilen modern çağın şamanizmi de öyle..

Birileri on iki yıldızın her şeye karar verdiğine inanmış.. Onların üzerine laf üretiyor..

Milyonlarca sersem de bunların ağızlarının içine bakıyor..

HESABI OLMAZ

Muhabbet ne kadar sersemce olursa olsun, astrolojinin de iyi kötü bir dayanağı var.. “Gökte yıldız ellidir, ellisi de bellidir..” inancı uyarınca astrolog milleti sıkıştıkça gökyüzünü, bellediği yıldızları gösterir..

Tepemizde duruyorlar mı? Duruyorlar.. O zaman elleşmeyin konuşsunlar..

Boş konuşmaların üçüncü kalemi “Aşk muhabbeti” bunlardan temelsizliği ile ayrılır..

Bilim istatistik verilerden sebeplenir..

Aşkı istatistiğe vuramazsınız.. Milyonlarca insanın ayrı ayrı yaşadığı ilişkilerden istatistik anlamda veri çıkaramazsınız.. “Aşk” denen şey ele gelmeyince de boş laf edersiniz..

Hele “Sevgililer Günü” gelip çatmışsa, işin ucu “saçmalamaya” kadar gider..

Günün anlam ve önemine uygun laf edeceğim derken kendinizi yerin dibine sokarsınız..

Özellikle “evli erkeklerin” başına gelir bunlar..

Yılın üç yüz altmış dört günü, cümle erkek muhabbetlerinde isimleri “Bizim Karı..” olarak adı geçen kişinin yılın tek gününde “Sevgili” tarifine sokulması nasıl bir reflekstir, açıklanamaz..

Evli erkeklerin başlarını önlerine eğdiklerini görür gibiyim..

İçlerinden “Ne yapalım yani?” diye geçiriyorlardır..

Evdeki kadın bugün gelip çattı mı temsili bile olsa kendisini “sevgili” olarak görmek istiyor.. Takmış kafasına bir kere.. Gözü kör olmayasıca medyanın telkin ettiği şekli beklentileri var..

***


Beklentisini karşılayacaksın..

Hediye olur, kırmızı renkte kalp şeklinde kutuda çikolata olur.. İçinden burun kıvıracaktır ama çiçek bile olur..

İlle de bir şey yapılacak.. Yapılmadı mı sen bilirsin.. Eve eli boş gittin mi o saatten sonra bil ki evdeki kadın gardiyanındır.. Cezanı keser..

Katil olsan mahkeme adamı bir kere mahkûm eder.. Bir kere asar.. Evde kesilen ceza ise günlük taksitlerle, cırtım cırtım ödenir..

Bir sonraki “Sevgililer Günü” gelip çattığında hatanı telafi edeceksin ki “iyi halden” yararlanasın..

Veya gözünü karartıp daha “kalıcı çözümlere” yöneleceksin.. Hangisine, diye sorma bana.. İçinde saklı, zamanını bekleyen “cinnet hali..” sana yol gösterecektir..

NE YAPMALISIN?

“Sevgililer Günü” etkinliğinden hasarsız kaçış yolu bulamayan evli erkekler için öneriyorum..

Önce bu belâlı gün gelip çattığında, evdeki kadına birkaç gün kullanmak üzere bir hitap şekli bulun..

Nick name, sıfat, kod isim.. Öyle bir şey seçin ki ona “güzelleme” yaptığınızı anlasın, mutlu olsun..

Bir altmış boyundaki karınız seksen kiloysa ona “Miniğim..” gibi “Minik Serçem” gibi sevgi ifade eden yakıştırmalar yapamazsınız.. Kilo ile dalga geçilmez.. Kafa bulduğunuzu hemen anlar..

Ama “Kuzucuğum..” diyebilirsiniz..

Kendini genç hissetmesine yarayacağı gibi besicilik anlamında “kesimlik kıvama geldiğinin..” altını çizdiğinden, kendinizi yalan söylüyormuş gibi hissetmezsiniz..

En iyisi belirgin kusurlarının üzerinden kompliman yapmaktır..

Diyelim ki karınızın burnu büyük..

Hem de epey büyük.. Estetik yaptırmayı aklından geçiriyor ancak estettik cerrahları “döner bıçağı” kullanmadığından bu teknik olarak mümkün olmuyor..

İşte size fırsat.. İki vakitte bir ona “Senin en çok burnunu seviyorum.. Öyle karakteristik ki.. Sana öyle bir hava veriyor ki..” diyeceksiniz..

“Nasıl yani?” diye sorduğunda da “İfade edemiyorum, bir anlatabilsem..” deyip kıvıracaksınız..

Bir kadının burnu ne kadar aykırı olursa olsun, fark etmez..

İsterlerse o burun üzerine “Gezdim Urum’u, Kırım’ı.. Görmedim böyle burunu.. Mübarek Moskof fırını..” diye şiir yazsınlar.. Siz övdüğünüzde inanır..

***


Kadının gözleri birbirine yakınsa “Senin bakışındaki anlam kimsede yok..” diye tutturacaksınız..

Kulakları kepçe ise “Kanal D’yi çekiyor mu?” türünden sizi ömür boyu mimleyecek espriler yapmayacaksınız.. Tam tersine “Seni o kadar şirin gösteriyor ki..” deyip egosunu şişireceksiniz..

Sevgililer Günü etkinliklerinin birinciye gelen özelliği “lisanı” kullanmaktır, aklınızdan çıkarmayacaksınız..

Hediye faslı kolay, halledilir.. Bir çiçek, bir kutu çikolata da çözer işi.. Önemli olan sözcükleri doğru kullanmak, işin ruhsal tarafını kavi tutmaktır..

Kolay gelsin..

Kıssadan Hisse: “Bizde çıktık o tahta.. Sallandık birkaç hafta..”

DİĞER YENİ YAZILAR