Başarımızı kopya edeceklere uyarı!

Haberin Devamı

Dünyayı sallayan ekonomik krizi hiç iplemeden atlatan Türkiye’nin başarısının formülü, elinde bir başarı formülü olmamasıdır.. Her şey insanımızın akıllara seza şifrelerinde saklıdır.. Avrupa Birliği’nin de komşunun da buna aklı ermez..

ÖZET: Yazarınızın yüksek aklı, komşumuz Yunanistan’ın ekonomik hallerine takılıdır..

Özellikle Yunanistan Başbakanı’nın “Türkiye başardıysa biz de başarırız..” lafı üzerine kafa yormaktadır..

Yaptığı fikir jimnastiği sonucu sekiz yüz kalori kaybeden yazarınız aklına gelen fikirler yüzünden kendi vicdanıyla hesaplaşmaktadır..

“Durduk yerde kalori yakarak kilo vermenin sırları” diye bir kitap çıkarıp, köşeyi mi dönsem; yoksa efendi efendi günlük yazıma devam mı etsem, diye kafa patlatmaktadır..
(Yirmi dakika kafa patlatma 60 kalori yakıyor.. Kafa boş döndüğünde bu miktar 5 kaloriye düşüyor..)

***

Girişimci ruhumu zaptetmeyi başardım, kaldığım yerden devam ediyorum..

Algıda seçici davrananlar için bu yazının ana fikrini baştan söyleyeyim..

“Türkiye’nin başardığını tekrarlamak kolay şey değildir..”
Hallerimi hatırlıyorum..

Altmışlı, yetmişli, seksenli yıllardaki aklımla “bir yüz sene daha yaşasam..” bizim memleketin başkaları için “model olacağı” aklıma gelmezdi..

Hatta bunu biri iddia etse “delilik” teşhisi koyup, mahallenin çocuklarına “rehabilitasyon” niyetine taşlatırdık..

Ama bu da oldu.. Bunu da gördük..

EĞİTİM NE Kİ?

Bizim insanımızın naturası farklıdır..

Adama ilk okulda “çarpım tablosunu” yedilere kadar zor belletirsin.. Belleyemedi mi “sınıfın hımbılı” deyip en arkaya oturtursun..

Her soruya “Örtmenim!.. Örtmenim!..” diye zıplayan çocuklar doktor, mühendis, bilim adamı olur..

Bir de bakmışsın ki sınıfın en gerisinde oturan ve “Yedi kere yeri kaç eder?” dediğinde boş bakan o çocuk, hayatta karşına TÜSİAD başkanı olarak çıkmış..

Üstelik sınıfta “Örtmenim!.. Örtmenim!..” diye zıplayan bebelerden beş on binine de iş vermiş..

Haydi açıkla bakalım.. Açıklayamazsın..

“Kabirden çıkıp gezer, salını salını.. Kimse bilmez evliyanın sırrını..” durumudur bu..

Sadece Yunanlı komşuma değil, Avrupa’nın cümle ahalisine soruyorum..

Senin insanın, kaçak girdiği bir memlekette evsiz barksız kara kışı geçirebilir mi? Geçiremez, donar ya da açlıktan ölür..

Benimki geçirir..

Hatta kaçak olarak yasadığı şehrin sokaklarını gözleyerek kendine bir sektör yaratır..
Alaman’a diyorum..

Senin adamın da sokakta, minibüsten bozma seyyar dükkânda “ekmek arası döner satmayı” öğrendi.. Hem de bizimkilerden öğrendi..

Ama senin adamlarının birinden birinin aklına, elinde ibrik ve sabunla dolanıp “Elini yıkar mısın Herr?” diye sormak gelmemiştir..

Bak bu bir sektördür.. İstanbul’un Eminönü’nde ekmek arası balık yiyenler için yaratılmıştır..

***

Bizim ahalide adaptasyon yeteneği vardır..
Dünyanın globalleşeceğini, sosyal bilimcilerden önce kendi hissiyatı ile kavramıştır..

Temsil “Âlem top olmuş abi..” lafı bizim dilimize globalleşme (Küresellik) olayından önce girmiştir..
O yüzden bizimkiler hem milliyetçiliği kimselere bırakmaz hem de açtığı dükkâna, iş yerine Türkçe’den başka her dilden isim koyar..

Yurt dışında açtığı işletmelere de inadına Türkçe isim verir.. Yabancı dil bilmeyen Türklere ve Türkçe bilmeyen yabancılara nasıl mal veya hizmet satıp ayakta kaldıkları ise ayrı bir inceleme konusudur..

İMAJ ÖNEMLİ..

Şekil yapmaya, imaja çok önem veririz..

Elin adamı bunu kendi bebelerine öğretmek için “işletme fakülteleri” kuruyor, dünyanın en seçme ekonomistlerini getirtip hoca yapıyor..

Oysa bu bizim içimizde var..

Bizim insanımız “bilgi” gibi yorucu, zaman kaybettirici detaylarla uğraşmaz.. Doğrudan imaj olayına girer.. Kimse herhangi bir konuda “bilmediğini” söylemez..

Bizde herkesin her konuda fikri vardır ve onu tartışmaktan kaçmaz..

Alın size bir misal..

Geçenlerde bir tanıdığın cenazesindeydim.. Naaş, üzerindeki yeşil örtüsü ile musalla taşının üzerinde duruyordu..
Namaz saati beklenirken “O yeşil örtünün üzerinde ne yazıyor?” tartışması çıktı..

O yeşil örtünün iki tarafında iki ayrı ayet yazılıdır.. Biri aklımda kalmış.. Ayet “Küll-i nefsin zâikat-ül mevt..” diyor..

Yani “Bütün nefisler ölümü tadacaktır..”
Orada bulunanların her biri bir şey söyledi..

Kimi “Duadır..” dedi.. Kimi “Ayettir” dedi.. Bir Allah kulu da “Bilmiyorum, imama soralım” demedi..

Nihayet üniversiteli bir genç, herkesten daha emin ve kararlı şekilde olaya dahil oldu..

“Beyler, örtünün üzerinde (Suudi Arabistan Hava Yolları Hayırlı Yolculuklar Diler..) diye yazıyor..” deyip tartışmalara son noktayı koydu..

Açıklaması herkese inandırıcı geldi.. Sözünü ettiğim iş bitiren potansiyel bu işte..

İnsanımız ayrıca kendi icat ettiği ilkelere şiddetle bağlıdır.. Milim ödün vermez..

Misal “Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur..” düsturu bizde iman gibidir.. Buna rağmen eline fırsat geçiren her Türk, diğer Türk’ü kazıklar..

İş hayatında gaddarlaşırken başka ortamlarda çok duygusallaşırız..

Biz sonucu önceden belli Yeşilçam filmlerine ağlar, onlarca kez seyrettiğimiz Kemal Sunal filmlerine her seferinde daha çok güleriz..

Bu hissiyatımız da karmaşıktır, analiz edilemez..
Etmeye kalkışan psikiyatrın kendisi bir süre sonra psikolojik yardım almak zorunda kalır..

***

Kendi şifrelerini çözdürmeyen insanımız başkaları için yarattığı şifreleri de çözdürmez.. Hatta kendisi bile yarattığı şifrenin içinden çıkamaz..
Bakın son üniversite sınavlarına.. Bir şifre kurdular.. Memleketin ne kadar okumuşu varsa hâlâ içinden çıkamıyor.. Bizi uzaktan seyreden elin adamı ne yapsın?
Onun için Yorgo’ya “Aman komşu.. Sen sen ol.. Bizim başarımıza güvenme..” diyorum..
Kendimizin bile çözemediği şifrelerden “model çıkarmak” bana pek akıllıca gelmiyor..
Kendine başka çare bul..

Misal! Aldığın borçlarını tak anasını satayım? Ucunda ölüm yok ya!


DİĞER YENİ YAZILAR