Tarlada yayılmış ayrığı, kamçı olmuş kuyruğu

Haberin Devamı

Nüfus plânlamasını, süper marketlerin sebze meyve reyonlarındaki ürüne endekslemek isteyenlere dikkat!

Marketçilerin gazına gelip bir çocuk daha yapmaya kalkışan yanar.. İnanmayan denesin, doğan bebesine de “Kabakcan” ismini koysun..

Ramazan ile birlikte atağa kalkan süper marketlerin televizyon reklamları birbirinden iddialı..

Birinde aktör Tamer Karadağlı eline aldığı elmayı tartıyor.. “Çocuklar Duymasın” dizisindeki rol arkadaşı Pınar Altuğ’a sebze ve meyve reyonundaki ürünlerin ne kadar sağlıklı olduğunu soruyor..

Cevap “Tarladan mutfağa..” mealinde..

Yani organiğin organiği.. Her şeyin hızla kirlendiği dünyada yeniden yaşanan bir doğa mucizesi..

Koca rolündeki Tamer Karadağlı bastırıyor..

“O zaman hemen bir çocuk yapalım..”

“Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum..” şeklindeki geleneksel mazeret kalıbı kadük olan Pınar Altuğ ona boş boş bakarken sahne kesiliyor..

***


Reklamcının seyirciye vermek istediği mesaj şu:

“Bizim süper market yaratılış mucizesidir..”

“Sebzesinden meyvesine her şey organik ve çok sağlıklıdır.. Ayrıca lezzetlidir..”

“Bu üremek için de bir fırsattır..”

“Adem ile Havva yeniden dünyaya gönderilseydi düştükleri yer bizim marketin sebze meyve reyonu olurdu..”

“Bu mesajları yemeyenler dötümüzü yesin..”

Ürün tanıtan, öven bir reklamın bir cırtım doğrucu tarafı olur.. Hani bir şey de dediğine uyar da ahali “Heee! Reklamlarda dediylerdi..” deyip kafa sallar..

Nerdeee?

YENİ VERSİYON

Maydanozdan başlayayım..

En fiyakalısından en kalender bütçeye hizmet edenine kadar gidin arayın.. Salataya koyarken, kebabın yanına servis ederken “sinirinizi bozmayacak ebatta” bir demet maydanoz bulamazsınız..

Demetin yarısı çürük ve sararmış.. Sapları kamçı gibi kalınlaşmış.. Tek faydası; yemeği yakan kadını mutfakta tepelemek istediğinde elinin altında hazır maydanoz sapları bulunması..

Al eline tek sap maydanoz, Indiana Jones gibi şaklat..

Mutfaktan mutfağa namın yürüsün..

Ben maydanoz denen haysiyeti kırık bitkinin bu kadar geniş yaprak verebildiğini, reklamları televizyonlardan eksik olmayan süper marketler sayesinde öğrendim..

Ben o marketlerin reklamcısı olsam ve maydanozun bu kadar geniş yaprak verebildiğini öğrensem, o filmleri başka türlü çekerdim..

Hani Tamer Karadağlı marketin orta yerinde kızışıp Pınar Hanım’a “Gel bir çocuk yapalım..” diyordu..

İşte reklama oradan devam ederdim..

Tamer Bey eline aldığı bir demet maydanozu Pınar Altuğ’a gösterirdi..

Yapraklardan birini Pınar Hanım’ın burnuna dayar “Bebek kız olursa bu maydanoz yapraklarını nevresim takımı diye çeyizine koyarız..” repliğini söyletirdim..

Eskiler “İncir yaprağı devenin tabanı kadar olmadıkça yazın ortası gelmez..” demişler..

Al bu lafı, market mucizesi maydanozlara uygula.. Gözün deve tabanı yaprağı kadar gelişmiş maydanoz görsün..

Bereket ahalimiz tepkisiz..

O sayede meyve sebze reyonlarında hır çıkmıyor.. Gördüğüm kadarı ile o hormon garabeti maydanoza alışıyorlar da..

Görürsünüz yakında kadınlarımız, maydanoz yaprağından dolma sarıp birbirlerine övünürler..

***


“Tarladan mutfağa..” reklam sloganına uyan bir başka ürün de salata malzemesi kıvırcık..

Üretici ile market toplayıcıları nasıl bir diyalog kuruyorlar, ürünün tarladan markete taşınmasına nasıl karar veriyorlar bilmiyorum..

Normalde, kıvırcıkların topraktan sökülüp bir yerde toplandıktan sonra nakledilmesi gerekir..

Marketin toplayıcısı, aracısı her kimse; öyle yapmıyor..

Olmuş kıvırcık demetlerini değil, tarlayı söküp markete yolluyor..

İç Anadolu’nun üzerinde kıvırcık yetiştirilen bilmem hangi bostanı, bir bakmışsınız ki büyük şehirlerden birinin marketinde..

BU DA EROZYON

Bir top kıvırcık demetinden o kadar toprak çıkar mı kardeşim? Yıka yıka çamur.. Yıka yıka çamur.. Mutfağın evyesi de bir yere kadar dayanıyor.. Sonuç tıkanma..
Ondan sonra işin yoksa gelen tamirciye “Mutfakta hafriyat değil de salata yapmaya çalıştığını..” anlat dur..

“Tarladan mutfağa..” uygulamasında sadece marul veya kıvırcık üzerinden toprak erozyonu yok.. Doğanın bağrında geçinip giden bir sürü solucan, kurt, haşarat hatta salyangoz gibi kabuklu mahlûkların telefatı da var..

O mahlûklar senin marulun veya kıvırcığınla doğal ortamlarından koparılıp evlere giriyor.. Yıkarken telef ediliyor..

İşte doğanın dengesi böyle böyle bozuluyor..

Benim psikolojim de marulun veya kıvırcığın içinde salyangoza denk geldiğimde bozuluyor..

Salyangoz dediğin ağzı var dili yok mahlûk, bir sosyal demokrat partinin genel başkan vekili kadar inatçı bir o kadar da kararlı olabiliyor..

Öyle akan suya tutmakla, onu yapıştığı yapraktan ayıramazsın..

Bir yere tutunmuşsa oradan ayrılmamak için ÖSYM Başkanı gibi direnir.. Sen istediğin kadar musluğu aç, akan suyun debisini şiddetlendir..

Salyangozun kararlılığını kıramazsın..

Tek çare yaprakları tek tek arayıp, bulduğun zaman elle alıp atmaktır.. Bu arada akan su sarfiyatının maliyeti ayrı bir kalemdir..

Dört kişilik bir ailenin hijyenik salata yemesi için akıtacağın su yaklaşık iki kişinin tükettiği duş suyuna eşittir.. Otur maliyetini hesapla..

***


Dikkat ettim..

Süper marketlerin sebze ve meyve saklanan depolarından önce bozulmaya, çürümeye yüz tutan stok mallar çıkarılıyor..

Tükendikçe yerine yenileri konuyor..

Doğal olarak tezgâhtaki bozulmaya yakın mal satılmayı beklerken içerdeki mal da bozulmaya başlıyor.. Çark böyle tersine işliyor.. Ne akıl ama?

Nereden mi biliyorum.. Ne zaman o reyonda hır çıkarsam içeri gidip tezgâhtaki malın daha eli yüzü düzgününü getiriyorlar.. Sistem vatandaşı çürüğe alıştırma üzerine kurulu..

Aman şirketin kârına halel gelmesin..

Bunu niye mi yazdım? Süper market propagandasına uyup evdeki günahsız kadını durduk yerde zorlamayın diye.. Kamu bimarına yani..

DİĞER YENİ YAZILAR