Şişli Meydanı’ndan seçim öncesi notlar

Haberin Devamı

Şişli deyip geçmeyin.. İstanbul’da çalışanların yarısının yolu buradan geçer.. Gündüz nüfusu milyona yaklaşan ilçede İstanbul’un her yanından gelenler çalışır.. Nabız tutma yeridir.. Tutayım dedim o nabzı.. Hiç de
heyecanlı atmıyordu..

Yaşadığımız son üç genel seçim, benim için hiç merak konusu olmamıştı..

Aşağı yukarı hangisinin birinci parti çıkacağını, hangisinin baraj altında kalacağını kestirebiliyordum..

Bu seçimin de birincisi şimdiden belli.. Ama beni merak içinde bırakan şey, yüzde kaç oy oranı ile birinci kalabilecekleri..

Araba yokuş aşağı kaymaya başladığında önce fark etmezsin..

Yavaş yavaş kayar.. Birden hızlandığında inişi algılarsın..

Şimdi öyle bir kıpırdanma var..

Hükümet adamlarının seçim meydanlarındaki vücut dili, zoraki gülümsemeler bunu belli ediyor.. Hoyratlık, hırçınlık kendini tutamıyor..

***

Hopa’da seçmen biber gazının tetiklediği astım krizi sonucu kalp krizinden ölmüş..

Seyrek bıyıklı asabi şahsiyet salasını medya önünde veriyor..

“Biri kalp krizinden ölmüş.. Kimliğini bilmiyorum, üzerinde durma gereğini duymuyorum..”

Abooov! Ağır laf..

Normal şartlarda “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin..” bu kadar umursamaz olduğunu sanmıyorum ama gerilim bu lafı ağzından çıkarmış bir kere..

Vatandaş bunu bir kenara yazar.. Yarın, öbür gün temsil ettiğin insanlar veya kendin üzerine mağduriyet havası okuduğunda aynı şeyi söyler..

“Üzerinde durma gereği durmuyoruz..” der.. Hayır değil bunlar..

ŞİŞLİ’DE ORTAM

Bu seçimlerin beni meraklandırması bir yana bir şeyin de altını çizeyim..

İki ayrı tablo yaşıyoruz.. Vatan topraklarının bir yanı alev alev, ahalisi küskün, gergin.. Kamu görevlisi derseniz beter tedirgin..

Bir tarafı da aynı vatan topraklarının batı yakası, seçime güle oynaya gidiyor.. Siyaset meydanlarının salvolarına bakmayın.. Sokaktaki adama nasıl yansıdığına bakın..
Dün yine rotayı Taksim’e çevirdim.. Yörüngeme girmiş yürüyordum..

Şişli Camii’nin yanındaki meydan yavrusu alan “demokrasi şenliği” alanı gibi..

Önce Türkiye Komünist Partisi’nin kızlı erkekli genç militanları kesti yolumu.. Elime bir broşür tutuşturmak için..

Komünistler yirmi gündür bu alanda bildiri dağıtıyor..

Şahsen bir hır güre denk gelmedim..

Onların az ilerisinde Ampul Partisi’nin barakası var..
İçinde de beş altı adam.. Uzaktan baktırıp meslek veya iş tahmini yaptır..

Görenlerin yüzde ellisinden fazlası “Bunlar belediye adamı..” der.. Öyle bir resmiyet sinmiş el kadar barakaya.. Aralarında kadın yok..

Teypten gelen türkü, marş karışımı bir şeyi dışarı veriyor, hayrını görmeyi bekliyorlar..

Sekiz on metre ileride bir meşrubat güneşliği.. Altında bir masa.. Masanın etrafında altı sandalye.. Altısı da emekli öğretmen görünümünde kadınlar..

Altın gününe gelmişler gibi, kendi âlemlerindeler..

Önlerinde “Mülayim bakışlı gözlüklü şahsiyetin” portresinin basılı olduğu broşürler var.. Güneşliğin üzerindeki amblemlerden “Altı Kazık Partisi” için orada oldukları anlaşılıyor..

Güvercin Partisi de çıkmış meydana.. Küçük portatif bir masa, bir kahve sandalyesi ile Şişli Meydanı’ndalar..
Masanın başında emekli olduğu belli biri oturuyor.. Saçını Tatlıses siyahı ile boyayıp, kafasına kömürlük penceresi rengi vermiş..

Önünde mavi üzeri beyaz güvercin kasketli bir kadın, komşu partilerin teyplerinden gelen müzikle göbek atar gibi broşür dağıtıyor..

Topu topu iki kişiler ancak biri kadına “Gel şurada bir şeyler yiyip, tanışalım..” dese kadın partiyi hemen terk edecek..

Az ileride bir başka masa.. Orada da “Gel Kafaları Tokuşturalım Partisi”nin gönüllüleri var..

O kadar sakinler ki.. Komünist gençlerin bildiri dağıtması bile sinirlerini bozmuyor..

ÇETİN PAŞAMIZ..

Birinci Ordu Komutanlığı’ndan emekli Orgeneral Çetin Paşa da ikinci bölgeden bağımsız adaylığını ilân etmiş..
Kapatıldığı cezaevinde düşünüp taşınmış, bu karara varmış olmalı..

“Bunlar beni salmıyor, millet oylarıyla salar.. Ben de hesabını sorarım..” stratejisi..

Çetin Paşa’nın stand yerine geçen küçücük bir masası vardı Şişli Meydanı’nda..

Bir kahramanlık türküsünü yeniden düzenleyip, askeriyenin marşı formunu vermişler.. Masanın üzerindeki teypten ha babam o müzik çalıyor..

Sesi de hepsinden baskın..

Az öteden aynı marşı hoparlörden veren bir minibüs geçiyor. Üzerinde bağımsız aday Çetin Paşa’nın resmi var..

Ancak müziklerin başlama zamanları birbirini tutmadığı için şarkı “curcuna faslına” dönüşüyor..

Erbakan Hoca’nın tayfasını, ondan kopup parti kuranları, eskinin “Arı Partisi” ile “Beygir Partisi”ni göremedim meydanda..

Yola devam ettim.. Nişantaşı kavşağında Çetin Paşa tayfasının başka bir gösterisi ile karşılaştım..

“Sokak Tiyatrosu” gibi bir şey yapıyorlardı.. Başlarına da yirmi, otuz kişi toplanmıştı..

Genç bir adam, yere atılmış ve ucuna zincir takılmış siyah bir kumaşın etrafında dönüp “Biiiiz Atatürküüün çocuklarıyııız..” diye bağırıyordu..

Arkada dikilen yedi sekiz vokalisti de “Heee! Biz de öyleyiz..” mealinde ona katılıyorlardı..

Koreografileri ve diyalogları o kadar kötüydü ki onlara hak verenler bile zoraki alkışlıyordu..

***

Az ötede Moka var.. Masaları kaldırım üzerinde.. Oraya oturup bir espresso içeyim, dedim..

Aklınızda bulunsun.. Zayıflama amaçlı yürüyüşlerden önce bir espresso iyidir.. Yağların yanmasını hızlandırır..

Arkamdaki masada iki adam konuşuyordu.. Biri “Yaaa! Bu paşa ne diye oy bölüyor? Kazanamayacağı besbelli..” diye söylendi..

Diğeri “Kıl işte..” deyip isteksizce ona hak verdi..
Demek ki ordular yönetmiş bir adamın aklından çıkan stratejiyi beğenmemişlerdi..

İstanbul İkinci Bölge’de kaybedenlerden birinin paşa olacağı şimdiden kesin.. Güvercin Kuşu Partisi’nden de umudum yok.. Diğerlerini bilmem..

Çünkü buraların ahali-i seyyaresi ek yerini göstermiyor..

DİĞER YENİ YAZILAR