Bir topluma müzikle işkence yapma fikri!

Haberin Devamı

Sırtımızda bunca acı varken ahaliye “televizyon üzerinden” bu zulmü yapmanın ne âlemi vardı? Dilimize dolansın diye yapılan ve günde yüz kere dinlesen bile aklında bir notası kalmayan “Hayat Paylaşınca Güzel” türküsünedir lafım..

“Müzikle işkence yapılabilir mi?” Başlıktaki sorunun cevabını daha yazının dibacesini yazmadan cevaplandırayım:

“Elhak yapılır!”

Nitekim geçmişte denenmiştir.. TRT’nin eğlence hayatımıza “Tek Parti” gibi dikildiği yıllardan başlamak bile yeter..

“Müdür Bey’in Yeşil Kürkü..” diye başlayan iğrenç ötesi bir türkü vardı mesela..

Sabah akşam dinletirlerdi.. O türkü aklıma rastgele geliveren bir örnektir..

Ajda’nın “Aman petrol, canım petrol..” parçası da öyle bir işkence nağmesiydi.. Sanki benzin istasyonlarına “milli marş” niyetine yapılmıştı..

***


Acılar diyarı Urfa’dan her çıkanın Pavarotti muamelesi gördüğü o yıllarda kulaklarımız az çekmedi..

Tapu Kadastro’da memuriyet sınavına girmek üzere takım elbise giymiş her tipin türkücü sıfatıyla ekrana çıkarıldığı yıllardı..

“Tek Parti” mantığındaki TRT’ye çıkan her ne hikmetse yapımcılarla kanka olur, bir daha da ekrandan eksilmezlerdi..

Zorla dinletirlerdi bize..

Yine de kulaklarımızda şu “Hayat paylaşınca Güzel” nağmesinin sebep olduğu kadar tahribat yapmamışlardı..

Bir cep telefonu operatörünün “logo tanıtım..” şarkısıymış.. Digiturk kanallarından iki dakikada bir kafamıza çakılırsa hakkımızda hayırlı olurmuş..

BEKLENEN TÜRKÜ

Şahsen taaa Somali seferinden beri tetikteydim..

“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin” uçağına binip oralara giden Sertab Hanım benim canımı ekrandan gördüğümde tahminimi yapmıştım..

Bunların ailece başımıza bir iş açacağını bekliyordum.. Yine de “Hayat Paylaşınca Güzel” türküsü kadar ağır bir darbe beklemiyordum..

Yanık bir ses ki türkücümüz Kubat’tan çıkmadır “Sanırsın sen bu dünya karanlığın ortasındadır..” diye başlıyor..

Türkü formu mu arabesk mi bozlak mı kayabaşı dedikleri çoban türküsü mü belli değil..

“Göreceksin bakarken sevginin zaferini..” diye devam ediyor..

Şekerleme kâğıtlarına yazılı manilerin biraz ötesinde bir söz dizilimi.. Basitten de basit.. Ayrıca “Bakmadan görmek..” nasıl mümkün olur tartışmasına girmiyorum..

Sözlerini yazan Nil Karaibrahimgil hanım benim canıma sormak lazım..

Türkünün verdiği mesajın altı kafadan çizilmiş..

“Tek sorunu sevgi fazlalığı olan bir ülkede yaşıyorsun..”

Eğer görme özürlü değilsen, bakmasını biliyorsan (bunun da üç aylık kursu vardır..) birbirini sevenleri, sarılıp öpenleri göreceksin..

Demek ki birbirimizin gırtlağına sarılmamız “ihraç fazlası” sevgidenmiş..

Komşularımıza uyguladığımız “sıfır sorunlu” dış politikamız sayesinde, sınırlarda savaş düzenine geçmemiz de bu sevginin taşmasından olsa gerek..

Allahım aklıma sen mukayyet ol!

***


Türküyü ilk dinlediğimde elimde gazete vardı.. Kafayı kaldırıp ekrana bakmadım..

Kendi kendime “Ne iştir?” diye sordum..

Çünkü tıpkı Ampul Partisi’nin son seçimlerde kulağımıza sardığı propaganda şarkısına benziyordu..

Orta yerde seçim neyim de yok! O zaman eniştem bizi niye öpüyor?

Öte yandan türkünün altını çizdiği “Paylaşınca çoğalan o sevgiye, muhabbete..” bizzat şahit olmuşluğum da yok..

Sevgi paylaşımına dair tanık olduğum tek şey, Taksim’de metro çıkışı, önüne düşen genç kızın poposunu çaktırmadan elleyen çakalın etkinliğiydi..

BÖBREK DE OLUR

Ahalinin çoğu, tıpkı benim gibi, bu türküyü parti marşı sanmış..

Bir logo tanımından söz ediliyor ama türküyü ilk kez dinleyenler, klibin sonunda ekrana “Somali’ye yardım eli uzatalım..” yazısının gelmesini bekliyor..

Hayatın kaynağı olan güneşin, operatör logosu olarak seçildiğinin kimse farkında değil..

Logonun tanıtımı şurada dursun hele..

Operatörün bir yetkilisi o reklam ajansının paşasını karşısına alsa..

“Arkadaş bir logo tanıtma mecburiyetimiz vardı ama aslında biz o logoyu saklayıp. Kimseye fark ettirmemek istiyoruz..” dese ancak bu kadarı yapılabilirdi..

Klip görüntüleri de bir âlem..

Sanki klibi “Çingeneler Zamanı” filminin yönetmeni Emir Kusturica çekmiş..

Görüntüler bir kamyonun şoför mahalinden dışarı açılan kameranın gözüyle başlıyor.. Niye kamyon? Burası kamyoncular cumhuriyeti olduğu için mi?

Ardından kamyon evleri kerpiçten külah formatında bir köye dalıyor.. Bu da milli emlak politikamızın yansıması..

Derken bileğinden dirseğine kadar altın bilezikle yüklü bir kasaba gelini akrabalarına sarılıyor..

Oradan geçip bir koyun sürüsünün arasına dalıyoruz ki bu da benim aklıma “ahalimizin yönetimle ilişkisini” getiriyor..

Koca klipte bir tek metropol görüntüsü yok..

Sanki Türkiye’de bale yapılmıyor, maç seyredilmiyor, rock konseri dinlenmiyor, meyhanede kadeh tokuşturulmuyor, dansözler kıvırmıyor..

Alışveriş merkezleri yok.. Ralli yok.. Sokaklarında manken şıklığında gezen kadınlar yok.. Pırıl pırıl yüzleriyle okul çocukları yok..

Sefilliğin, yoksulluğun, sıradanlığın, hepsinden öte köy ve kasaba kültürünün altı özenle çizilmiş..

***


“Hayat paylaşınca Güzel” şarkısını o kadar çok çalıyorlar ki dinledikçe batıyor insana..

Başlarda belki merak uyandırıyor, derken sıkıyor, nihayetinde itici geliyor..

Herkes farkında.. Sadece o dinledikçe iğrençleşen türküyü zorla kafamıza çakma derdinde olan Digitiurk’ün yayıncıları farkında değil..

Digiturk’ün dâhili kanallarında iki dakikada bir (abartmıyorum) yayınlıyorlar.. Sanki organizatörü gizlenmiş “bakalım önce kim kusacak?” yarışması var..

Şarkının kampanyası icabınca her tarafı sevgi sözcükleri yazılı billboard’larla donatmışlar..

Sen cep telefonu ile onlardan beğendiğinin fotoğrafını çekip bir sevdiğine yollayacakmışsın..

Klipte gözüme ilişti “Ciğerim..” sözcüğü..

Kampanya kılığındaki işkencenin basitliği ciğerimi dağladı.. Dayan Türkiye dayan!

DİĞER YENİ YAZILAR